Bir Hun'un çadırında, evinde, evdeşinin, çocuklarının yanında Çinli'nin işi ne? İste sonuç! Dost diye yanınıza alırsınız. Ekmeğinizi, aşınızı üleşirsiniz, ama o gider çaşıtlık yapar. İbret olsun bütün Hun budununa.
Türk aydınlarının kendi kendisini bilmemesinden ve başka milletlerde şu veya bu sebeple üstünlük olduğunu sanarak,kendini onlardan aşağı görmesinden doğmaktadır. Bu yanlış görüşe son vermek için Türklüğümüzü bütün asaleti ve tarihi ile tanımak ve tanıtmak şarttır .
Ömer Seyfettin'e göre, İran taklitçiliği gibi Batı taklitçiliği de bizi kendi öz benliğimizden uzaklaştırmış, bizi tabiata, hayata ve hakikate 'yabancı' kılmıştır.
Fakat Mustafa Kemal Paşa kabadayı adamdı. Dünya gazetelerinin ulumasına aldıracak tiplerden değildi. Cavit'i astırdığı gibi mason localarını da kapatmaktan çekinmedi. Bu da Mustafa Kemal Paşa'nın en müsbet icraatından biridir. Çünkü bu localarda mason kardeşliği adına devletin en gizli işlerini Yahudiler, Rumlar ve Ermeniler öğreniyor ve bunların hepsi yabancı casusu olduğundan düşmanlarımızca bilinmedik devlet sırrı kalmıyordu.
Biz Avrupalı falan değiliz. Buz gibi Asyalıyız ve hepsinden üstün olarak da Türk'üz... Anladın mı Monşer? Avrupalı olmak meziyet olmadığı gibi, Asyalı olmak da kusur değildir. Unutma ki Arnavut Avrupalı fakat Japon Asyalıdır.
Batının gözünde iyi Türk-kötü Türk ayrımı bile yoktur, sadece Türk vardır. Öylesine baskın bir damgadır ki bu, bütün kişisel özelliklerin üstüne çıkar, onları boğar, kişiliğini öldürür.
Yafa’daki birlikte bir Türk çavuş, verdiği emirleri anlamayan Arap erleri azarlayınca aralarında başlayan tartışma birlik subayına yansıtılmıştır. Makedon kökenli yüzbaşı, Türk çavuşu haksız bulmuş ve onunla da yetinmeyerek, Arapların kavm-i necip’ten yani soylu bir ırktan olduklarını öne sürerek bir Türk çavuşunun onları azarlamak şöyle dursun, onların ayaklarını yıkayacak kadar bir değerinin bile bulunmadığını söylemişti! Durumu izleyen Mustafa Kemal, birden bire “Kes sesini yüzbaşı!” diye ortaya atılmıştı. Arkasından Arapların bazı bakımlardan soylu olabileceklerini kabul ettiğini söylemiş ve “Ancak senin, benim, Müfit’in ve bu çavuşun mensup olduğu ırkın da soylu olduğu inkar edilemez!” diyerek yüzbaşıyı uyarmıştı.
"Türklerin bilinen ilk yurdu Orta Asya'dır. Peki ama Türkler Orta Asya'ya nereden, nasıl ve ne zaman gelmişlerdir?"
Aranan yanıtı yine Atatürk bulacaktı. Yanıt sadece iki harften oluşuyordu:
MU! "Türkler Orta Asya'ya Kayıp Kita Mu'dan göç etmişlerdi."
Türk Tarih Tezi'nin "kayıp parçası" bulunmuştu
"Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği, bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine yüksek sahne oldu. Bu sahne en az yedi bin senelik Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatin yağmurlarıyla yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı, onların oğlu oldu. Bugün o tabiat çocuğu tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu,Türk oldu.Türk budur: Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir."