Yavaşlık ile anımsama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır. Var oluşun matematiğinde bu deneyim iki temel denklem biçimine girer: yavaşlığın derecesi anının yoğunluğuyla doğru orantılıdır, hızın derecesi unutmanın yoğunluğuyla doğru orantılıdır. M.Kundera
"Çogu insanı ölüm konusunda dehşete düşüren şey gelecegin kaybı degil, geçmişin kaybıdır. Aslında unutma davranışı hayatın içinde her zaman var olan bir ölüm biçimidir."
Anlayacağınız, Sofia bu kütüphanede kendini inşa etmişti. Harcında katkısı olan tüm bu sanatçıları kendi ailesindenmiş gibi görür, onları çok iyi tanıdığını, anlattıklarını kavradığını düşünür, onlarla dertleşir ve fikir alışverişinde bulunurdu. Girdiği büyülü dünyanın içinde kurguladığı hayalî oyunlarda, kendini onlarla birlikte yaşıyormuş gibi
Şimdiki zamanın somutluğunu kavramak, Flaubert'le başlayarak, romanın evrimine damgasını vuracak sürekli eğilimlerden biri olmuştur: Bu eğilim, doruk noktasına, gerçek dev yapıtına, James Joyce'un dokuz yüze yakın sayfa boyunca on sekiz yaşam saatini betimleyen Ulysses’te ulaşacaktır; Bloom, sokakta M'Coy ile durur: İki replik arasında, bir saniye içinde, sayısız şeyler olup biter: Bloom'un iç monologu; hareketleri (eli, cebindeki bir aşk mektubuna dokunur); Bloom'un gördükleri (bir kadın arabaya biner, bacaklarını gösterir, vb.); işittiği şeyler; hissettiği şeyler. Şimdiki zamanın bir tek saniyesi, Joyce'ta küçük bir sonsuzluğa dönüşür.