Kuranın nazil olduğu dönemde, mümin ya da kafir bütün muhatabları, onun ne dediğini anladıkları halde, tarih boyunca birkısım ulema neden ısrarla Kuranın (tamamının ya da önemli bir kısmının) Hz peygamber tarafından tefsir edildiğini iddia edegrlmişlerdir, diğer bir tabirle Kuranı daha nüzulu sırasında tefsire muhtaç halde olan bir metin şeklinde tasvir etmeye gerek duymuşlardır? Bizce bu salin cevabı, Hz Peygamber sonrası gelişmelerde aranmalıdır. Zira ulema Kuranın anlaşılması sorununu, dolaylı muhatabların karşılaştıkları güçlükler zımnında ele almış, metinle muhatab arasına giren zaman ve tarih perdesinin yol açtığı sorunların hallinde Hz peygamberin ve sahabilerin otoritesne başvurulması gerektiğinden bahisle, anlama sorununu o döneme taşımak ihtiyacını hissetmiştir. Oysaki sonraki dönemlerde karşı karşıya gelinen anlam sorunları, Peygamber efendimizin zamanında söz konusu değildi. Zira metin ile muhatab arasında zaman fasılası yoktu, üstelik dil de bozulmamıştı. Ancak zamanla, hadisenin içerisinde olanlar (ashabı kiram) dünyadan ayrılmaya başladılar ve tabiatıyla bu hadiselerin şahidi olmayan, metnin tabii bağlamını bilmeyen kimseler metne muhatab oldular. Bu süreç içerisinde gerek siyasi ve mezhebsel mükahazalar, gerekse cehalet sebebiyle dile ve bağlama münafi yorumlar ortaya atılmaya, dili ve bağlamı bilmeksizin Kuran ayetlerine gelişigüzel anlamlar yüklenmeye de başlamıştı. Mesafe uzadıkça dil bozuluyor, sözcükler yeni anlamlar kazanırken, olayların tafsilatını bilmek, metni anlamak için bir zorunluluk halini alıyordu.
Sadece Kur'an diyenler çeşitli gerekçelerle bütün hadisleri bir yana bırakmakta, ancak Hz. Peygamber ile Kur'an arasına girmektedirler. Adeta Kur'an'ın nasıl anlaşılması gerektiğini peygambere ve bize dikte etmektedirler! Sanki bu kitabı Allah peygamberine değil de onlara vahyetmiş gibi davranmaktadırlar! Daha da kötüsü, bir tane Muhammed'in Kur'an'ı bizlere açıklamasını çeşitli gerekçelerle bir yana koyarlarken her biri kendisini Hz. Muhammed yerine koymakta ve Kur'an ile aramıza binlerce yeni Muhammed dikilmiş olmaktadır. Oysa Hz. Muhammed'e ihtiyaç yoksa onun rolüne soyunmuş olan yeni Muhammedlere hiç hacetimiz yoktur!!
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
Muhammedliğe soyunmak
Burada önemli bir sorun daha vardır: Sadece Kur'an diyenler çeşitli gerekçelerle bütün hadisleri bir yana bırakmakta, ancak Hz. Peygamber ile Kur'an arasına girmektedirler. Adeta Kur'an'ın nasıl anlaşılması gerektiğini peygambere ve bizlere dikte etmektedirler! Sanki bu kitabı Allah peygamberine değil de onlara vahyetmiş gibi davranmaktadırlar! Daha da kötüsü, bir tane Muhammed'in Kur'an'ı bizlere açıklamasını çeşitli gerekçelerle bir yana koyarlarken her biri kendisini Hz. Muhammed yerine koymakta ve Kur'an ile aramıza binlerce yeni Muhammed dikilmiş olmaktadır. Oysa Hz. Muhammed'e ihtiyaç yoksa onun rolüne soyunmuş olan yeni Muhammedlere hiç hacetimiz yoktur !! Bu nedenle Kur'an ile aramıza girmemeleri icap eder.
Maide/13
Buna rağmen kuvvetli sözlerini bozmaları sebebiyle Biz kendilerini lânetledik (rahmet saha mızdan çıkardık) ve kalplerini (âyet ve uyarılardan etkilenmeyecek şekilde) kas katı yaptık. Onlar(ın kal binin katılığı o dereceye vardı ki, Allâh’ın) kelimeleri (ni ve Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)`in tanıtımını yapan âyetlerini, ayrıca işlerine
Fetöcü'ler de tıpkı Ali Erbaş gibi Kuran'ın Cumhuriyet döneminde yasaklandığı yalanını uydurdular. Kuran ne Cumhuriyet döneminde, ne öncesinde, ne sonrasında bu topraklarda hiç yasaklanmadı. Keza Atatürk'ün Kuran'ın doğru anlaşılması için yaptırdığı tesirler halen kütüphanelerde duruyor.
Gazi Mustafa Kemal, Kur’an’ın anlaşılması ve Kur’an kültürünün yaşanması konusunda Türk Milleti’ne rehberlik etmiş ve cesur adımlar atmıştır. O’nun attığı adımlar, Türk Milleti’nin dini yaşamına yeni bir canlılık getirmiş
Sayfa 1 - Togan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
99 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.