Fransa'da sürgünlüğü sırasında Asturias, ülkesindeki diktatör Estrada Cabrera'yı yeren bu romanını kaleme alır. Bundan sonra ise bu roman, Latin Amerika ülkelerinde ve Avrupa'da büyük ilgi görür. Fransa'da ödül de alır. Asturias, bir röportajında romanı hakkında şunları söylemiştir: "Benim tehlikeli kitaplar yazdığım söyleniyor. Onu bilmem.
______
Seviyorum yurdumu tuhaf bir aşkla,
Bir türlü yenemiyorum bu duygumu,
Ne bir şan, satın alınmış kanla,
Ne gururlu bir inancın huzuru,
Ne de karanlık eski zaman söylenceleri
Gönül çekici düşlerle coşturur yüreğimi.
‘Benim adım Bahman Nirumand. İranlı bir gazeteci-yazarım. Şah'ın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım. Ve aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriyim. Evet, Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize. Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri
Başarılı bir YL tezi çalışması olmuş. Yazarın eline sağlık öncelikle. Tezin akademik halini görmediğimiz için yazarın genel okuyucuya göre sadesleştirdik iddiasını doğrulayamıyorum bu yüzden ama bu haliyle pek sadeleşmiş gibi gözükmüyor. Liberal ve illiberal demokrasi karşılaştırmaları gayet yerinde ve çarpıcı. Verilen örneklere ve karşılaştırmalara bakınca Türkiye'nin şu anki konumunu kolaylıkla anlıyorsunuz.
Liberal BarışBurak Durgut · Liber Plus Yayınları · 20178 okunma
Neredeyse kırkına gelmiş bir adam, hâlâ ırkçıysa, hâlâ faşistse; liberal ekonomiyi sömürüp, dalavereyle muazzam servetler yığıyorsa; her gün yalan söylemeyi hakkı sayıyor ve her gün ağız değiştiriyorsa; hâlâ köktendinci bir yobazsa; kadınlara toplumda yer vermeye yanaşmıyorsa; 1400 yıl önceki yaşam biçimini özlüyorsa; kendi dininden ve soyundan olmayanları kıtır kıtır kesmeye hazırsa; asıl amacı demokrasiden işine geldiği kadarı yararlanıp, sonra demokrasiyi ortadan kaldırmaksa; bizler demokrasi adına böyle bir adama neden hoşgörü gösterelim?
İnsanlığın en cahil dönemlerinin ürünlerini kafamıza tıkıştırmak ve cebimizdekileri hortumlamak için tarikatlar var, cemaatler var, onların mensup ve meczupları var, şıhları, şeyhleri var; onun bunun fişteklemesiyle kültürel hak talebi diye ortalığa dökülüp, modern kültürün ne olduğundan bile habersiz güruhlar var; küçücük öğrencilere, minicik bebeklere, küçük çocuğunu okuldan almaya gelen günahsız anne ve babaya kıyabilecek kadar vahşileşebilen terör var, rüşvet var, hırsızlık var, başka bir şey yapamayacak kadar aciz bırakıldığı için kendini satanlar var.. Ama refah yok, karşılıklı anlayış ve hoşgörüye dayalı toplum yok, dürüst yönetim yok, geleceğe güven yok, bu muhteşem tabiattan zevk alarak, mutlu bir şekilde yaşama şansı yok!
Ve tüm bu dehşetin ortak isimleri: Demokrasi, insan hakları, söz, düşünce ve ibadet hürriyeti, liberal yaşam!
M. Kemal hakkında bilmediğim, duymadığım ne var ki böyle hacimli bir kitabı okuyayım’ düşüncesiyle Mango'nun Atatürk'ünü yıllardır almamış ve okumamıştım.
Fakat son yıllarda, M. Kemal gibi her konuda “ben, ben, ben” diyen bir ses ülkeyi zindana çevirince ve yağmadan pay alanlar hariç herkes Türkiye’den kaçıp, canını kurtarma gayretine
Uzun süredir böylesi dolu dolu bir siyasi kitap okumamıştım.
Bağımsız düşünce merkezli sorgulayıcı ve teşhis-tedavi yoluyla günümüzün oluşan ve oluşturulan algı, sorun ve açmazlara doğru şekilde yaklaşıp liberal demokrasi denilen global düzeyde egemenliğe sahip bir ideolojinin altyapısal sorunlarını ortaya çıkarmış Benjamin Arditi.
Özellikle tek
Neredeyse kırkına gelmiş bir adam, hâlâ ırkçıysa, hâlâ faşistse; liberal ekonomiyi sömürüp, dalavereyle muazzam servetler yığıyorsa; her gün yalan söylemeyi hakkı sayıyor ve her gün ağız değiştiriyorsa; hâlâ kökten dinci bir yobazsa; kadınlara toplumda yer vermeye yanaşmıyorsa; 1400 yıl önceki yaşam biçimini özlüyorsa; kendi dininden ve soyundan olmayanları kıtır kıtır kesmeye hazırsa; asıl amacı demokrasiden işine geldiği kadarı yararlanıp, sonra demokrasiyi ortadan kaldırmaksa; bizler demokrasi adına böyle bir adama neden hoşgörü gösterelim?