Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Her sömürge halkı, başka bir deyimle, kendi yerel ve orjinal kültür kaynakları söndürülmek ya da toprağa gömülmek suretiyle ruhunda onulmaz bir aşağılık karmaşası yaratılmış her halk, neredeyse bir varoluş koşulu olarak, başka ve yeni bir uygarlığın yayıcısı durumundaki ulusun diliyle, yani metropol kültürüyle göğüs göğüse bir hesaplaşma içinde bulur kendini.
Sayfa 34 - ENCOREKitabı okudu
anne karmaşası
Çoğu erişkin için, eğer bir zamanlar anneyle sorunlar yaşanmışsa, bugün bu sorunlar yoksa bile, psişede, erken çocukluktaki anneyle yaşananlarla aynı görünen, aynı onun gibi davranan ve aynı tepkiler veren bir anne kopyası vardır. Bir kadının içinde yetiştiği kültür, annelerin rolleri konusunda daha bilinçli düşünce biçimlerine doğru bir evrim geçirmiş olabilir, ama içsel anne, bir annenin neye benzemesi ve nasıl davranması gerektiği konusunda o kişinin çocukken yaşadığı kültürle aynı değer ve fikirlere sahip olacaktır. Derinlik psikolojisinde bütün bu labirente anne karmaşası denir. Bir kadının psişesinin temel boyutlarından biri olan anne karmaşasını tanımak, bazı yönlerini güçlendirmek, bazılarını düzeltirken bazılarını sökmek ve gerektiğinde bir kez daha baştan başlamak gerekir.
Sayfa 196Kitabı okudu
Reklam
Öylesine vahşi ve acımasız bir dönemde yaşıyoruz ki, sürekli, acaba rüya mı görüyoruz diye sorgulamamız gerekiyor. Ulusal ve uluslararası eşitsizliklerin karmaşası içinde yaşayan bu denli çok kişinin acılarını ve ümitsizliklerini çaresizce kabullenirken bile, olası tüm dünyaların en iyisinde yaşadığımız yanılmasının talihsiz tutsakları olmayı sürdürüyoruz.
Yeni Devlet, kendini kurmaya ve derleyip toplamaya başlarken Akif, Ankara’da Tacettin Dergâhı’na yerleşmiş, bir yandan İstiklâl Savaşı’nın ruhunun devamı için çalışıyor, bir yandan yeni kurulan devletin, İstiklâl Savaşı’ndaki İslâmcı ve ruhçu karakterini koruması için çalışanların arasında yer alıyordu. Dergâh, bütün bu çalışmaların karargâhıydı.
Diriliş Yayınları 6.baskı e-kitapKitabı okudu
İnsanı “olduğu gibi” sunmak isteseydim eğer, öylesine şaşırtıcı bir çizgi karmaşası kullanmak zorunda kalacaktım ki, saf öğesel anlatım imkânsız olacaktı. Sonuç, kavramın ötesinde belirsizlik olacaktı. Zaten olduğu gibi değil olabileceği gibi göstermek istiyorum. Ve böylece yaşam görünüşümle saf sanatsal ustalık arasında oluşacak mutlu beraberliğe ulaşabilirim. Ve mutlu beraberlik biçimsel araç kullanımının bütün alanıdır: Bütün şeylerde, renklerde bile belirsizliğin tüm izlerinden sakınılmalıdır.
Sayfa 36
Batılılaşma
Arka arkaya devrimler yapılır ve Türkiye batıllaştırılırken Akif’in bu tutuma prensip olarak katılmadığı ve hayal sukutuna uğradığı bir gerçektir. O savaşın ruhanî havası, semavî imkân ve fırsatları çarçabuk kayboluyor ve batıcıların öteden beri işlediği düşünce yapısından mıdır, yetiştirdikleri kadronun köşebaşlarını tutmuş olmalarından mıdır, Osmanlıların son yüzyıllarda hep Batı karşısında gösterdikleri yenilginin doğurduğu aşağılık duygusundan mıdır, yoksa daha çok savaş boyu çekilen maddî sıkıntılar ve teknik eksikliklerin bir an önce tamamlanması için duyulan isteğin aşırılığa götürülmesinden midir, yoksa, en çok, var veya yok olmanın ruhta açtığı travmatik tesirle, Batı’nın, ancak kendinin istediği biçime giren bir toplumu yaşatacağı, aksi takdirde, bugün olmazsa bile yarın mutlaka yeryüzünden silineceği korkusundan ve bunun karşı mefhumu kayıtsız şartsız batı sevgisi ve hayranlığından mıdır, yoksa en doğrusu, nefretle hayranlığın iç içe geliştiği, birinin hemen öbürüne çevrilebileceği bir «medeniyet karasevdası» şeklinde zuhur eden ruh karmaşası ve kamaşmasından mıdır nedir, —bu nokta sosyolog ve tarihçilerin tetkikine değer—, bir batı romantizmi alıp yürüdü ve devrimlere silinmez damgasını vurdu. Doğu ve İslâm kültür ve ruhu ihmal edildi ve hattâ bütün kuruluşlar onun iptali yönünde işletilir oldu. Bütün bu değişmeler ve kökten farklılaşmalar karşısında Akif, kendisinin yapacağı bir şey kalmadığını seziyordu.
Reklam
Her sömürge halkı, başka bir deyimle, kendi yerel ve orjinal kültür kaynakları söndürülmek ya da toprağa gömülmek suretiyle ruhunda onulmaz bir aşağılık karmaşası yaratılmış her halk, neredeyse bir varoluş koşulu olarak, başka ve yeni bir uygarlığın yayıcısı durumundaki ulusun diliyle, yani metropol kültürüyle göğüs göğüse bir hesaplaşma içinde bulur kendini. Sömürge insanı artık ana-ülkenin, metropolün kültürel standartlarını benimseyebildiği oranda cangıla özgü o ilkel, yabanıl statüsünün üstüne yükselecektir. Yüzünün ve dünyasının Siyahlığından, cangılın loş kültüründen sıyrılabildiği oranda Beyazlaşacak ve adamdan sayılacaktır.
Sayfa 34 - Encore Yayınevi
Sonsöz / Selim İleri
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı baştan aşağı bir yanılsama ve öykünme dönemi olup çıkar. Tam bir kültür karmaşası söz konusudur. Bu, iç yaşamada kişiliği parçalar. Bihter, açıkça iki ayrı kişilik gösterir..
Sayfa 410Kitabı okudu
37 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.