Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Profil
Türkiye tarihinde Gezi Olayları olarak bilinen ve dönemin hükümetine karşı yapılan protestoların ülke geneline yayıldığı günlerdi. Her ne kadar, her bir katılımcının sokağa çıkma nedeni ve attığı slogan farklı olsa da Gezi Olayları, özetle şöyle tanımlanabilirdi: Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma özgürlüğünün hükümet tarafından yıllardır keyfi biçimde kısıtlanmasına karşı düzenlenmiş, haftalar süren bir toplantı ve gösteri yürüyüşü. Tabii ki bu toplantı ve gösteri yürüyüşü de hükümet tarafından keyfi biçimde yasaklanmış ve orantısız bir polis şiddetiyle bastırılmak istenmişti. Çünkü protesto hakkını elde etmek için protesto düzenlemek de kabul edilemezdi! Ancak göstericilerin, onlara uygulanan aşırı şiddeti hak ettiğini kendi seçmenlerine anlatmak da hükümet açısından önemliydi. Ne de olsa bir sadistler kulübü olarak görünmek istemiyorlardı. İşte bu noktada bir fotoğraf çıktı ortaya. Protestocuların asla Müslüman olamayacağını hatta en az English Defence League kadar Müslümanlardan nefret ettiklerini iddia edebilmek adına çekilmiş bir fotoğraf: Polisten kaçan eylemcilerin bir süreliğine sığındığı, İstanbul’daki bir caminin zeminine ertesi gün boş bir bira kutusu konulmuş, deklanşöre basılmış ve bu kare ülkenin resmi haber ajansı tarafından servis edilmişti. Fotoğrafta da görüldüğü üzere, o camide birkaç saat geçirmiş göstericiler, dolayısıyla sokağa çıkmış milyonlarca insan, çok uzaklarda kilise yakan black metal hayranları kadar din düşmanıydı. İnanmayan varsa, elinde o fotoğrafla resmi demeç veren hükümet yetkililerini dinleyebilirdi.
Sayfa 49 - Doğan KitapKitabı okuyor
Parti gücü kendisi için değil, çoğunluk için istiyordu.
Çünkü insanlar özgürlüğün kendilerine yaramadığı, gerçeklerle yüz yüze gelemeyen, yönetilmek isteyen, kendilerinden güçlüler tarafından her an kandırılmaya hazır, güçsüz yaratıklardır. İnsanoğlu için seçim, mutluluk ve özgürlük arasındadır. Büyük çoğunluk için gerekli olan mutluluktur. Parti güçsüzlerin sonsuz koruyucusudur; iyiye kavuşmak için kötülük yapan, başkalarını mutlu etmek için kendisini harcayan bir sınıftır.
Reklam
Her başa geçen hükümetin, iktidara geldiğinde, kendi adamlarını yeteneksiz de olsalar , önemli işlere atamalarından doğuyor bu aksaklıklar..
Sayfa 195
Gazetecinin sorumluluğunun bilim adamınınkinden çok daha fazla olduğu, her onurlu gazetecinin sorumluluk duygusunun ortalama olarak bilim adamınınkinden biraz bile düşük olmadığı, tersine savaşın gösterdiği gibi daha yüksek olduğu neredeyse hiç kabul edilmez.
Biblos
Resmi devlet görevlisi (memur)
Açıkçası yönetim düzeninin dirimsel çıkarları söz konusu olmadıkça bu en azından resmen sözde "siyasal" yöneticiler için de geçerlidir. Onlar görevlerini küçümseme ile önyargı olmadan yapmalıdır. Dolayısıyla politikacının, önderin, yandaşın yaptığını her zaman, zorunlu olarak yapmak zorunda olduğunu kesinlikle yapmayacak, açıkçası "kavga" etmeyecektir. Parti tutmak, tutkulu olmak siyasetçinin, en başta da siyasal önderin işidir.
Biblos
Gerçek bir memurun kendi görevinde siyaset yapmaması gerekir. Tersine en başta particilik yapmadan yönetmelikle uğraşmalıdır.
Biblos
Reklam
Resmi görevli bir demagog olmaya çalışırsa hep pek kötü bir demagog olur.
Biblos
Önce gücün kolektif olduğunu anlamalısın. Birey, bireyselliğine son verdiği zaman güce kavuşabilir.
"Halkımıza bildiririz! Senden yana olanları bir bir vurmaya başladılar. Yiğit halkım önce Vedat'ı öldürdüler. Alacakaranlıkta. Bağımsız Türkiye demişti Vedat. Sonra Mehmet'i vurdular, sonra Taylan'ı.Türk halkı ezilmekten kurtulsun demişti Taylan'la Mehmet,sonra bir gece bir başka Mehmet, sonra bir gece bir yiğit
Sayfa 212
Kula Kulluk Etmekten Dolayı Değil Mazlumun Başını Sevmekten Eğildik Çok Şükür ....
Reklam
"Dünya hızla gelişirken, biz yerimizde sayamayız. Yoksa geleceğin akıllı nesilleri bizi affetmez."
Sayfa 677 - BilgiKitabı okudu
Fransa Sömürge Bakanlığı'na bağlı olarak Cezayir'de çalışan ve burada edindiği tecrübelerle ilk "Dinlerarası Di-yalog" fikrini ortaya atan oryantalist-misyoner Louis Mas-signon bu gerçeği daha çarpıcı sözlerle ifade ediyordu. "Onların her şeyini tahrip ettik. Felsefeleri, dinleri mahvoldu. Artık hiçbir şeye inanmıyorlar. Derin bir boş-luğa düştüler. Anarşi ve intihar için olgun hale geldiler"
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.