Kırmızı Pazartesi , herkesin bildiği üzere bir cinayetin nasıl işlendiğini anlatmakta. Büyülü gerçekçilik akının öncüsü olan
Gabriel Garcia Marquez bu romanda büyülü gerçekçilik kalemini konuşturmamıştır. Daha çok gazeteci kimliğini ön plana çıkaran bir anlatım ile romanı kaleme almıştır. Kitabın orijinal ismi “Cronica de
Latin Amerika deyince aklınız ilk ne geliyor? Futbol, fiesta, mata çayı, salsa, tango ve tabi ki diktatörler…Pinochet, Garcia Somoza, Noriega, Juan Vicente Gomez, Pinilla…Aklıma gelmeyen daha bir sürü diktatör. Bu diktatörlerin hepsi askeri darbe ile gelmedi tabi. Bazıları seçilerek geldi ama Peron gibi baskı ve şiddet rejimi kurdular.
Gabriel Garcia Marquez ’in 1947 ile 1955 yılları arasında yazdığı 14 öyküden derlenen bir kitap. Öyküler kronolojik sıra ile yayınlanmış. Ölüm en çok üzerinden durulan tema bu öykülerde. Tüm öyküleri beğendin mi diye soracak olursanız, maalesef hayır diye cevap verebilirim. Aralarında beğendiklerim oldu ama burada ne anlatmış ki dediğim öyküler de oldu.
İncelemeye nasıl başlayacağımı bilemiyorum ancak sanırım hüznü en iyi anlatan kitaplardan birini okudum. Hüznü anlatırken şu anlaşılmamalı; kitabın hiçbir satırında ajitasyon ya da arabesk bir anlatım yok. Sadece bir durum olarak karşımıza hüznü koyuyor ve onu açıklamaya çalışıyor. Mümkün olduğunca da az duygularını yansıtıyor
Şer Saati ismi bilinmeyen bir ülkenin ismi bilinmeyen bir köyünde geçmekte. 188 sayfalık bir eser olmasına rağmen çok fazla karakter barındırdığı için yer yer kafa karışıklığına sebep olmakta. Peder Angel, Belediye Başkanı, Doktor, Dul Senyora Montiel, Senior Carmichael ve Yargıç kitapta ön plana çıkanlar.