... Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam. Kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi... ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.
Muharrem Dayanç:
"Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Dokuz - Oğuzlar evvelce, Kumlançu adı verilen bir ülkede otururlarmış. Burada Tuğla ve Selenga adlı iki ırmak akarmış. Bir gece oradaki iki ağacın üstüne, gökten bir nus nütunu indi. Bu ağaçlardan biri sümü yani huş yahut kayın ağacı (bouleau), diğeri kasuk (yani Cihangüşâ’ya göre çamfıstığı, Mahmud-i Kâşgarî’ye göre fındık) ağacı idiler.
Raymalı-aga kendi zamanında çok tanınmış bir cırav (yırcı), bir ozan idi. Daha küçük yaşta ün kazanmıştı. Tanrı vergisi bir yetenek ve kişiliğinin üç güzel özelliği sayesinde bozkırın en ünlü yırcısı, âşık ozanı olmuştu: Güftesini kendi yazar, bestesini kendi yapar ve güzel sesiyle bunları hem çalar, hem söylerdi. Dinleyenler ona hayran
“Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.”
Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.
"Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü. "
“Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü”
Elbette ki bu kasıtlı bir siyasetti. William Makepeace Thackeray, Hindistan'ın 'gururlu, derin düşünceli ve bağımsız' ruhunun baskı altına alınması gerektiği kanaatindeydi: "Bu özellikler doğrudan çıkarlarımızın aleyhinedir. General, devlet adamı ya da hukukçuya değil çalışkan çiftçilere ihtiyacımız var." Irkçılık hemen
Bir yol vardır ve bir de o yolun yolcusu. Kafkaesk'i bir yol edinmiş bir yazar olduğunu düşünürdüm Hasan Ali Toptaş'ın. Öncesinde okuduğum iki kitabında, hakkındaki genel görüşlerden bu kanıya varmıştım. Lakin Hasan Ali Toptaş'ın zirve eserini, Kuşlar Yasına Gider'i okuduğumda bu algı biraz değişti. Meğerse Hasan Ali Toptaş
“Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi ,gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.”
Hoş bir kitap. Bizden, sıcak samimi geliyor insana.
Beni en çok etkileyen iki alıntıyı paylaşmak istiyorum;
"Yahu," dedi babam hıçkırıklarının arasından; "o insanların yüzleri var ya yüzleri, dağıttıkları çaydan daha sıcaktı.."
Yazarımızın babası bu cümleleri ağlayarak söylüyor. Bahsettiği kişiler ise, zor bir durumda, bir yol kenarında kalmışken yardım eden sıcak kanlı köylü insanlar.
"Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi ,gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.”
Bunu da hep babalarının özlemini çeken yazarımız söylüyor.
Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.