Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Korkunun İmgeleri
Perdedeki, ekrandaki karabasanlardan ve öcülerden uzaklaşıp gündelik ve olağan canavarlıklarını gizlemeye çalışan (ya da özgürce sergileyen) yaratıklara dönmek..
Sayfa 65 - İnkılâp KitabeviKitabı okudu
Nietzche Ağladığında-Altı Çizili Satırlar *Niceleri kendi zincirlerini çözemezler de, dostlarının azatçısıdırlar. *Kendi alevinle yakmaya hazır olmalısın kendini: Önce kül olmadan nasıl yeni olabilirsin ki? *Sizden iyileştirmenizi istediğim Nietzche’nin bedeni değil, ümitsizliğidir. (s.18) *Zaman hapishanesinden kaçmanın bir yolu yok muydu?
Reklam
KİTAP LİSTESİ AD YAYINLARI Feministlere Masallar - Maeve Binchy
Duygu­ya süreklilik veren, güç veren şey onu adlandırmaktır. Kor­ku dediğiniz şeye bir ad verdiğiniz anda onu güçlendirirsi­niz, ama o duyguya, onu terimleştirmeksizin bakabilirseniz, solup gittiğini görürsünüz. Bu nedenle, korkudan tamamıy­la özgür olmak isteniyorsa, bütün bu terimleştirme, simge­leri, imgeleri yansıtma, olguları adlandırma süreçlerini anla­mak önemlidir. Başka bir deyişle, korkudan özgür olmak yalnızca kendinin bilgisi varsa olanaklıdır. Kendinin bilgisi bilgeliğin başlangıcıdır, bu da korkunun sona ermesi de­mektir.
İçinizdeki düşünceleri, imgeleri ve hisleri tanırsınız. Eski korkunun etkinleştiğini kabul edersiniz. Sarmal halindeki duygulardan çıkmak için harekete geçersiniz.
Siyasal korku, toplumsal çatışmaların içinden çıkar; toplumun kolektif varoluşuna yönelik endişeler duyması anlamına gelebileceği gibi iktidarın otoritesini kurmakla doğrudan ilişkili olabilir ki, aslında "yukarıdan aşağıya" yönlendirilen bu korku, "aşağı" nın kendi dinamiklerinden kaynaklanır görülen bir çok korkunun da -örneğin terör korkusu, ahlaki çöküşe dair endişe gibi- kaynağında yer alır. İktidarın sahip olduğu, yarattığı ya da beslediği korkular, yönetilenlerin davranışlarını düzenleme ve kontrol etmenin imkanını sunar.
Reklam
Sorgu Dizisi
"Ciddiyete bürünmek ve özellikle de onun değerlerini kullanmak, kişideki bir takım korkunun imgeleri etkili olmasındandır." G̳ür̳s̳e̳l̳ ̳Öz̳k̳ır̳ A̺s̺l̺i̺n̺s̺a̺n̺
Korku - Günah keçisi Ve Kurtarıcı Sarmalı
Siyasal iktidarların korku teması üretmeleri veya var olan korkulan manipüle etmeleri ya da en azından sürekli gündem­ de tutmaya çalışmaları, iktidarlarının meşruiyetini sağlamayla doğrudan ilgilidir. Zira korku, beraberinde koruyucu-kurtarıcı motifini de getirir. Topluma “ciddi bir tehlike içindeyiz ama biz bu tehlikeden sizi koruyacağız,” mesajı verilir. Bu tehlikeyi yaratan, korkunun kaynağı olan “günah keçisi” motifi de söyle­min ayrılmaz bir parçasıdır. Kurtarıcının topluma yönelik söy­levinde, “tehlike var, sorumlusu siz değilsiniz; bu tehlike he­pimize yönelmiş durumda. Ama merak etmeyin, biz sizi bun­dan kurtaracağız,” denmektedir. Yani madalyonun bir yüzü korkuysa, diğer yüzü kurtarıcıdır. Kurtarıcı figürü ya da kur­tarma programı, yatay ilişkileri engelleyici, siyasal alanı daral­tıcı bir programdır. Korku, günah keçisi ve kurtarıcı üçgenin­ de seyreden siyasal alan, toplumdan itaat bekler. Bunu yapma­yanlar, genellikle esnek ve muğlak bir biçimde tanımlanan “gü­nah keçisi” figürünün bir parçası haline kolayca getirilirler. Bu söylem ne kadar etkili ve güçlüyse, rejim de kendi içine o den­li kapanır.
Sayfa 37
Hobbes in­sanlara belirli öğelerden korkmayı öğretmenin devletin birin­cil sorumluluğu olduğunu söyler. Ahlâkî olarak hareket etmek, korkularla hareket etmek demektir. İktidarın tek bir egemen­de toplandığı mutlak devlet, hâkimiyeti, koşulsuz itaati sağla­mak için egemen olduğu nüfusa korku aşılarken sadece silah­larla yetinemez; kilise, okul gibi kurumlar ve yasalarla çalışma­lıdır. Korkunun tohumları, birey, toplum ve devlet arasındaki işbirliğiyle ekildiğinde, mutlak iktidara koşulsuz itaat güven­ce altına alınmış olur. Korku söz konusu olduğunda, Hobbes, “zorla kurulmuş bir devlet”le “sözleşme ile kurulmuş” bir dev­let arasında önemli bir fark görmez. Zorla kurulmuş devlette, insanlar egemen gücü “ölüm veya esaret korkusundan” kabul ederler. Sözleşme ile kurulan devlette ise, “egemenlerini seçen insanlar bunu birbirlerinden korktukları için yaparlar; tayin et­tikleri kişiden korktuklan için değil.” Ancak her iki durumda da hâkimiyet altına girmeyi kabul etmelerinin nedeni aynıdır: korku. “Ölüm veya şiddet korkusundan doğan bütün sözleş­melerin hükümsüz olduğunu savunanların görüşü haklı olsay­dı,” der Hobbes “hiçbir devlet türünde insanlar itaat yükümlü­lüğü altında olmazlardı.”
Sayfa 34
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.