Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiç kuşkusuz: İnsan, kendi kaderinden kaçmaya çabalarken ona en kısa yoldan ulaşır.
Son Bir Çay
Belki söyleyeceği bir söz, ona, kuşkusuz kendime de, geçen her saniye yitirdiğim saygımı geri getirebilir
Sayfa 28
Reklam
Tüm iyi şeylerin tüm zamanlar boyunca vicdan rahatlığı içinde olduklarını mı düşünüyorsunuz? - Bilim, ki kuşkusuz çok iyi bir şeydir, rahat bir vicdana sahip olmadan ve her türlü duygudan tamamen uzak bir biçimde gelmiştir dünyaya; daha çok gizlice, dolambaçlı yollardan bir suçlu gibi başını örterek yada maskeleyerek ve her zaman en azından bir kaçakçı duygusuyla dolaşmıştır.
Sayfa 43
Sonlu bir kainat düşünülemez, kavranamaz bu. Sonsuz bir kainat da anlaşılıp hayal edilemez. Kuşkusuz, kainat ne sonlu ne de sonsuz. Sonluluk ve sonsuzluk, düşüncenin sadece insana öz­gü bir biçimidir. Ne olursa olsun "sonluluk ve sonsuzluk insan düşüncesinin biçimlerinden ibaret" diye söylemek de henüz an­laşılır gibi değil. Güçsüzlüğümüzden, öteye bir adım atacak der­manımız bile yok.
Gerçekten de deliren sadece o muydu? Yoksa deliliği babasına haksız yere mi atfetmişti? Yoksa bu babanın deliliği mi çocuğun zihnini sakatlamıştı? Georges Bataille'ın bakışı kuşkusuz sanrılarla doludur, fakat asla delirmemiştir.
Martiel Bataille kardeşinin şeytan olduğunu söyler.
Dehşeti ölçmek kadar yersiz ya da gülünç bir şey olamaz. Ve bu iki adam da -ikisi de yorgun ve hastadır- bunu kuşkusuz arzulamıyordu. Birinin hiçlik vaat ettiği yerde, diğeri belki de bir yarayı gösterir gibi bunu göstermeye hazırdır: Georges Bataille'ın bunların hepsini açıkça ifşa edeceğini göreceğiz. Bu yara, muhtemelen, eserin başladığı (bunun nasıl olduğunu söyleyeceğim) ve belki de istemeden geri döndüğü en canlı yaradır.
Reklam
Senin kadar sevinecek biri olmasa, iyi günlerini anlama olur muydu? Kuşkusuz senden daha fazla üzülen birisi olmasa kötü günleri katlanmak zor olurdu.
Tüm ağlatıcılığıyla, yürek dağlacılığıyla Dokuzuncu Senfoni çalmaya başladı. Ludwing bir yandan orkestrayı yönetiyor, öte yandan da şarkı söylüyordu: Sen, cennetin kapılarını zorlayan köpekbalığı, Kızların, kadınların kasabı! Yanan yüreklerimizi, kuruyan gözpınarlarımızı Kanayan yaralarımızı dindirmek için Senin ağzını kanatmamız, dudaklarını patlatmamız Gözlerine mil çekmemiz, ciğerini sökmemiz gerekir! Bu garip şarkının yanı sıra çalan müzik Ludiwg'in Dokuzuncu'suydu hiç kuşkusuz. Git ya da beş dakika, yirmi saat ya da on gün ya da yıllar sonra kıçıma batıran ucu iğneli kalın sopayla sıçrayarak uyandığımda bile Dokuzuncu Senfoni'yi dinlediğimi biliyordum.
Sayfa 64
İKİMİZ DE öykü-anlatıcısıyız. Sırtüstü uzanmış gece göğüne bakıyoruz. Öykülerin başladığı yerdir burası: Geceleyin dogmaları aşırıp bazen inanç olarak geri veren bu yıldız bolluğunun desteğiyle başlar öyküler. Yıldız kümelerini ilk keşfedip onlara ad verenler öykücülerdi. Bir avuç yıldız arasına düşsel bir çizgi çekince, kimlik ve birer imge kazanıyordu yıldızlar. Çizgiye işlenmiş yıldızlar bir anlatıya işlenmiş olaylar gibiydi. Yıldızların küme oluşturduğunu düşlemek kuşkusuz ne yıldızları ne de onları çeviren kara boşluğu değiştirdi. Değiştirdiği şey insanların geceleyin göğü okuma biçimiydi
Evetle Hayır Arasında
Pek de canı istediği için söz etmedi babasından. Ne bir anısı var, ne coşkunluğu. Başka birçokları gibi bir adamdı kuşkusuz.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.