Bir salıncak, bir çocuk ve bir melek düşünün.
Bir tebessümü yeter o çocuğun salıncaktakı mutluluğuna.
Hani bakışları var ya, hüzün kokan, ama derya...
Nakış nakış işledi hayatı ruhuma, varlığıma.
Her hecemde, her hücremde, her zerremde..
Unutmak mı? Hatırlamadığım tek bir an bile yok.
Koşulsuz sevginin ne olduğunu O öğretti bana.
Hatalarımla sevdi
Yeryüzünde hiçbir şey insanoğluna hiçlik kadar baskı yapamaz. İnsanoğlu sonsuzluğa ulaşma hevesindedir, sonsuzluğa ulaşma, sonsuzluğun sonuna kadar yaşama, sonsuzluğu iliklerine kadar hissetme, insanoğluna duyabileceği en büyük zevkleri vermektedir. Hatta şunu rahatlıkla ifade edebilirim ki insanoğlunun cinsellikte zevk almasının yegane sebebi genleri vasıtasıyla, sperm ve yumurtaları vasıtasıyla türünü devam ettirebilmesi ve böylelikle ölümsüzlüğe ulaşma arzusudur.
Birçok eğitimcinin verdiği en ağır ceza veya verebileceği en ağır ceza öğrencisini görmezden gelmektir, onu hiçliğe mahkûm etmektir. Falakaya yatırıp işkence yapsa öğrencisine o kadar acı çektiremez kesinlikle çektiremez. Bu ceza günümüzde başka başka sektörler tarafından da uygulanmaktadır. İşçi patron mesai arkadaşlara özel veya kamu sektörü veya akraba aile ilişkilerinde acı çekmediğiniz acı çekmesini istediğiniz insanı görmezden gelebilirsiniz.
-Gece!
+Efendim, dertlim.
-Sana gelenler dertsiz mi?
+Hayır. Neden ki?
-Bana dertlim diyorsun da, sen zaten dert kapısısın.
+O da doğru ya..
-Kararvermek mi zor, verdiğin kararın acısına katlanmak mı?
+Kararvermek zor olan. Acıya aşık olursun, katlanırsın. Nasıl olsa, acılar yol arkadaşın.
-Doğru ya, benim yollarım acıdan geçiyor....
Bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır. Bizim gibiler, başkalarının yaşantılarına kısa bir süre icin girerler. Uşak rolünde sahneye çıkarlar. Kötü bir yaşantı, fakat iyi bir oyun.