174 sayfaya sığmış 333 kelime ve onların hayat yolculuğunu öğrenmeye ne dersiniz?
Önce söz vardı, kelimeler, yani yara...
Kelimenin yara olduğunu öğreten bilim etimoloji sayesinde birçok kelimenin hayatını öğreniyoruz. Türkülerde, şiirlerde yer alan kelimelerin farklı anlamlara geldiği aslında düşündüğümüz gibi olmadığı ya da aile bağlantısının farklı olduğunu öğrendim.
İyi ki de öğrendim.
Seçilmiş yaraların, açtığı yaralarla birlikte güzel bir yolculuk.
Erhan İdiz’e bu kitabı bizlerle buluşturduğu için çok teşekkür ederim. İyi okumalar...
“Konuşmak. Sözcükler, bizim uğraşımızdır. Bunu hiç bir çekingenliğe ya da kara mizaha yer vermeksizin söylüyorum.
Hassas, kırılgan ve canlı yaratıklardır sözcükler. Ama onlar insan tarafından yaratılmışlardır, yoksa insan onlar için değil.Şimdi, yaşadığımız şu zamanda, sözcükleri yeniden insan onlardan yararlanmak için yarattığında sahip bulundukları somut ve çıplak açıklığa geri döndürmek zorunda olduğumuzu hepimiz duyumsamaktayız... Önümüzdeki, güç bir görev, ama yaşam da bu görevin içinde yatıyor. Ve bu, içinde bir anlamı, bir umudu barındırdığı söylenebilecek tek görev. Bizim söyleyeceklerimizi bekleyen insanlar var; yaşamın bir ortaklık, bir paylaşma olduğunu unutursak eğer, o zaman o insanları da kendimiz kadar yoksullaştırmış oluruz. Onlar, sözcüklerimizi eyleme dönüştürmeye hazır olarak, güvenerek bizi dinleyecekler.
O insanları düş kırıklığına uğratmak, onlara ihanet etmekten, aynı zamanda da kendi geçmişimize ihanet etmekten başka bir şey olmayacaktır.”
Cesare Pavese