Hem, yabancı insanların arasında ne yapacaksınız? siz herhalde daha bilmiyorsunuz yabancının ne demek olduğunu? hayır, izin verirseniz ben anlatayım size yabancının ne demek olduğunu. onu tanıyorum, canım, ben çok iyi tanıyorum; onun ekmeğini yedim ben. kötüdür o, varenka, kötüdür, hem de öyle kötüdür ki sizin küçük kalbiniz katlanamaz, sitemle, yakınmayla ve bakışlarıyla kötülük saçar. siz şimdi sıcaktasınız, iyisiniz, yuvanızda gibisiniz.
Ama olacak şey değil! nasıl yaparsınız, canım, nasıl? şimdi gitmemeniz gerekir, kesinlikle olmaz, asla olmaz. büyük alışverişler yapmanız lazım, araba da tutmak lazım. bu arada hava da kötü; baksanıza, bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor ve böyle bir yağmurda, yani... üstelik, üşütürsünüz, meleğim; kalbiniz üşür! siz korkuyordunuz yabancı bir insandan, ama gidiyorsunuz. peki ben burada nasıl tek başıma kalacağım?
Bende bir kitabınız kaldı, “biyelkin’in hikâyeleri”, ama siz, canım, almayın onu benden, hediye edin bana, güvercinim. kitabı yine okumak istediğimden değil. ama siz de biliyorsunuz, canım, kış geliyor; geceler uzun olacak hüzünlü olacak, işte o zaman okunur.