Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zünnûn el-Mısrî, “Yemekle doldurulan bir midede hikmet durmaz” buyurmuştur. Zünnûn’a tövbeden sorulunca, “Avam günahlardan tövbe eder, havas ise gafletten tövbe eder” diye cevap verdi.
“Rabbim, beni günahın zilletinden taatinin izzetine naklet!”
Reklam
Haris Muhasibi şöyle demiştir; “Bir kimse batınını murakabe ve ihlasla sağlamlaştırırsa Allah onun zahirini mücahede ve sünnete tabi olma haliyle süsler.”
Sayfa 103 - Hâris MuhasibîKitabı okuyor
Fudayl, “Ben Allah’a karşı itaatsizlik ettiğimi, eşeğimin ve hizmetçimin huyundan ve bana itaatsizlik etmelerinden anlarım.” demiştir.
Sayfa 99 - Fudayl bin İyâzKitabı okuyor
Zunnûn: ”Yemekle dolan midede hikmet durmaz.” demiştir.
Sayfa 98 - Sûfilerin Hal Tercümeleri - Zunnûn MısrîKitabı okuyor
Üstat Ebu Ali’nin elyazısı ile şöyle bir yazı görmüştüm: Sufinin birine, Allah nerededir? diye soruldu. O da, Allah seni nefsinden kurtarsın ve kendisiyle kılsın. Göz göre göre Allah nerededir, sorusu sorulur mu hiç! diye cevap verdi.
Sayfa 88 - Sufilerin Akait ve Tevhid Meseleleri Hakkındaki İnançlarının AçıklanmasıKitabı okuyor
Reklam
Sufiler
Bunların kalplerini ilahi sır cevherleri için kaynak kıldı. Ümmet içinde ilahi nurların doğduğu mahal olma hususiyetini onlara bahşetti. Sıkışık durumlarda kalan halkın sığındıkları mercii bunlardır. Bütün bunlar hallerinde (nefisleri ile değil) Hakk ile beraber ve hakkın iradesiyle bulunurlar.
Sayfa 80 - GirişKitabı okuyor
müstakim kalmak ...
Kuşeyri Risalesi'nde geçtiğine göre Bişr-i Hâfi hz.'nin bulunduğu yüksek mertebeye dört ahlak vesilesiyle nail olduğu bildirilmiştir. Bunlar Allah Resulü'nün (s.a.v) sünnetine uyması, salihlere hizmet etmesi, din kardeşlerine samimiyetle nasihatte bulunması ve ashab-ı kiram ile ehl-i beyti çok sevmesidir. Bu hasletlere bakarsak İslam tarihi boyunca faziletli kim varsa hepsinin ortak hususiyeti olduğunu görürüz.
Rivayet edilir ki, Allah'ın Rasûlü, namazın içinde sakalıyle oynayan birisini görünce, "Eğer bunun kalbi korksaydı, azaları da korkacaktı!" buyurdu.
Sayfa 197
Tasavvuf ahlâkında nefse karşı verilmesi öngörülen bu savaş, bir nevi iradeyi hür kılma, insanın ahlâkî mükemmelliğe ulaşmasını ve Allah’a yakınlaşmasını önleyen bedenî ve dünyevî tutkuların bağımlılığından kurtulma mücadelesidir. Bu açıdan tasavvuf ahlâkında hürriyetin büyük bir değeri vardır. Mutasavvıflar, insanın şuurunu meşgul eden Allah’tan başka her şeyin hürriyeti kısıtladığı ilkesinden hareketle cennet nimetlerini arzulamayı bile gerçek hürriyete aykırı görmüşlerdir (Kuşeyrî Risâlesi, s. 365).
Reklam
Füdeyl b. İyaz, kişinin üzerinde kalbindekinden fazla hüşu'n görünmesini hoş görmezdi.
Sayfa 197
Üç nevi oruç vardır. Ruhun orucu ihtiraslı olmamaktır (kasr-ı emel, kanaat). Aklın orucu heva ve hevese aykırı hareket etmektir. Nefsin orucu yeme, içme, harama karşı perhizkar olmaktır.
"Ben,benden bir şey isterken kalbi benden başkasında olan kulumun duasını kabul etmem."
“Sebep ve tabiat kanununa ne kadar çok önem verilirse, ilahi iradeye o kadar az ehemmiyet verilir. Sebep ile ilahi irade arasında ters orantı vardır.” (Kuşeyri Risalesi)
Sayfa 136
Hakîm-i Tirmizıye 'Halkın sıfatı nedir?’ diye sorulunca o şöyle demiştir: ‘Apaçık bir âcizlik içinde iken büyük davalara kalkışmak... (Kuşeyrî Risalesi, Abdülkerim Kuşeyrî).
969 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.