Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
- Geriyə dönməyi heç vaxt bacarmıram. - Heç özünə də? - Heç özümə də.
Dilerim Dubrovnik’te bir aşk ezgisi bir çellonun tellerinden yavaşça aşağıya kayar, ayaklarımızın ucundan geçer, kırgın sokakları aşar, rıhtımdaki tekneye biner; yeni boyanmış, hatta dokun bak, tam da kurumamış kızıl bir adaya gider ve ben seni öperim. Dilerim Buenos Aires’te, Astor Piazzola’nın ruhu bandoneonunu omzuna asar, penceresinde yağmur
Reklam
416 syf.
9/10 puan verdi
·
19 günde okudu
Merhaba, bu ay okuduğum “Lizbon’a Gece Treni” kitabından bahsetmek istiyorum. Kitabımızın ana karakteri Raimund Gregorius, eski diller öğretmenidir. Bir sabah Bern’deki Kirchenfeld Köprüsü’nde yağmur altında okula giderken intihara kalkışan bir kadın görür ve onu kurtarır. “OUVRIVES DAS PALAVRAS” (Sözlerin Kuyumcusu) kitabını düşürür. Gregorius
Lizbon'a Gece Treni
Lizbon'a Gece TreniPascal Mercier · Sia Yayınevi · 20211,386 okunma
400 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Köklü ve kadim bir lisede yıllardır Eski Diller öğretmenliği yapan okulun en başarılı en disiplinli en sıkıcı öğretmeni Raimund Gregorius her sabah yürüdüğü yollardan geçtiği köprülerden geçip okulana ulaşır. Yağmurlu bir Bern sabahında esrarengiz bir kadınla çarpışıp tanışır kadından duyduğu Portekizce bir kelimenin büyüsüne kapılıp asla yapmaz denileni yapar ve dersin ortasında her şeyi ardında bırakıp kapıyı çekip çıkar.. Duyduğu kelimenin izini Portekiz’de Lizbon şehrinde sürmeye karar verir ve bir tren yolculuğuna başlayıp soluğu Lizbon’da alır. Kelime onu, yazar Amedeu Prado’nun kitabına ve yaşam öyküsüne ulaştırır. Kitap sakin kafayla yavaş yavaş sindire sindire okunmalı altını çizdiğim o kadar çok yer var ki her birinin üzerinde günlerce düşüneceğim. Çeviri mükemmel ona değinmeden görmek İlknur Özdemir’e haksızlık olurdu
Lizbon'a Gece Treni
Lizbon'a Gece TreniPascal Mercier · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20121,386 okunma
-Yaşamaq üçün daha nə qədər vaxtımız qalib? - Birdən Elana soruşdu. -Ayıq sayıq olsaq, bir il, bəlkə də il yarım. -Bəs olmasaq? -Bircə yay. -Gəl olmayaq. -Yay elə qısadır ki. -Belə de. Yay qısadır. Yay qısadır və həyatda qısadır. Bəs onu qısa edən nədir? Onun qısa oldugunu bilməyimiz? Məgər səfil pişiklər həyatın qısa olduğunu bilir? Bəs quşlar necə? Kəpənək? Onlar elə bilirlər ki, həyat əbədidir. Heç kim onlara bunu deməyib. Bəs bizə niyə deyiblər? -Bu sualın cavabi çoxdur. -Heç olmasa birini de. -Onlardan biri - həyat əbədi olsaydı, dözülməz olardi. -Fikirləşirsən ki, o cansıxıcı olardı? Düz deyil. Başqa birini de. -Həyatda bədbəxtlik xoşbəxtlikdən daha çoxdur. Onun əbədi olmaması sadəcə mərhəmətdir. -Bütün bunlar yalandir. Bütün bunları ona görə deyirik ki, həyatın əbədi olmadıgını bilirik. Və heçnəyi tutub saxlaya bilmirik. Bunda heç bir mərhəmət yoxdur. Onu özümüz uydurmuşuq. Uydurmuşuq ki, ümid edək. -Yenədə buna inanmırıqmı? -Mən inanmıram. -Ümidə də? -Heç nəyə.
Sevgi olan yerdə adam çox sual verir və çox şey bilmək istəyəndə sevgi də çəkilib yox olur...
Reklam
400 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Antik diller hocası ve dil aşığı, her şeyi kuralına uygun yapan, değişimden hoşlanmayan, yaklaşık on yıldır tek başına Bern’de yaşayan 57 yaşındaki Gregorius bir gün trajik sayılabilecek bir şekilde tesadüfen karşılaştığı bir kadından duyduğu Portugués (Portekizli) kelimesinin büyüsüne kapılarak bambaşka bir hayata doğru yola çıkar: Lizbon’da yaşamış ve ellili yaşlarında anevrizmadan ölmüş, dil aşığı, hem katı hem de çok insancıl ve erdemli bir bakışı olan doktor Amadeu Prado’nun hayatına. Prado’nun hayata, aşka, ölüme, dine (tanrıya meydan okuyan mezuniyet konuşması inanılmazdı!) ve pek çok şeye dair notlarının ışığında onun kız kardeşleri, kız arkadaşı, daha sonra kopmak durumunda kaldığı en yakın dostu, direniş sırasında birlikte hareket ettiği isimlerden hayatta olanlara ulaşıyor. Hem notlar hem de Prado’nun en yakınlarından yola çıkarak bu saygı duyulası ve hayran olunası adamı (ben feci hayran oldum, söyleyeyim) derinlemesine tanıyor. Bendeniz de filolojiye tutkun olduğum ve bazı bazı bir kelimenin büyüsüne kapılıp gittiğim; ana karakter Gregorius’a kişilik özellikleri bakımından şaşırtıcı derecede benzediğim; ayrı ayrı ve birlikte de “gece” ve “tren” yolculuklarına bayıldığım için favori romanlarım arasına almakta hiç zorlanmadım kendisini.
Lizbon'a Gece Treni
Lizbon'a Gece TreniPascal Mercier · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20121,386 okunma
Akgün Akova – Ve Ağzın Uçar
Dilerim Dubrovnik’te bir aşk ezgisi bir çellonun tellerinden yavaşça aşağıya kayar, ayaklarımızın ucundan geçer, kırgın sokakları aşar, rıhtımdaki tekneye biner; yeni boyanmış, hatta dokun bak, tam da kurumamış kızıl bir adaya gider ve ben seni öperim. Dilerim Buenos Aires’te, Astor Piazzola’nın ruhu bandoneonunu omzuna asar, penceresinde yağmur
416 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabımızın kahramanı Raimund Gregorius antik diller öğretmeni ve mesleğinde de oldukça başarılı bir öğretmen. Kahramanımızın hayatı,yağmurlu bir günde okul yolundaki köprüde bir kadının yardıma ihtiyacı olduğunu düşünmesi ile değişiyor. Bu kadın Portekizli ve ondan duyduğu Portekizce bir sözcük ve o sözcüğün büyüsüne kapılarak gittiği bir sahafta bulduğu kitapla tümüyle değişir.Ve bu kitap Salazar rejimine başkaldıran Doktor Prado’nun sıra dışı kitabıdır. Sadece bir kelime ve kitap için bütün hayatını,düzenini bırakıp aynı gün içerisinde Lizbon’a doğru yola çıkıyor. Kitap sakin kafayla okunması gereken bir kitap.Kesinlikle bir oturuşta bitirilecek bir eser değil. Yavaş yavaş ve sindire sindire okunması lazım ki karakteri hissetmek onun hakkında düşünmek gerekiyor. Ben yaklaşık 10 gün içerisinde bitirdim ki bunu ben istedim,karakterimizi anlamak, tren yolculuğunda,Lizbon’da bende yanındaymışım gibi hissetmek hoşuma gitti.Bu yüzden sindirerek okudum. Kitabımız dünyada 3.5 milyon okura ulaşmış ve bide filmi var,ne kadar harika değilmi? En yakın zamanda filminide izleyeceğim. @iozdemir3 Çevirisi ile de gönlümü feth eden bir kitap oldu İçeriği dolu dolu olan bu kitabı tavsiye ederim,muhakkak okuyun.
Lizbon'a Gece Treni
Lizbon'a Gece TreniPascal Mercier · Sia Yayınevi · 20211,386 okunma
seyirci-bir körlük vakası
SS adamları geçerlerken, bana meydan okuyan, öfkeli bakışlar attılar, mahkûm ise felçli gözlerle baktı bana, yardım dilenircesine bir hareket yaptı. İnsanlık kadar eski bir sahneydi bu önümdeki; iktidarın köleleri, kurbanları ve ebedi üçüncüsü; kendi güvenliğinden korktuğu için kurbanı savunmak adına parmağını oynatmayan, onu özgür kılmak için hiçbir girişimde bulunmayan, tam da bu sebeple aslında her zaman tehlikede olan seyirci.
Reklam
270 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Remark yaradıcılığında möhtəşəm bir xarizma və özünə məxsus bir orijinallıq var. Hər kitabını oxuduqca bu xüsusiyyətlər oxucunun canına incəliklə hopur. Onun yaradıcılığını mükəmməl edən faktorlardan biri də uzun uzadı təsvirlərə yol vermədən insanı çox düşünməyə, mahiyyətə varmağa sövq etməsidir. Lissabun gecəsi əsərindən ilk öncə sevginin mahiyyətini təşkil edən təməllərdən ən vacibi olan sədaqəti öyrənirik. Müharibənin, aclığın, arada olan uzaq məsafələrin, xəstəliyin, küskünlüyün, zamanın belə toxuna bilmədiyi sədaqəti öyrənirik. Mühacirlik həyatının çətinliklərini bəlkə də ən gözəl formada ifadə edən kitablardandır Lissabun gecəsi. Kitabın digər gözəl bir yanı da beyinləri qatan həddindən çox personajın olmaması və kitabda olan personajların arasında olan dialoqların çox keyfiyyətli, insana həyata dair nələrsə qatmağıdır. Hadisələrin çox axıcı olması və reallığı tam əks etdirməsi də oxumaqdan aldığımız zövqü daha da artırır.
Lizbon’da Gece
Lizbon’da GeceErich Maria Remarque · Güven Basımevi · 1953131 okunma
Bunu deneyimlediğinizde mucize asla mükemmel değildir. Bunu yapan hafızadır.
216 syf.
·
Puan vermedi
·
27 saatte okudu
Sözlerin Ağırlığı ve Lizbon’da Gece Yarısı kitaplarının ardından, (ki Lizbon’da Gece Yarısı girişiyle beni inanılmaz sarsan bir eserdi) Lea ile Mercier yolculuğuma devam ediyorum. Lea, klasik anlatım biçimini kullanarak başlıyor. Yolda karşılaşan iki adam bir süre sonra sohbet etmeye başlıyor ve konuştukça biri anlatıcı diğeri dinleyici oluyor. Anlatan kişi Lea’nın babası Van Vliet. Eşini kaybetme sürecinin ardından kendi ve kızının hayatındaki değişimler, mesafeler ve sorunlar; bir gün kızının bir keman sesi duymasıyla boyut değiştiriyor. Lea’nın değişimleri kendini ve dolayısıyla babasıyla olan ilişkisini de etkiliyor. Asla düzene giremeyen bir baba-kız ilişkisi, Lea’nın keman sayesinde hayatına giren insanlara ilişkileri ve bunun yanında babası Martin’in kendini dışlanmış hissetmesi… Başından sonuna dek bir trajedi hissi veriyor Lea. Kitaba farklı açılardan bakmak mümkün. Davranış biçimleri açısından incelenebileceği gibi ebeveynlik açısından da bence oldukça önemli bir eser. Babanın verdiği mücadele zaman zaman olumlu olabileceği gibi zaman zaman da olumsuz değerlendirilebilir. Mercier duygusal bir hikaye yazmış bence bu kez ve çok etkileyici bir konu seçmiş. Kayıp ve mücadele üzerine sarsıcı bir roman.
Lea
LeaPascal Mercier · Sia Kitap · 202281 okunma
Ben kendimi kendimle sınırlıyorum. Bazen limanda aç bir şekilde beklerken kendimi kanser hastası olan başqa bir benle karşılaştırıyorum. Bu beni bir anlığa daha mutlu ediyor. Çünkü ben kanser hastası değil sadece açım.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.