Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ABDÜLHÂK HÂMİD ve ÂKİF...
Yozgatlı Müderris İhsan Efendi anlatıyor: - "Bir gün Âkif Bey'le konuşuyorduk. kendine sordum: "Efendim kudret-i şairâne itibarıyla, Hâmid'le kendinizi nasıl bulursunuz?" Âkif Bey cevaben: - "Hâmid'le benim aramdaki fark şudur: Ben yükseldiğimde Hâmid kadar yükselemem. Alçaldığımda da o kadar alçalamam!.." Bence, "yükselemem" demesinde tevazû vardır. Âkif, Hâmid'den fazla yükselmiştir. Hâmid'de de îmân vardır. Fakat daha çok felsefî mülâhazalar, felsefî ilhamlar hâlindedir. Şüphelerle doludur. Kâfir denmez, münkir, mülhid denemz; fakat Hâmid'de şüpheler vardır...
Sayfa 384 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Âkif ve Hâmid, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
İLMİ VAR İRFANI YOK!..
Yozgatlı Müderris İhsan Efendi, Mehmed Âkif Bey'den duyduğu bir anekdotu anlattı: "Esterâbâdi'nin bir beyti var. Beytü'l kasîddir, mısra-ı bercestedir, hakkında ciltler yazılsa, şerhi bitmez. Beyit şudur: "Âlimanrâ ilm hest ü râz nîst / Mürgânrâ bâl hest pervâz nîst!.." Bu Farsça beyitin kısa mânâsı: "Âlimler görüyorsun ilmi var irfanı yok. Kuşlar görüyorsun, kanadı var, uçması yok..."
Sayfa 383 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Mehmed Âkif'i Nasıl Tanıdım ve Sevdim, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Reklam
482 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Safahat benim başucu kitaplarım arasında en önemli yerdedir. Akif'in kişiliği, dava adamlığı, çilesi ve İstiklal Marşı'nın şairi olması.... Safahat her vatandaşın sonra öğrencilerin, öğretmenlerin, akademisyenlerin okuması gereken bir kitaptır. Asım'ın Nesli ne kadar da güzel. Necid Çöllerindeki Seylanlı nın Peygamberimize olan bağlılığı ve o uğurda şehid olması, hiç gitmediği halde tam da cephenin içinde ve siprlerde düşmanla yaka paça olmuş gibi yazdığı Çanakkale Şehitlerine şiiri "Ne kadar büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi " Köse İmam, Küfe ve Süleymaniye Kürsüsünden... Bu kitaplar aynı zamanda tarihimizden kalan önemli izleri, fotoğrafları izlememize vesile oluyor. Ve böylesine önemli bir şahsiyetin kimsesiz, yoksulluk içinde üstelik İstiklâl Marşı için kazandığı 500 Lirayı Dar-ül Mesai Vakfına bağışlaması gibi harika davranışı olan bir mübarek kişi sessiz sedasız darı bekaya irtihal etmiştir. Hepimiz bu Cennet mekan zatı tanıyıp rahmet ve minnetle anarak dua etmeliyiz. Allah gani gani rahmet eylesin.
Safahat
SafahatMehmet Akif Ersoy · Db yayınları · 20186,3bin okunma
İsmail Kara - Üç Devir, Üç Elmalılı Hamdi
Cumhuriyet döneminde, özellikle tek partili yılların sonlarından itibaren muhafazakâr mütedeyyin kesimin tarih anlayışı büyük ölçüde Cumhuriyet ideolojisinin tarih anlayışının karşısında kurulup geliştiği için ve bunun uzantısı olarak bir tür Osmanlı sevdası veya hayranlığı üzerinden ifade edilmesi sebebiyle; diyelim ki İslamcı olarak bildiğimiz ilmiye yahut tarikat mensubu zevatın nasıl olup da Sultan Abdülhamid karşıtı olduğu meselesi zor anlaşılır bir mesele olarak kalmaktadır. Ama vakıa budur. Mehmet Akif, Bediüzzaman Said Nursi, Mustafa Sabri Efendi, Said Halim Paşa, Manastırlı İsmail Hakkı, İskilipli Atıf Efendi gibi aklımıza gelecek onlarca isim böyledir. (İsmail Kara - Üç Devir, Üç Elmalılı Hamdi)
ATSIZ'DA IRK-IRKÇILIK / SOYCULUK:Kimlerin Türk olduğu konusunda Atsız'ın geldiği son noktayı yukarıda belirttik. Başlangıçta Türk kökünden gelmeyenleri Türk saymayan Atsız, daha sonra Türk kökünden gelmiş kadar Türkleşmiş olanları ve başka bir ırkın şuurunu taşımayanları da Türk saymaktadır. Atsız bu konudaki fikrini örneklerle de
Gazzeli gençlere sormuşlar: "Yahudiler Refah'a geliyormuş korkuyor musunuz?" ● Hayır. "Peki ne yapacaksınız?" ● Şarkı söyleyeceğiz. •••••••••••••••••••••••••• Gazze destan yazıyor ama onu mısralara dökecek ne AKİF var ne de İKBAL İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür. İmansız olan paslı yürek sinede yüktür. •••••••••••••••••••••••••• Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi... (M. Akif Esoy)
Reklam
*YOZGATLI MÜDERRİS YOZGATLI İHSAN EFENDİ
- "İhsan efendi, 1925 yılında, yüksek tahsil yapmak için Kahire'ye gelmiş. İstanbul'dan hareket eden vapurda Mehmed Âkif merhum da varmış. Mısır'a, artık temelli kalacağı, son gelişiymiş. İhsan Efendi, Âkif Bey'i ilk defa bu vesile ile tanımış. İhsan efendi, El Ezher'deki tahsilini tamamladıktan sonra imtihana girerek "âlimiyye" şehadetini-diplomasını almış; imtihanda yüzlerce talebe arasında ikinci olmuş. [...] Kahire'ye gelişimin ilk günüydü. Arkadaşlar, "İhsan Efendi'ye derse gideceğiz, seni de götürelim dediler. İhsan efendi , medrese olarak kullanılan eski bir tekkenin hem müdürü hem de müderrisi idi. İhsan Efendi burada Arapça ve Türkçe ders takrir ediyordu. Arapça olan derslerine Türklerle birlikte Habeşli, Sudanlı, Nijeryalı, Hindistanlı, Pakistanlı talebelerde katılırdı... [...]İhsan Efendi, biz Türklerle bilhassa meşgul olmak ve bizi yetiştirmek istiyordu. Şöyle demişti: - "Ben sizi, İslâmiyet'e ihlâs ile pek çok hizmetler etmiş; bu yüzden de bütün kötülerin düşmanlığını celbederek, başına bir çok felâketler sarılmış olan, kendi memleketimiz için hazırlamak istiyorum. Gelin sizle Türkçe edebiyat okuyalım." Bunun için Ziya Paşa'nın "Terkib-i Bend" ve "Terci-i Bend"lerini okumamızı istedi. Okumaya başladık...
Sayfa 331 - 334 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Mısır'a Gelişi, Âkif Bey'le Aynı Vapurda, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
M Akif Ersoy
O nuru gönder ilahi,asırlar oldu yeter Bunaldı milletin afakı bir sabah ister..
Yıllar geçiyor ki, yâ Muhammed, Aylar bize hep Muharrem oldu! Akşam ne güneşli bir geceydi.. Eyvah, o da leyl-i matem oldu!(Mehmet Akif Ersoy)
"Bir gün arkadaşlarıyla birlikte Lâfut'a, İbrahim Paşa Kışlası'na doğru yürüyüşe çıkmışlardı. Ali İlmî Bey, "Üstadım Antakya'mızı beğendiğinizi söylediniz. Acaba duygularınızı dile getiren bir şiirinizi rica edebilir miyiz?" deyince, merhum, bir kışlanın gönderinde dalgalanan düşman bayrağına, bir de gurûb etmekte olan güneşe doğru bakar, içinin bütün hüznüyle, "Vîrânelerin yascısı baykuşlara döndüm... Gördüm de hazânında bu cennet gibi yurdu... Gül devrini bilseydim onun bülbül olurdum... Ya Rab! Beni evvel getireydin ne olurdu?.." şiirini okuyor, dinleyenleri mestediyordu."
Sayfa 113 - Şule YayınlarıKitabı okuyor
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.