Zirveye doğru yükselişinizde bütün enerjinizi dikkat çekmeye yö­neltin. Bu çok önemlidir: Dikkatin niteliği önemli değil. Gösterileri ne kadar kötü eleştiri lirse eleştiri lsin ya da oyunlarına saldırılar ne kadar kişisel olursa olsun Barnum hiç şikayet etmiyordu. Eğer bir gazete eleştirmeni onu çok kötü bir biçimde eleştirirse o kişiyi mutlaka bir açı­ lışa davet ediyor ve en iyi koltuğu ona veriyordu. Yalnızca adını gaze­ telerde tutmak için kendi işine saldıran isimsiz mektuplar gönderiyor­du. Barnum'un bakış açısına göre olumlu ya da olumsuz dikkat başa­rının asıl öğesidir. Ün, şan ve kuşkusuz güç isteyen bir kişi için dünya­daki en kötü kader aldırılmamaktır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönem tarihsel sistem karşıtı hareketler açısından büyük başarılar dönemiydi. Sosyal demokrasi Batı'da sağlam bir yer edinmişti. Önemli olan, sosyal demokrat par- tilerin meşru biçimde hükümet edebilecek alternatif gruplardan biri gibi görülmeye başlanmasından çok, sosyal demokratların ana programının, yani refah devletinin, muhafazakâr partiler tarafından bile, kuşkusuz gönülsüzce, kabul görmeye başlamasıydı. Her şey bir ya-na Richard Nixon bile, "artık hepimiz Keynesçiyiz," diyordu. Tabii bu arada bir dizi devlette de komünistler iktidara gelmişti. Ve 1945 sonrası dönem Vietnam, Cezayir ve Nikaragua gibi dramatik ve politik bakımdan önemli silahlı mücadelelerle vurgulanan, uzun bir sö- mürgelikten kurtulma sürecine tanık oldu.
Reklam
Kuşkusuz ki şiddet bir topluluğa sızan ve onu enfekte ederek yayılan bir karanlıktır.
Sayfa 220
Kuşkusuz hepimizin bize uygun bir sanatı, sadece fışkıracak bir çatlak arayan ama henüz ifade etmeyi denemediğimiz bir çeşit yaratıcılığı var. Tıpkı kuşlar gibi, hepimiz dünyanın güzelliğine katkıda bulunabiliriz.
"Dostlarım," dedi, "ve bu şehrin ve bütün Batı ülkelerinin bütün ahalisi! Büyük üzüntüye ve şana yol açacak şeyler meydana geldi. Sevinecek miyiz, üzülecek miyiz? Hiç umulmadık bir biçimde düşmanlarımızın komutanı yok edildi; sizler de onun yeisinin son yankısını duydunuz. Fakat giderken eleme ve büyük kayıplara neden oldu. Ve eğer Denethor'un deliliği olmasaydı ben bunu engelleyebilirdim. Düşmanımızın eli çok uzadı! Heyhat! Fakat artık onun iradesinin Şehir'in kalbine kadar nasıl girebilmiş olduğunu biliyorum."Vekilharçlar bunun sadece kendileri tarafından bilinen bir sır olduğuna hükmetmiş oldukları halde çok önce, Yedi Gören Taş'ın en önemsizlerinden birinin burada Ak Kule'de saklandığını tahmin etmiştim. Dirayetli günlerinde, kendi gücünün sınırlarını bildiği için Denethor taşı kullanmaya veya Sauron'a meydan okumaya cesaret etmemişti. Fakat irfanı tükendi; ve korkarım ülkesinin içinde bulunduğu tehlike arttıkça o da Taş'a baktı ve kandırıldı: Herhalde Boromir ayrıldığından beri oldukça sık baktı. Karanlık Güç'ün iradesine boyun eğmeyecek kadar büyük biriydi; bununla beraber sadece Güç'ün görmesine izin verdiği şeyleri görebildi. Elde ettiği bilgiler, kuşkusuz, genellikle işine yarıyordu; yine de ona gösterilmiş olan Mordor'un büyük kudretinin görüntüsü onun gönlünü ümitsizlikle doldurmuştu, ta ki sonunda aklını alaşağı edinceye kadar."
Ölülerin Yolu
Birlikte Kent'e geri döndüler; yine de Aragorn bir süre konaktaki masada sessizce oturdu; diğerleri onun konuşmasını bekledi. "Haydi!" dedi Legolas sonunda. "Konuş da seni rahatlatalım; gölgeyi silk at üzerinden! O kurşuni renkli sabah buraya geldiğimizden beri neler oldu?" "Benim için Borukent savaşından biraz daha
Reklam
"Selam olsun Minas Tirith'in Hükümdarı ve Vekilharcı, Ecthelion oğlu Denethor! Bu karanlık saatte nasihatler ve haberlerle geldim." O zaman yaşlı adam başını kaldırarak baktı. Pippin adamın, mağrur kemikli, fildişi tenli, kara derin gözleri arasındaki uzun kemerli burnuyla derin çizgili yüzünü gördü; bu yüz ona Boromir'den çok
"Ama beni sen böyle yetiştirdin. Sanırım, çocuk yetiştirmekte özel bir yeteneğin var; böyle bir yetiştirme tarzı tam da senin gibi birinin işine yarar hiç kuşkusuz; ancak böyle biri senin söylemek istediğin şeyin mantığını anlayabilir, başka şeylere kafasını yormaz ve sen ne diyorsan onu yapardı."
Saraylar hiç kuşkusuz nezaket ve terbiyenin egemen olduğu yerlerdir; böyle olmasaydı adam öldürülen harabeler olurlardı. Şimdi gülümseyip birbirlerini kucaklayanlar, eğer terbiyeleri araya girmeseydi, birbirlerine hakaret edip bıçak/arlardı. Lord Chesterfield, 1694-1773
Kuşkusuz ahlaksızlaşmış, yozlaşmış, alçalmış, hatta iğrenç görünüyorlardı, ama yoksulluğun pençesine düşüp inandıkları değerleri yitirmeyen insanlara çok nadir rastlanırdı; zaten bir noktadan sonra bahtsızlar ve alçaklar o aynı uğursuz sefiller sözcüğünde iç içe geçip birbirlerine karışıyorlardı; kabahat kimdeydi? Üstelik, içine yuvarlanılan sefalet uçurumu ne kadar derinse, gösterilecek merhametin de o ölçüde derin olması gerekmez miydi?
Sayfa 21 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2.CiltKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.