Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
392 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabı okurken şunları düşünmeden edememiştim. Yahudiler Dünya tarihinde neden hep istenmeyen ırk oldular ? Kenan topraklarını düşünün Nebukadnezar neden onları sürdü ? Peki ya neden Mısırdan atıldılar ? Daha yakın tarihe gelelim Kutsal Roma İmparatorluğu savaşlarla bitip tükenmiş olan hazineyi Yahudi halktan daha fazla vergi alarak hatta daha ileriye giderek tüccarların mallarına el koyarak doldurmaya çalışırdı. Yahudileri sahiplenen ve Almanyayı soykırım ile suçlayan Fransızlar ve İngilizler tarihlerinde defalarca kez en ağırını yaşatmışlardır. Yurtsuz John ve Fransa kralı Philippe augustus savaştan öyle yorgun bir ekonomi ile çıkmışlardı ki. Bunun bedelini hiç taraf tutmayan kendi topraklarında yaşayan Yahudilere yıktılar. 1210'da İngiltere, 1182'de Fransa'da Yahudiler sınır dışı edilmiş mallarına, hazinelerine el koyulmuş ve hapislere atılmıştır. Tarih böyle olaylar ile doludur. Nazi Almanya'sı barış dolu bir yer değildi evet doğru bunu kabul edebiliriz. Ama diğer devletlerin savaştan sonra masum rolü yapmaları kabul edilemez. Bu soykırım cinayetini bütün Avrupa hatta bütün Dünya işledi. Bunun farkına varanlar için kitap çok daha yalın olacaktır.
Nazi Almanyası ve Yahudiler Cilt 1
Nazi Almanyası ve Yahudiler Cilt 1Saul Friedlander · İletişim Yayıncılık · 201618 okunma
Her yerde aynı piramit yapısı, yarı kutsal bir öndere tapınma, sürekli savaşa dayanan ve sürekli savaşa hizmet eden bir ekonomi söz konusudur. Dolayısıyla, üç süper-devlet birbirinin topraklarını fethedemeyeceği gibi, bundan bir yarar da sağlayamaz. Tam tersine, birbirleriyle çatışmayı sürdürdükleri sürece, birbirine yaslanmış üç ekin demeti gibi birbirlerini ayakta tutarlar. Ve her zamanki gibi, üç devletin egemen kesimleri, ne yaptığının hem farkındadır hem de farkında değildir. Yaşamlarını dünyayı fethetmeye adamışlardır, ama aynı zamanda bilirler ki, savaşın sonsuza dek ve zafere ulaşmadan sürüp gitmesi gerekmektedir.
Sayfa 387 - CAN
Reklam
Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni - Engels
Freud totemlere baglı olarak yaşayan ilkel toplumların ,totemler arasında bir çok ilişkiyi düzenleyen katı kuralların yaşandığını ve bir anlamda ailenin de ilksel kökenlerini açıklarken Engels de ailenin oluşumunu incelerken ilkel kabilelerdeki aile öncesi akrabalık ilişkilerininin evrimini inceliyor. Neden okunmalı Ilkel komün sisteminin modern çağlara yaşadığı değişimleri gösterdiği için önemli bir kaynaktır.Ayrıca sosyalist feminizme önemli ölçüde ışık tutmuştur. Bana göre bu kitabın ardından kutsal aile Engels -Marx ve de Kadın ve Aile ile devam edilebilir. Engels bu kitabında, aile yapısının, toplumun içinden geçtiği ekonomi koşullar ve gelişmelere bağlı olarak geçirdiği değişimleri ele alarak, farklı tarihsel toplum ve dönemlerdeki örneklemelerle bunu somut bir zemine oturtma başarısını gösterir. Bu varılan sonuçlar ile, emeğin verimliliğindeki artışın işbölümü ve barış dönemlerine, bunun karşısında sömürü ve özel mülkiyet dönemlerinde bunun tersinin neden ve nasıl olduğu ile sınıfların oluşumunu, aile öznelinden başlayarak toplumsal genellemeye yayarak, başarılı bir şekilde açıklar. Engels'in “fuhuş, kadınlardan da çok, asıl erkekler için ahlak bozucudur. Fuhuş, kadınlar içinde yalnızca kendini buna kaptıran mutsuzları alçaltır ve bunların sayısı, genellikle sanıldığından çok daha küçüktür. Buna karşılık, fuhuş, bütün erkek dünyasının niteliğini değerden düşürmekte, alçaltmaktadır” (s. 88-9), ve “kadının tekeşliliği hiçbir zaman erkeğin açık ya da saklı çokeşliliğine engel olmamıştır” (s. 89)
Sıradan bir Okyanusya yurttaşının, savaş tutsakları dışında, bir Avrasya ya da Doğuasya yurttaşını görme olanağı bile olmadığı gibi, yabancı dil öğrenmesi de yasaktır. Yabancılarla bağlantı kurmasına izin verilirse, onların da kendisi gibi birer beniâdem olduklarını ve kendisine anlatılanların çoğunun yalan olduğunu anlayabilir. İçinde yaşadığı kapalı dünyanın duvarları yıkılabilir ve maneviyatının bağlı olduğu korku,nefret ve üstünlük duygusu yerle bir olabilir. (...) Bir Okyanusya yurttaşının öteki iki felsefenin ilkelerini öğrenmesine izin verilmez, tam tersine o ilkeleri ahlak ve sağduyuya yöneltilmiş barbarca saldırılar olarak lanetlemesi istenir. Aslında bu üç felsefenin birbirinden pek farkı olmadığı gibi, destekledikleri toplum düzenleri arasında da hiçbir fark yoktur. Her yerde aynı piramit yapısı, yarı kutsal bir öndere tapınma, sürekli savaşa dayanan ve sürekli savaşa hizmet eden bir ekonomi söz konusudur.
Sayfa 220Kitabı okudu
Aslında Tarih, geçmişte yaşanmış efsaneler ve hikayeler manzumesidir. Bin iki yüz lerde İbn-i Haldun bunu metodolojik hale getirmiş ve dünyanın kabulü ile *tarih biliminin kurucusu*
Aslında Tarih, geçmişte yaşanmış efsaneler ve hikayeler manzumesidir. Bin iki yüz lerde İbn-i Haldun bunu metodolojik hale getirmiş ve dünyanın kabulü ile *tarih biliminin kurucusu*
Reklam
Zihinlerimizde karışıklık bulan ve ayırımının yapılması gereken temel ve önemli bir sorun da alışkılar ile din arasındaki ayırımdır. Tarih boyunca alışkı ve din birbirleriyle karışmışlardır. Onlar, bir toplum için kutsal ve yüce sayılan toplumsal ve yasal ilişkiler, hisler, duygular, davranışlar, tadlar ve fikirler bütününü meydana getirirler. Sözgelimi, İslam toplumlarında ekonomi , aile, insan, kadın, toplum ve hatta sosyal sistemle ilgili İslami haklar, İslami değerler, İslami emir ve kanunlar belirli bir toplumda varolan ve yüzyıllar boyunca şekillenen yerli ve kabilesel · geleneklerle karıştırılmışlardır. Bunlar, kesinlikle İslam ile ilgili değillerdir. Onlar yalnızca, belirli bir toplumun özlem duyduğu, birlikte karıştırdığı ve onları desteklemekle korumaya çalıştığı hem dini hem de yerli adetlerin toplamını ve bileşimini oluşturan eski kabilesel ve yerli adetlerdir. Öyleyse, böyle eski ve yerli , kabilesel gelenekle karşı karşıya gelen ve böyle geleneklerden kendisini kurtarmak isteyen bir aydının, kendini her ikisinden de kurtarabilmesi için din ve adet karışımından neticesini bu lan bileşimle kavga etmesi zorunludur. yarının tarihine bakış,ali şeriati
Her yerde aynı piramit yapısı, yarı kutsal bir öndere tapınma, sürekli savaşa dayanan ve sürekli savaşa hizmet eden bir ekonomi söz konusudur.
Sayfa 213 - Can yayınlarıKitabı okudu
Tarihsel süreç 3
Zaman içerisinde tapınaklar yanlızca kutsal/din kurumu olmaktan çıktı .. "Tanrı adına insan yargılama ..suçlarını ve gunahlarini cezalandırma ..insanı yanlisliklarindan arındırma ..bilim üretim ve paylaşım (ekonomi) siyasa ,okul,hastalikari iyileştirme (tedavi )sagaltım (terapi) ve alım satım (ticaret ) yuvalarına dönüştü. .
284 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kitabı keyif alarak okudum. Fantastik bir tarihi roman olan kitapta yer alan dünyanın sonu ile ilgili korkunç kehanetlerini okurken o günleri görmemeyi dileyerek fakat Türklerin yükselişi ile ilgili bölümleri okurken ise milliyetçilik duygularımın kabarmasına yol açtığı için beğenerek okudum. Umarım yükselişle ilgili olan bölümler bir gün gerçek olur... Eserin içerisindeki gerçek ve gizem bir arada oldukça iyi harmanlanmış bu da sayfaları daha büyük bir merakla çevirmeme sebep oldu... Kitapta var olan dünyanın ekonomi devlerinin ileri ki yıllarda nükleer savaşlar için nasıl hazırlık yaptıkları, dengeleri şimdiden nasıl değiştirmeye başladıklarını okurken, dünyada yaşayan tüm insanlık adına endişelenmemek elde değil. Biyolojik silahlar üretenler, insan hayatını sırf kendi emelleri için yok sayanlar ve Büyük Ortadoğu projesi ve onları destekleyen ülkeler bu amaçlarına ulaşmak için döktükleri kanın hesabını verebilecekler mi acaba? Türklerin ataları asırlar önce bıraktıkları kutsal emaneti teslim ettikleri Cengiz Türker onların dediği gibi "Son Kağan" olup, dünyaya yön verebilecek mi? Dünyanın sonu geldiğinde Türkleri nasıl bir son bekliyor? İnsan kitapta yazan birçok olayın gerçekleşmesini dilerken, süper güç denilen devletlerin kendi çıkarları uğruna yapabileceklerinden korkuyor. Umarım bir gün tüm dünya halkları, din, dil, ırk farklılığı gözetmeksizin birbirimize hoş görü ile bakıp, yaşamayı başarırız...
Son Kağan
Son KağanEmrullah Özdemir · Akçağ Yayınları · 201571 okunma
Reklam
Dikkat ve defaatle okunması gereken bir yazı...
Alev Alatlı ile dostluğumuz çok eskiye, 1990’lı yıllara dayanır. İlerleyen yılların perçinlediği samimiyetin etkisiyle sohbetlerimizin çoğunu onun mutfağında yaparız. Bu arada Alev Hanım gerçekten çok iyi yemek yapar. Bu vesileyle Funda’nın Mutfak Rehberi isimli kitabını da okurlara tavsiye ederim. Bir taraftan ev ahalisinin ihtiyaçlarına göre
Aslında Tarih, geçmişte yaşanmış efsaneler ve hikayeler manzumesidir. Bin iki yüzlerde İbn-i Haldun bunu metodolojik hale getirmiş ve dünyanın kabulü ile *TARİH BİLİMİNİN KURUCUSU* olmuştur. Zararlı tarih üçtür : KUTSAL TARİH, geçmişe övgü üzeredir Sizi gündemden koparır; ANILARDA YAŞANAN TARİH, Size geçmişi inşa ettirir
OLİGARŞİK KOLEKTİVİZMİN TEORİ VE PRATİĞİ, Emmanuel Goldstein Birinci Bölüm Cehalet Güçtür. Bilinen tarih boyunca, olasılıkla Neolitik Çağ'ın sona ermesinden bu yana, dünyada üç tür insan olagelmiştir: Yüksek, Orta ve Aşağı. Bunlar kendi içlerinde de pek çok alt bölüme ayrılmışlar, sayısız ad taşımışlar, sayıları ve birbirlerine karşı
Can
430 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.