Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

ligarba

300 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Londra'nın merkezindeki gökdelenlerden birinde, sınırsız flört, sonu gelmez bir can sıkıntısı, ayaküstü dedikodular, ağır yüzleşmeler ve ölümün kıyısında olma hissiyle kıskıvrak sarılmış bu dört kişi, Joy'un yaşamına dair bilip gördüklerini aktarırken, günümüz insanının iç dünyasını çarpıcı bir biçimde yansıtıyorlar.
Joy'un Son Günü
Joy'un Son GünüJonathan Lee · Yapı Kredi Yayınları · 20148 okunma
Reklam
280 syf.
10/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Fakir Baykurt, bu romanıyla, köy yerindeki küçük hesapları, bu hesapların peşinde koşan fırsatçıları, onların siyasetteki, bürokrasideki uzantılarını ve o zalimlerin ezmek, yok etmek istediği aydınlık, güzel insanları anlatıyor; kısacası yine “memleket mesele-lerine” değiniyor. Hem de, sakıncalı damgası yemek ve zamanında pek çok tartışmanın ve dolayısıyla husumetin odağı olmak pahasına…
Yılanların Öcü
Yılanların ÖcüFakir Baykurt · Literatür Yayıncılık · 20215,4bin okunma
408 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bir kadının dönüşüm yolculuğu diye kısaca özetleyebiliriz. Bir kadının zihinsel kalıplarını keşfetme süreci ve kendine bu kalıplar yüzünden verdiği zararları fark edip dönüştürmesinden bahsediyor "İnsan ne yaparsa kendine yapar" cümlesini net bir şekilde anlatıyor kitap. Ayrıca günümüzde çok popüler olan "an'da kalma" nın ne demek olduğunu da çok iyi anlatmış. Her an'ın bir seçim olduğunu ve ve her an'ı nasıl yaşayacağımızı kendimizin seçtiğini söylüyor ki bir çok insan bu seçimin farkında dahi olmadan yaşayıp gidiyor. Yaşadığımız her şey için şikayet ederek, başkalarını suçlayarak hayatımızı geçiriyoruz. Aslında sorunun biz öyle olduğumuz için öyle olduğunu anlamamız gerek.
Seyir
SeyirPiraye · Mona Yayıncılık · 20219,7bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
304 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Bir Haremağasının Hatıraları, 2. Abdülhamit saltanatının son birkaç yılı içerisinde Yıldız Sarayı’nda geçen ve bu dönemi Hayrettin adlı bir haremağasının gözünden tüm ayrıntılarıyla anlatan bir tarihi roman. Ancak Suat Derviş sadece hareme ait bilinmeyenleri, saray entrikalarını anlatırken değil, hadım edilen, köleleştirilen bir erkeğin psikolojisini tasvir ederken de ustalığını gösteriyor. Bu romanı okurken Osmanlı sarayının gelmiş geçmiş tüm haremağalarını, bu insanların çocuk yaşta vatanlarından koparılışlarını, âdetini, dilini bilmedikleri bir coğrafyada kuma gömülerek etleri dağlanırken hissettikleri acıyı düşünün. Köle olarak satılığa çıkarılışlarını, hayatları boyunca tüm kaderlerinin bir başkasının iki dudağının arasında oluşunu aklınıza getirin. Göreceksiniz ki Suat Derviş tüm bunları düşünmüş, hissetmiş ve bu acıyı, karanlığı kelimelere dökebilmiş.
Bir Haremağasının Hatıraları
Bir Haremağasının HatıralarıSuat Derviş · İthaki Yayınları · 2021287 okunma
552 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
“Moskova’da Bir Beyefendi”nin baş kahramanı Kont Aleksandr İlyiç Rostov, Metropol Oteli’nde kapalı olsa da bazen hatıralarıyla, bazen dostlarından aldığı haberlerle, kimi zaman da oteldeki misafirlerden duyduğu hikayeler ile bize Bolşevik iktidarından önceki ve sonraki Rusya’yı gösteriyor. Yazar iki dönemi kıyaslamıyor. Onun yerine iki dünyada da yaşatıyor kahramanını… Bu vesile ile okurunu da…
Moskova'da Bir Beyefendi
Moskova'da Bir BeyefendiAmor Towles · Hep Kitap · 2018206 okunma
Reklam
128 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Roman, Kızılderili bir köylü kızı olan sevgilisinin cesedini dağların arkasındaki kasabaya gömmeye götüren roman kahramanı Kabrero’nun zor ve meşakkatli yolculuğunu hikaye ediyordu. Yolculuk boyunca karşılaştığı zorluklar, çektiği acılar, aşk için, onu sevdiği için: “Tanrım! kurtar beni bu aşktan.” diyecek derecede bir içlenme boyutuna kadar getiriyor. Hikâyenin sonunda Kabrero dağlardan, bayırlardan çöllerden, jandarmaların kurduğu setlerden geçirerek taşıdığı sevgilisinin cesedini Kızılderili geleneği bir kerevetin üstünde eğrelti otlarına sarılı bir şekilde tutuşturuyor ve şu cümleyi söylüyor: “Yat sevgilim. Kıpırdama. Yat bir tanem. Seni içime gömdüm.”
Seni İçime Gömdüm
Seni İçime GömdümAndrew Jolly · Ayrıntı Yayınları · 2022795 okunma
288 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Güzide Sabri, kelimenin tam mâniasıyla bir kalem âşığıdır. Rahat ve çok yazabilmek için, "tazimle sevdiği" eşinin dahi uyumasını bekleyerek, gaz lambasının ışığı altında sabahlara kadar yazar. Ne parayı, ne mülkü sevdiğini, yalnızca kendi sebepsiz ıstıraplarını dinlemek, başkalarının felâketlerini ruhunda canlandırmak için yazdığını ifade eder. Güzide Sabri, kadınlara ait meseleleri kadınların daha iyi anlatabileceğine inandığı için, kadınlara yazar olmayı öğütlemiştir."  
Fikret ve Nedret
Fikret ve NedretGüzide Sabri Aygün · Maya Kitap · 20122,151 okunma
464 syf.
10/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Gri Yosun Yanıyor’da, adalet, hukuk, suç, masumiyet ve aşk gibi evrensel kavramlar, bir İzlanda köyünde yaşananların izinde tartışılıyor. Sulh hâkimi Asmundur ilk davasına bakmak için gittiği terk edilmiş köyde geçirdiği süre boyunca, akli dengesini zorlayacak kadar çetin bir sınava tabi tutulur. İzlanda Edebiyatı’nın en önemli yazarlarından olan Thor Vilhjalmsson, okurları bir yandan İskandinav mitolojisine ait kahramanlarla tanıştırırken, bir yandan da adaletin nasıl sağlanabileceğine dair sorgulamaya davet ediyor.
Gri Yosun Yanıyor
Gri Yosun YanıyorThor Vilhjalmsson · Aylak Adam · 202133 okunma
124 syf.
10/10 puan verdi
·
30 saatte okudu
Sadece bir mahalle anlatısı değil bu kitap, farklı kültürlerin, lezzetlerin, dillerin, dinlerin de anlatısı; tarihte bir gezi aynı zamanda. Has undan yapılan patila, sac ekmeği, yağlı hamur “zıngılik”, küçük parçalara ayrılıp üzerine tereyağı ve pekmez dökülerek yenilen çörek “cumur”… Kalabalık sofralar, helvalar, üç dilden şarkıların söylendiği düğünler… Daha duzdolaplarının her eve girmediği, Diyarbakır sıcağından az da olsa kurtulmak için insanların buz dükkanları önünde kuyruğa girdiği günleri hatırlıyor musunuz mesela? Sonra… Sonra herkesin sinisini yüklenip buğday ayıklamaya gittiği, imece usulünün hala yaşadığı zamanları. Kalabalık sofralarda herkesin tek tenceredeki yemeği aç kalmamak için hiç sohbet etmeden harala gürele kaşıkladığı anları.
Gavur Mahallesi
Gavur MahallesiMıgırdiç Margosyan · Aras Yayıncılık · 2000861 okunma
292 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Wolfgang Schorlau, Almanya’da devletin ve daha derinlerdeki devletin asli sahibi zehabıyla kendini memur kılmış bir kadronun, Alman toplumunu tehlikelerden korumak gibi sığ, soğuk savaş yıllarının anti-komünist DNA’sı ile Nazi genlerinin ortak bileşkesi ile forme olmuş bir grup psikopatın, salt devlet denilen aygıtın iktidar mercilerini işgal etmiş olmalarından ötürü kullanma yetkileri bulunan zor – baskı – imha – tenkil politikalarının nasıl demokrasi adına kullanılageldiğinin yazınsal düzlemde en yetkin ifadelerinden biridir. Bu iç çürümüşlük salt Almanya’ya özgü değildir; roman üçlüsündeki olayların tamamı Almanya’da geçiyor diye Almanya devletinin vebali deyip geçemeyeceğimiz, modern devlet – demokrasi – sınırlar; haddini bil, mesafe ve ikazıdır. Haddini bilmezsen, sınırları aşarsan şu ve şu mekanizmalarımız işlemeye başlar ki bu da boğulman, imha edilmen demektir, gibi zımni mesajı telgrafın tellerine kuşlar konsa da iletmiş olur. Şu halde; devlet denilen makinenin, hangi yağla soslanmış olursa olsun, cibilliyeti, dünyanın her yerinde budur, demek mübalağa değildir.
Münih Komplosu
Münih KomplosuWolfgang Schorlau · İletişim Yayıncılık · 201665 okunma
Reklam
106 syf.
10/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Buzda yürüyüş Her gün kilometrelerce yol yürürken bir yandan da derin konular hakkında düşünüyor, bunları yazıyor. Sonra tekrar yola dönüyor ve dünyevi meseleler üzerine birkaç cümle ediyor. Gece çökerken, bilmediği coğrafyalarda gezen her insan gibi ürküyor, sığınacak yer arıyor. Bunun için sayfiye evlerine izinsiz girmeyi bile göze alıyor. Bütün bunları kendine ve durumuna yakışan bir tarzla yapıyor, yukarıda bahsettiğim temelsiz bir güvenle. Çünkü kendisi doğayla, yürümek zorunda olduğu kilometrelerle baş etmeye çalışırken uğruna yola çıktığı Eisner, çoktan ölmüş olabilir. Ancak Münih-Paris arasını yürüyerek geçerse arkadaşının ölümü yeneceğine olan inancı, Herzog’u öyle bir etkisi altına alıyor ki yolda geçen günlerde o kötü ihtimal, aklına pek az geliyor. Yine de yazdıklarında bu inancına rağmen yaşadığı gerilimin izlerini sürebiliyorsunuz:
Buzda Yürüyüş
Buzda YürüyüşWerner Herzog · Jaguar Kitap · 2016365 okunma
115 syf.
10/10 puan verdi
·
18 saatte okudu
19. yüzyıl edebiyatının en önemli metinleri arasında gösterilen Sarı Duvar Kâğıdı, sinirsel buhranları nedeniyle sayfiye evinde “dinlenmeye çekilen” bir kadının toplumsal rollerin baskısı altında adım adım delirmesini anlatıyor. Sanatsal çizimleri ve sert kapaklı özel baskısıyla koleksiyon değeri taşıyan bu sarsıcı öykü, şimdiye dek delilik üzerine yazılmış en kült eserlerden biri olarak anılıyor. Feminist edebiyatın kilometre taşlarından Sarı Duvar Kâğıdı, doğumdan sonra yaşadığı sinirsel buhranları yüzünden hekim olan eşinin tavsiyesiyle dinlenmeye çekildiği yazlık malikânede, kocasının ve görümcesinin kontrol ve baskılarına rağmen gizlice yazı yazmaya çalışan ve kaldığı odadaki sarı duvar kâğıdının deseninden yola çıkarak halüsinasyonlar görmeye ve delirmeye başlayan bir kadının hikâyesini anlatıyor. Toplum içerisinde keskin biçimde ayrılmış olan kadın erkek rollerini eleştiren Sarı Duvar Kâğıdı, aynı zamanda ruhsal olarak “hasta” olduğu gerekçesiyle okumaktan ve yazı yazmaktan alıkoyularak eve hapsedilen kadın imgesini temsil ediyor.
Sarı Duvar Kağıdı
Sarı Duvar KağıdıCharlotte Perkins Gilman · Otonom Yayıncılık · 20171,923 okunma
336 syf.
10/10 puan verdi
·
31 saatte okudu
Rum; Isra, Deya ve Feride’nin anlatıcılığıyla aktardığı bu romanda sadece kadına yönelik şiddeti anlatmakla kalmıyor. Kitap aynı zamanda İsrail’in Filistin topraklarını işgalinin mirası olan şiddeti, halkın silahlı askerler ve kontrol noktalarındaki gayriinsani muamelelerle aşağılanmasını, mülteci kamplarındaki sefil hayatı ve göç olgusunu; tüm bunların Amerika’daki kalıcı etkilerini ve toplumlarda açtığı yaraları da titizlikle inceliyor, bunların her birini ustaca görünür kılıyor. Yazarın güçlü birçok katmanlı öyküyü kurguda, atmosferde ve dilde sadeliği ve gerçekçiliği bırakmadan kaleme alması, hem de Arap dünyasının kapalılığı göz önüne alındığında böylesine cesur ve açıklıkla anlattığı bu hikâyeyle tepkileri henüz en başta göze almış olması; onu henüz ilk romanda en parlak Arap-Amerikalı kadın yazarlar arasına katıyor. Günümüzde hâlâ Arap-Amerikalı kadın yazar sayısının çok az olduğu göz önüne alınırsa, Etaf Rum’un nasıl cesur bir işin altından kalktığı da anlaşılır olacaktır.
Kadının Sesi Yok
Kadının Sesi YokEtaf Rum · İthaki Yayınları · 2021176 okunma
128 syf.
·
Puan vermedi
·
3 saatte okudu
Ruh Üşümesi, Adalet Ağaoğlu’nun “oda romanı” adıyla adlandırıp 1991 yılında yayınladığı romanıdır. Ruh Üşümesi, edebiyatımızda ilk erotik roman olarak kabul edilir. Bir adam ve kadının yalnızca yemek yediği sürecin bilinçaltı ile kaleme alınmış olduğunu görebilmekteyiz. Postmodern bir roman olan Ruh Üşümesinde; bilinçaltı, iç monolog, iç diyalog gibi anlatım teknikleri kullanılmıştır. Adalet Ağaoğlu, cinselliği işlediği kitabında “denizkestaneleri” olarak kadın ve erkeği nitelendirir. Kendisine özel “sütmavisi” adlandırması da dikkat çekmektedir. Romandaki cinsellik kadın ve erkeğin birbirine tutunma ihtiyacıdır. Denizkestaneleri kayalara nasıl tutunma ihtiyacı duyuyorsa ve kendini sulara bırakıyorsa bu durum kadın ve erkek için de aynıdır.
Ruh Üşümesi
Ruh ÜşümesiAdalet Ağaoğlu · Yapı Kredı Yayınları · 2004660 okunma
528 syf.
10/10 puan verdi
·
31 saatte okudu
Vietnam Savaşı’nda esir düşen Ernt Allbright eve bambaşka bir adam olarak, tutarsız bir karakterle geri dönmüştür. Girdiği hiçbir işte dikiş tutturamayınca ani bir karar alır: Ailesiyle birlikte kuzeye, Alaska’ya taşınacak, medeniyetten uzak yaşayacaktır. On üç yaşındaki Leni, anne ve babasının tutku dolu, fırtınalı ilişkisinin gelgitleriyle hırpalansa da yeni bir hayat kuracakları o uzak toprakların onlara iyi geleceğine inanır. Tek hayali, ait olduğunu hissedebileceği bir yuvadır. Annesi Cora ise sevdiği adam için her şeyi yapmaya, onun peşinden bilinmezliğe bile gitmeye hazırdır. Başlarda Alaska, dualarının gerçek olması gibidir. Ancak kış yüzünü göstermeye başlarken her yer karanlığa gömülür ve Ernt’ün daha da bozulan psikolojisiyle birlikte Allbright ailesi sarsılmaya başlar. Artık kulübelerinin dışındaki tehlikeler, içerideki tehlikenin yanında sönük kalmaktadır. Gecelerin on sekiz saat sürdüğü karlar altındaki bu ıssız dünyada Leni ve annesi gerçeğin farkına varır: Yalnızdırlar ve onları kurtaracak kimse yoktur, kendilerinden başka… Büyük Yalnızlık, aşkın saflığına olduğu kadar karanlık yüzüne de dikkat çekiyor ve bizi bir anne ile evladı arasındaki bağı hiçbir gücün koparamayacağına ikna ediyor.
Büyük Yalnızlık
Büyük YalnızlıkKristin Hannah · Pegasus Yayınları · 2019574 okunma
1.147 öğeden 1.096 ile 1.110 arasındakiler gösteriliyor.