Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1924 Anayasası'nın Değişiklikleri
14 Nisan 1928 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan 1222 sayılı Kanun’la, Anayasa’nın 2, 16, 26 ve 38’inci maddeleri değiştirilerek, Anayasa’nın ilk metnindeki tüm İslâmî referanslar kaldırılmıştır. Bunlar, 2 ’nci maddedeki “Türkiye Devletinin dini, Din-i İslâmdır” ve Meclis’in yetkilerine ilişkin 26’ıncı maddedeki “ahkâm-ı şer’iyenin tenfizi”
Sayfa 8 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Laiklik sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir . Dindarın ,din ve ibadet hürriyetini tekeffül etmektir .( Güvence altına almaktır ) M.Kemal
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Diyanet İşleri Başkanlığı: Diyanet İşleri Başkanlığı’nın varlığı, genel sanının aksine, laiklik ilkesine aykırı değildir. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı, dinin devlet işlerine müdahale etmesi için değil, devletin din işlerini koordine etmesi amacıyla kurulmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, camiler, müftüler, imamlar, mezarlıklar, cenazeler ile ilgili işlemlerin özel sektöre ve/veya özel cemaatlere ve tarikatlara terk edilmesi yerine, devlet tarafından koordine edilmesi için kurulmuş bir kurumdur. Diyanet İşleri Başkanlığı’na 1950’den itibaren karşıdevrimci laiklik karşıtı kadroların yerleşmiş olması, ayrıca bu kurumun sadece Sünni mezhebine hizmet vermesi ve Alevi mezhebini dışlaması, laiklik ilkesine aykırıdır. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yanlış uygulamalarından bağımsız bağlamda bir kurum olarak varlığı, laiklik ilkesine aykırı değildir. Çünkü yukarıda da ifade edildiği gibi, laiklik tanımındaki “din ve devlet işlerinin ayrılması” ilkesindeki “ayrılması” sözcüğü, devletin din işlerini koordine etmemesi bağlamında değil, dinin devlet işlerine karışmaması ve müdahale etmemesi anlamında kullanılmaktadır.
TÜRKİYE’DE LAİKLİK
Bülent Daver’in de ifade ettiği gibi Atatürk inkılâbıyla birlikte Türkiye'de din ve vicdan hürriyeti konusunda yeni bir yaklaşım gelmiştir. Gerçekten de laiklik anlayışı, Türkiye'nin özel şartlarından doğmuştur. Batının laikliğe geçişinden ayrı bir farklılık gösterir. İslam dünyası açısından ele alınırsa, Hz. Muhammed'in devlet başkanlığından,
Laiklik sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değildir. Devletin, dinci çevrelerin devlet işlerine karışmamasını sağlaması ve onu kesin ve güçlü bir şekilde kontrol etmesidir.
Sayfa 214Kitabı okudu
393 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 saatte okudu
ATATÜRK ATEİST MİYDİ
Bir insanın kendine karşı en büyük ödevi hakikati keşfetmektir. (#73093133) ______ En hoşlanmadığım hususların başında aklımla dalga geçildiği hissi yaşamak veya başka bir ifadeyle aldatılmışlık hissi yaşamak gelir. Bu hissi en çok yaşadığım hususların başındaysa Atatürk’ün şahsının ve onun icraatlerinin din ve
Din ve Allah
Din ve AllahDoğu Perinçek · Kaynak Yayınları · 201449 okunma
Reklam
Aziz Nesin'in Laiklik yorumu
1920'lerden beri ülkenin kaderini elinde tutan Kemalist ikti­darlar, (Ebedi ve Milli Şef dönemleri), toplumu istedikleri biçime sokabilecekleri, istedikleri gibi yoğurabilecekleri düşüncesine sahiptiler. Elbette bu, emekçi toplum kesimlerine "dışarıdan bakanlara" özgü bir zihniyettir. Bir bakıma toplumu bir ''tavuk çiftliği gibi yönetebilecekleri", "yönetmenleri gerek­tiği" gibi kuruntularla hareket ediyorlardı. Bu aşırı jakoben zih­niyet, iki bakımdan tam bir açmazla karşı karşıyaydı. Birincisi, söz konusu olan dünü bugünü ve geleceği olan bir toplumsal gerçeklikti; ikincisi, tüm kuruntularına ve hezeyanlarına rağ­men, yönetici kliğin belirleme gücü sınırlıydı. Söz konusu aşırı jakoben yaklaşımlar emekçi toplum kesimlerinde büyük tepki­ler yaratmaktan geri kalmıyordu. Atatürk inkilaplarından hemen hiçbir yarar sağlayamayan geniş halk kitleleri, özellikle dini baskılardan da şikayetçiydi. Laikliğin Türkiye'deki uygulaması, kitleler üzerinde tam bir baskıya dönüşmüştü. Aziz Nesin; "Türkiye'de laiklik sözde kalmıştır, sahteciliktir. Laiklik özde din ve devlet işlerinin ayrılması değildir. Bu sonuçtur. Özde dogmaya karşı aklın egemen olmasıdır. Devletin örgütleri arasında 'Diyanet İşleri Başkanlığı' bulundukça, din görevlileri aylıklarını devletin bütçesinden aldıkça, kendileri özerk bir kurum kurmadıkça, Türkiye' de demokrasi olamaz. Bütün İslami kuralların, gerek eğitsel, gerekse dinsel kurallarının özerklik kazanması gerekir. Sadece Müslüman Sünnilerin değil, Alevilerin de kendi özerk kurumlarını kurması demokrasinin gereğidir," derken, ifade etmek istediği budur.
Laiklik
1920'lerden beri ülkenin kaderini elinde tutan Kemalist iktidarlar (Ebedi ve Milli Şef dönemleri), toplumu istedikleri biçime sokabilecekleri, istedikleri gibi yoğurabilecekleri düşüncesine sahiptiler. Elbette bu, emekçi toplum kesimlerine "dışarıdan bakanlara" özgü bir zihniyettir. Bir bakıma toplumu bir ''tavuk çiftliği gibi yönetebilecekleri", "yönetmenleri gerektiği" gibi kuruntularla hareket ediyorlardı. Bu aşırı jakoben zihniyet, iki bakımdan tam bir açmazla karşı karşıyaydı. Birincisi, söz konusu olan dünü bugünü ve geleceği olan bir toplumsal gerçeklikti; ikincisi, tüm kuruntularına ve hezeyanlarına rağmen, yönetici kliğin belirleme gücü sınırlıydı. Söz konusu aşırı jakoben yaklaşımlar emekçi toplum kesimlerinde büyük tepkiler yaratmaktan geri kalmıyordu. Atatürk inkilaplarından hemen hiçbir yarar sağlayamayan geniş halk kitleleri, özellikle dini baskılardan da şikayetçiydi. Laikliğin Türkiye' deki uygulaması, kitleler üzerinde tam bir baskıya dönüşmüştü. Aziz Nesin; "Türkiye'de laiklik sözde kalmıştır, sahteciliktir. Laiklik özde din ve devlet işlerinin ayrılması değildir. Bu sonuçtur. Özde dogmaya karşı aklın egemen olmasıdır. Devletin örgütleri arasında 'Diyanet İşleri Başkanlığı' bulundukça, din görevlileri aylıklarını devletin bütçesinden aldıkça, kendileri özerk bir kurum kurmadıkça, Türkiye' de demokrasi olamaz. Bütün İslami kuralların, gerek eğitsel, gerekse dinsel kurallarının özerklik kazanması gerekir. Sadece Müslüman Sünnilerin değil, Alevilerin de kendi özerk kurumlarını kurması demokrasinin gereğidir," derken, ifade etmek istediği budur.
Sayfa 292Kitabı okudu
ATATÜRK'ÜN KENDİ İFADESİYLE İLKELERİNİN TANIMI (hatırlatmakta fayda var)
1. Cumhuriyetçilik  Türk milletinin karakter ve âdetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir. (1924)  Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemiyle devlet şekli demektir. (1933)  Cumhuriyet, yüksek ahlâkî değer ve niteliklere dayanan bir idaredir. Cumhuriyet fazilettir.... (1925)  Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya
Laiklik.
Laiklik, sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması demek değildir. Laiklik toplum ve devlet düzeninin akla ve bilime dayatılmasıdır. Toplumsal yaşamın ve devlet kurum ve kurallarının, dine dayalı olması zorunluluğunun bulunmamasıdır. Ahmet Taner Kışlalı
Sayfa 99 - Telgrafhane YayınlarıKitabı okudu
Reklam
250 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Laiklik, sadece din ve devlet işlerinin ayrılması değildir.
Yazar, konuyu tartışanların zihinlerinde ve lügatlarında bir türlü yerini bulamayan "Laiklik" kavramını gayet incelikli bir şekilde incelemiş. Laiklik kavramının tarihsel gelişiminden başlayıp, 10 Avrupa ülkesindeki uygulamalarla incelemesini sürdüren yazar, Türkiye uygulamasını Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren uzun uzadıya analiz ederek çalışmasını sonlandırmıştır. Bu konuda başarılı bir çalışma olduğunu düşündüğüm kitabı, din ve düşünce tarihine özel ilgi duyan okurlara öneririm.
Bitmeyen Kavga Laiklik
Bitmeyen Kavga LaiklikHakan Mertcan · Karahan Kitabevi · 20133 okunma
44 öğeden 31 ile 44 arasındakiler gösteriliyor.