Obadan çıkarken yanından bir ok vınlayarak geçti. Fırlatılan bir bıçak beline saplandı. Deli Ersegün bıçağı saplandığı yerden çıkararak bağırdı:
-Pusatım eksikti! Bu da sizin armağanınız olsun!..
- Kolunuzu nerede kaybettiniz?
- Çanakkale'de...dedim.
- Ha ha, öyle ise siz mükemmel bir Kemalistsiniz.
- Bir Kemalist mi? Evet. Fakat, Çanakkale'de harp ettiğim için değil, sade bir namuslu Türk olduğum için.
Bu memleket dünyanın beklemediği, asla umut etmediği ayrıcalıklı bir varoluşa sahne oldu. Bu sahne en az 7 bin senelik bir Türk beşiğidir. Beşik doğanın rüzgarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk doğanın yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk doğanın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu sonra onlara alıştı; Onların oğlu oldu. Bir gün o doğa çocuğu, Doğa oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu... Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.