Karanlığı, parke cilası kokusunu, makinenin cızıltısını hatırladım. Sinemadaki her şey o karanlıktan ve tek bir ışıktan oluşuyordu. Başsız atlı bu ışıkla geliyordu, büyük Rocky Dağları ve Büyük Kanyon da öyle. Atlar ve Kızılderililer, bağrışan Sioux kabileleri, geometrik Roma birlikleri, göklere giden düzensiz Çingene kafileleri bu ışık boyunca toz bulutları yükseltiyordu. Lolobrigida ve Loren bu ışığın üzerinden iniyordu, Bardot ve Alain Delon ile onun ebedi rakibi Belmondo da - öf, ne kadar çirkin... Film sıkıcı -dövüş az, laf çok- olduğunda, sırtımı ekrana çevirip gözlerimi dipteki pencereden gelen ışığa diktiğimi hatırlıyorum. Düzensizce dans eden toz tanecikleriyle kaynıyordu. Ama her evde mobilyaların üzerinden alınan o sıradan toz değildi bu. En güzel kadınların ve en yakışıklı erkeklerin yüzleri ve bedenleri bu büyülü tozdan yapılmıştı, atlar, yaylar ve oklar da, öpücükler de, aşk da, her şey, her şey... Toz taneciklerine bakıp hangisinin dudağa, göze, at nalına veya Lolobrigida’nın bir sahnede bir anlığına belirip yok olan göğüslerine dönüşeceğini tahmin etmeye çalışıyordum.
Sayfa 92 - III. Sarı Ev, T. Kasabasına Dönüş, Toz Tanelerinin MetafiziğiKitabı okudu
Dîn de Sami ve Münafık Olanlar...
▪️Bizler... para için soyunanların, Allâh için giyinenlere laf söylediği bir çağdayız. ▪️Bizler... Övünülmek için ikramda bulunanların, Allâh için sadaka verenlere laf söylediği bir çağdayız. ▪️Bizler... Büyüklenmek için ilim öğrenenleri, Allâh için ilim tahsil edenleri küçümseyenlerin olduğu bir çağdayız. ▪️Bizler... Sevilmek için amel de bulunanların, Allâh’ın rızasını kazanmak için amelde bulunanlara samimiyetsiz dediği bir çağdayız. ▪️Bizler... Dininden taviz verenlerin, dürüstlük temelini oluşturanlara din bilmezlik damgası vuranların yaşadığı bir çağdayız. ▪️Bizler... Bunların bilincinde oldukça ve bizler Allah için yaşayıp ölürsek, bu ve bunlar gibi eylemlerin, fikirlerin ve düşüncelerin bizi Tevhid dini davasından döndüremeyeceğini, leş yığını olan fani dünyanın, ebedi ahiretin önüne geçemeyecegini asla ve asla unutturamaz. ▪️Müslüman ol. ▪️Müslüman yaşa. ▪️Müslüman öl... Dîn de samimi olanlarla din de münafık olanlar, tek yolun ayrılmaz yoldaşları olamazlar.
Reklam
“Hayat beni sıkıyor...” dedi. “Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar... Hele kızlar... Hepsi beni sıkıyor... Hem de kusturacak kadar...”Bir müddet durdu. Eliyle gözlüğünü oynattı ve devam etti: “Hiçbir şey istemiyorum.Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı, öyle bir şey ki... Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Elimizden ne yapmak gelir? Hiç!.. Milyonlarca senelik dünyada en eski şey yirmi bin yaşında... Bu bile biraz palavralı bir rakam. Geçen gün bizim felsefe hocasıyla konuşuyordum. Lafı gayet ciddi tarafından açtım ve ‘hikmeti vücudumuz’u araştırmaya çalıştım. Dünyaya ne halt etmeye geldiğimiz sualine o da cevap veremedi. Yaratmak zevkinden, hayatın bizatihi bir hikmet olduğu hakikatinden dem vurdu, fakat çürük. Ne yaratacaksın? Yaratmak yoktan var etmektir. En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez. Yaratmak istediğimiz şey de bu mevcut malları şeklini değiştirerek piyasaya sürmekten ibaret. Bu gülünç iş bir insanı nasıl tatmin eder bilmiyorum. Bize ziyasını beş bin senede gönderen yıldızlar varken, en kabadayısı elli sene sonra kütüphanelerde çürüyecek ve nihayet beş yüz sene sonra adı unutulacak eserler yazarak ebedi olmaya çalışmak, yahut üç bin sene sonra, kolsuz bacaksız, bir müzede teşhir edilsin diye, ömrünü çamur yoğurmak ve mermere kalemsavurmakla geçirmek bana pek akıllı işi gibi gelmiyor.”
Yoruyorlar insanı. Bütün o iyi tanıdıklarımız çok sığ düşünüyorlar ; duyguları çok yüzeysel, burunlarından ötesini gördükleri yok, tek sözcükle aptal hepsi. Kafa yetenekleri biraz daha gelişmiş olanlar ise düpedüz isterikler. Tahlil ve abes beyin etkinlikleriyle çürümüşler. Ağlayıp sızlarlar, nefret kusarlar, hezeyan halinde iftira yağdırırlar ; insana yan yan yaklaşır, kaş altından bakar ve yaftayı yapıştırırlar: "Hım, bir psikopat!" ya da, " Laf ebesi!" Alnına nasıl bir yafta yapıştıracaklarını bilemedikleri kişilere de, " Tuhaf bir adam bu, tuhaf!" diye nitelerler. Ormanları sevmem tuhaflıktır. Et yememem de tuhaflıktır... Doğaya, insana dolaysız, temiz, özgür bir yaklaşım kalmamış artık... Kalmamış işte!
Sayfa 35 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
264 syf.
·
Puan vermedi
Babalar ve Oğullar
Kitabın ismi her ne kadar Babalar Ve Oğullar olsa da kitabı okuyan her ne kadar detaylı bir baba-oğul çatışması beklese de kitap bu beklentiyi karşılamıyor demekle başlayalım yazıya. Evet kitabın içinde baba-oğul çatışması var ama kitapta üzerinde durulan asıl konu tepeden tırnağa Nihilist olan doktorumuz Yevgeniy Bazarov'un düşünceleri,
Babalar ve Oğullar
Babalar ve OğullarIvan Turgenyev · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202145,2bin okunma
İSLAM ÂLİMLERİNİN GÖZÜYLE ZAMÂNIN KIYMETİ Abdulfettah Ebu Gudde -Müellif:Eğer müslüman kendinden istenildiği gibi,namazı ilk vaktinde kılarsa,bu,vakti koruma,belirlenen zaman dilimlerine dikkat etme,her amel için belirlenen zaman dilimine karşı hassas davranma yönünde, müminin tabiatına bir ayarlama getirir. -Müellif:Böylece peş peşe gelen kısa
Reklam
471 öğeden 241 ile 250 arasındakiler gösteriliyor.