Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mahmut Kasap

Mahmut Kasap
@mahmutkasap
Peki şeriâtın hakim olduğu dönemlerden daha sonra ne oldu ? Kaynaklar birbirine karıştı. Onların peşinden gelen nesillerin beslenme kaynaklarına; eski Yunan felsefesi ve mantığı, İran mitolojisi ile bu mitolojiden kaynaklanan dünya görüşü, yahudi israiliyatı ile hristiyan ilahiyatı ve bunlara benzer eski kültür ve medeniyet kalıntıları karıştırıldı. Bu yabancı kültür ve medeniyet ögeleri fıkıh ve fıkıh usulüne olduğu gibi Kur'an tefsiri ile kelam ilmine de karıştırıldı. Geriden gelen nesillerin tümü, bu karışık ve bulanık kaynaktan beslenerek yetiştiler. İşte bu yüzden de o ilk neslin benzeri bir nesil bir daha teşekkül etmedi.
Sayfa 18 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Günümüz dünyası, hayata yön veren prensipler ve sistemlerin dayanağı itibariyle - Hz. Peygamber'den (s.a) evvelki dönemlerdeki gibi- bir cahiliye dönemi yaşamaktadır. Bu öyle bir cahiliye dönemi ki şu büyük maddî refah ve olağanüstü maddî gelişmeler onun kötülüğünü azaltmaya kâfî gelmemektedir.
Sayfa 11 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
İslâmiyet kendisine gerekçe ve ölçü olarak cahilî düzenleri ve onların çarpık, bozuk uygulamalarını almaz. Çoklarını hayran bırakan ve çoğu ruhları mağlub ederek bezginliğe sürükleyen bu medeniyetler, gerçekte birer cahiliye düzeninden ibarettir. İslâm'la karşılaştıklarında ne kadar komik, bayağı ve düşük oldukları hemencecik anlaşılıverir. Buralardaki insanların yaşam standartlarının, dar'ûl - İslâm ya da İslâm dünyası denilen coğrafyada yaşayanlardan daha iyi oluşuna aldanmamalıdır. Zira bu ikinci gruptakilerin düşmüş oldukları kötü durumun sebebi müslüman olmaları değil İslâm'dan uzaklaşmalarıdır.
Sayfa 207 - Beka yayıncılıkKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yoksa o (Allah'a şirk koşan), gece saatlerinde kalkan,secdeye kapanıp kıyam durarak daima vazifesini yapan, ahireti sayan ve Rabbinin rahmetini uman kimse gibi olur mu ? De ki : " hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?" Ancak temiz akıllı olanlar anlar. (Zümer/9) Buradan da anlaşılacağı üzere bilenlerden kasıd, gece saatlerinde kalkarak secdeye kapanıp kıyam duran, ahireti sayıp Rabbinin rahmetini uman kimselerdir. Ayette işaret edilen ilim de budur; yani Allah'a ve takvaya götüren ilim, yoksa fıtratı bozarak Allah'ı inkâra sürükleyen bilim değil.
Sayfa 176 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
Dini, yaşamın pratik müesseseleri ile alakası olmayan ve yalnızca vicdanı ilgilendiren bir akide (vicdan işi) olarak tanımlayan laik Batı düşüncesi, çağımızın bezgin araştırmacılarının düşüncelerini de küllendirmiştir.
Sayfa 110 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Günümüzde beşeriyeti İslâm dinine davet eden kimseler, insanları bu dini yeniden tesis için çağırırlarken ilk yapacakları şeyin - karşılarında bulunanlar Müslüman olduklarını söyleseler ve nüfus kağıtları müslümanlıklarını belgelese (!) dahi - onları İslâm akîdesini benimsemeye davet etmek olduğunu bilmelidirler. Davetçilerin görevi İslam'ın, evvel emirde ve her işte hakimiyetin Allah'a ait olduğunu kabul etmek, hakimiyet hakkını gasbedip Allah Teâlâ' nın otoritesine tecavüz eden tüm tağutları yeryüzünden temizlemek şeklinde anlaşılması gereken, hakîki anlamda la ilahe illallah akîdesine râm olma manasına geldiğini muhatablarının kafasına sokmaktır. Bu akîdeyi vicdanlara, hareketlere, görünüşlere ve pratik hayata yerleştirmektir.
Sayfa 45 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
İbn mes'ud'un rivayet ettiği bir hadîste müşahede edileceği üzere, onlar, 10 ayet ezberleyerek iyice öğrenip onlarla amel etmedikçe başka ayetler öğrenmezdi.
Sayfa 19 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
O ilk neslin beslenmelerinin, yetişme ve davranışlarının yegane kaynağı kur'an'dı. Böyle olmasının nedeni, o günün insanlarının kültürsüz, bilimsel gelişmelerden uzak olmaları, yazılı kitaplara sahip olmamaları değildir. Kesinlikle gerçek neden bu değildir. Zira günümüz Batı dünyasının yaşam tarzına bile bazen direkt, bazen de dolaylı olarak yön veren Roma medeniyeti ile bu medeniyeti oluşturan kültür, kitaplar ve yasalar, o dönemde de vardı. Yine o dönemde eski Yunan medeniyetinin kalıntıları, bu medeniyetin mantığı, felsefesi ve sanatı da mevcuttu. Öyle ki bunlar günümüzde dahi Batı düşüncesinin kaynağı olma vasfını sürdürmektedir. Bunların yanısıra eski İran medeniyeti, onun sanatı, şiiri, mitolojisi, inanç sistemi, yönetim biçimi ve hikmet manzumeleri de bulunmaktaydı. O halde o nesli, teşekkül devrinde yalnızca Allah'ın kitabından beslenmeye sevk eden unsur, dünya çapında bir medeniyet ve kültürden yoksun olmaları değildi. Onların bu şekilde davranmaları, bilerek verilmiş bir kararın ve muayyen bir gayeyi hedeflemiş bir metodun neticesiydi.
Sayfa 16 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
İslam'ın tutumu, beşerî düzenlerin hepsinden tümüyle ayrılır. Çünkü İslâm nizamının dışındaki düzenlerin tümünde, insanlar şu veya bu biçimde birbirine taparlar. İnsanlar, yalnızca İslâm nizamında tek Allah'a kulluk ederek, tek Allah'ın emrine ittiba ederek ve tek Allah'ın huzurunda boyun eğerek birbirlerine tapmaktan, başkasının kölesi olmaktan kurtulur.
Sayfa 12 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
Sosyalist düzenlerde insanın umumiyetle zelil olması; kapitalist düzenlerde fertlerin ve toplumun sermayenin baskısı ve emperyalizmin sömürüsü altında zulme uğraması, Allah'ın hakimiyetine el koymanın ve O' nun saygı duyulmasını emrettiği insan onurunun hiçe sayılmasının neticesinden başka birşey değildir.
Sayfa 11 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Cahiliye düzeni, hakimiyeti -[ Allah'tan alıp]- insanlara vererek, onları birbirlerinin rabbi konumuna getirmektedir. Ancak bunu yaparken, eski cahiliye devrinin bilinen ilkel ve basit yöntemini kullanmıyor. Bugünün cahiliye anlayışı, bu sapıklığı, Allah'ın hayat hakkında koyduğu yöntemi dikkate almaksızın, Allah'ın müsade etmediği konularda kavramlar, değer yargıları, kanunlar, prensipler, nizam ve uygulamalar ortaya koyma hakkının kendisine ait olduğunu iddia ederek yapıyor. Allah'ın hakimiyetine karşı yapılan bu tecavüzden, insanlara karşı tecavüz doğuyor.
Sayfa 11 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
İslâm ümmeti, geçmişte İslâm'ın üzerinde yaşadığı bir toprak parçası olmadığı gibi, geride kalmış asırların birinde ecdadının, İslâm nizamına göre yaşamış olduğu bir kavim de değildir. İslâm ümmeti; hayat tarzı, düşünce yapısı, bakış açısı, toplumsal nizamı, değer yargıları, kısacası her şeyi İslâmî metoddan kaynaklanan bir beşer topluluğudur. Söz konusu niteliklere sahip olan bu ümmet, - dünyanın her yanında [devlet ve toplumun] Allah'ın şeriatına uygun şekilde idare edilmesine son verildiğinden buyana - varlığını yitirmiştir.
Sayfa 8 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
Hukuk sistemi ve yaşam biçimi olarak Allah'ın şeriatını kabul etmediği halde müslümanlık iddiasına kalkan bireylerin oluşturduğu toplum İslâm toplumu değildir. Bunların namaz kılmaları, oruç tutmaları ve Kâbe'yi ziyaret etmeleri (hacca gitmeleri) durumu değiştirmez. Yine, Allah Teâlâ' nın çizdiği ve Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği prensipler manzumesi (şeriat) haricinde birtakım kişi veya kurumların kendi hevalarına göre kafalarından düzüp modern, çağdaş İslâm adıyla ortaya sürdükleri ucube de İslâm toplumu değildir.
Sayfa 140 - Beka yayıncılıkKitabı okudu
Her nerede sevgi varsa başarı ve zenginlik vardır.
Sayfa 75 - Elma yayıneviKitabı okudu
İnanç görünmeyene inanmaktır,görünmeyene inanırsanız başkalarının görmediklerini görebilirsiniz.
Sayfa 18 - Elma yayıneviKitabı okudu
İmam nevevî sadece yatsı namazından sonra günde bir öğün yerdi. Ve yalnız bir kere sahur vaktinde su içerdi. Meyve ve salatalık yemezdi . Buna sebep olarak şöyle derdi: 'vücudumun suyunu artırıp uykumun gelmesinden korkuyorum.'
Sayfa 67 - Otto.yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Zamanın Kıymeti
Alûsî Mahmûd Şukru El-Bağdâdî(Allah kendisine rahmet etsin) vakte karşı son derece hassas olmakla ve ciddiyetle sahip çıkmakla tanınan birisiydi. Ne sıcak günlerin harareti,ne de kış aylarının soğukları onun derslerine mani olurdu.( Derse belirlenen vakitten geç gelen) talebelerini çok defa tarizli olarak azarlayıp kınardı.
Seleften birisi talebelerine şunu tavsiye ederdi:"Yanımdan çıktığınızda ayrı ayrı gidin,belki biriniz yolunda giderken Kur'an okur. Bir arada giderseniz mutlaka konuşursunuz.
Sayfa 57 - Otto.yayınlarıKitabı okudu
Eski âlimler vakitlerini boşa harcamaktan sakınırlardı. Bakınız Fudayl ibn Iyâd şöyle demiştir: " Cumadan cumaya konuştuğu kelimeleri sayan insanlar biliyorum."
Sayfa 56 - Otto.yayınlarıKitabı okudu
Komutan Halid Bin Velid, durakladı bir an. Gecenin güzelliğine daldı... Ağaçlardan yayılan hoş kokuları içine çekti.Dicle'nin mest edici bir müzik gibi kulağında çınlanan ninnilerini dinledi. "Her şey bir mucize!"diye düşündü Halid. "Mest edici bir güzellik! Tabiat bütün zerreleriyle mucize olduğunu, bu harika varlığının sonsuz kudrete sahip bir sanatçının eseri olduğunu haykırıyor adeta! Ama insanoğlu inat ediyor. Allah'ı tanımamak için inat ediyor. Bu mucizeyi görmüyor. Onu Allah'a çağıranı düşman belleyip kendisiyle savaşıyor. Şu yüksek surların ardına sığınmış,kalp gözleri kör gafiller gibi...
Sayfa 135 - DUA yayıncılıkKitabı okudu
İslam askerlerinin morali hâlâ yüksekti. Lakin burada çakılıp kalmaktan sıkılmaya başlamışlardı. Bu toprakların kalbi, başkenti konumundaki Amed'i fethedip zaferlerini taçlandırmak istiyorlardı. Amed'in fethiyle bu bereketli toprakların tamamıyla İslam'ın hakimiyetine gireceğini, Bizans'ın geri dönme arzusunun söndürüleceğini biliyorlardı. Ne yapıp edip Amed fethedilmeli, Suriye'nin, Beled-i Şam'ın, Kürdistan'ın kapıları Bizans'a ebediyen kapanmalıydı.
Sayfa 121 - DUA yayıncılıkKitabı okudu
Müslümanların önünde fetih yollarını açan diğer bir sebep Asya,Afrika,ve Avrupa halklarının başlarındaki yöneticilerin zulümlerinden bıkıp usanmalarıydı. Müslümanların ta hicaz topraklarından Anadolu'nun içlerine kadar gelip dayanmalarının en önemli sebeplerinden biri de buydu. Halklar zalim yönetimlerden kurtulmak istiyorlardı. Adalete, özgürlüğe,insanca yaşamaya, inanç ve düşünce hürriyetine susamışlardı. Kavmiyetlerinden,derilerinin renginden, inanç ve düşüncelerinden ötürü aşağılanmak istemiyorlardı artık. Soyluların,zenginlerin, imtiyazlı hanedanların sahte kutsallık zırhlarına bürünerek vahşi kast sistemini sürdürme inatlarına dur demek istiyorlardı.
Sayfa 87 - DUA yayıncılıkKitabı okudu
Reklam
tahattur'un hakikâti
Bugün müstekbir emperyalistlerin ellerinde bir oyuncak hâline gelmiş olan müslümanlar,Hz.Muhammed (s.a.s)'in ordularının dünya emperyalizmini nasıl yaktıklarını okuyacak, içine düştükleri acz'den, sefaletten, şahsiyetsizliklerden, korkaklıktan, uyuşukluktan nasıl kurtulacaklarının çarelerini arayacaklardır ki, Hz.Muhammed (s.a.s)'i yâdetmek/anmak, ancak bu arayışlarının neticesi ile elde etme imkânını bulurlar.
Sayfa 68 - beyan yayınlarıKitabı okudu
Mühim Mesele
Milletlerin yükseliş ve gerilemesi,devletlerin güç ve zayıflığı;yalnız yöneticilerinin ehliyet ve iktidarından ya da dirayetsizliğinden ileri gelmez.Yöneticiler, iyi veya kötü, kahraman veya zalim olsunlar,onlar kendi milletlerinin birer aynasıdır.Onlar,millî ruhun birer kopyasıdır.Onlar, halkın içinden doğmuştur.Bir toplum nasılsa,yöneticiler de onlar gibidir.işte bundan dolayıdır ki,öteden beri:"her milllet layık olduğu yönetime ve yöneticilere sahip olur."denilmiştir.
Sayfa 10 - ema klasik yayınlarıKitabı okudu
dijital problemi
Büyük ölçüde zorunlu olmayan,fakat yine de çok işe yarayacak birkaç özelliğe sahip teknolojilerle karşılaştığınızda kendiniz için kullanım şartları koyun.bu şartlar sayesinde belli bir teknolojiyi nasıl ve ne zaman kullanacağınızı belirleyebilir ve sınırsız erişime sahip olmaktansa sadece elzem olduğu durumlarda kullanabilirsiniz.kitlesel temizlik deneyine katılan pek çok insan bu türden kullanım şartlarından faydalandi.
Sayfa 72 - Metropolis yayıncılıkKitabı okudu
Davet ve hizmet
Soru:imkansızlar bahanesiyle daveti terk edenlerin durumu nedir? Cevap: onlara en zor şartlarda bile davet ve hizmeti terketmeyen selefi örnek veririz.Mesela İmam Buhari'nin arkadaşları bir süre kendisini göremediklerini söylerler. Kendisinin nerede olduğunu araştırdıklarında elbisesi olmadığı için yatakta kaldığını fark etmişler, kendi aralarında ona elbise almışlar.İmam Şafii'de,fakirdi,kemikleri toplar,onlara yazardı.Selef,tüm bu zor şartlara rağmen,davet ve hizmetin en güzelini vermiştir.
Sayfa 88 - Ihsan yayınlarıKitabı okudu
-Acaba biz müslümanlar kıldığımız namazlardan ne ölçüde haberdardız? Niçin namaz kıldığımızın, namazda neler söylediğimizin, Allah'a hangi konularda söz verdiğimizin ve namaz esnasında yaptığımız bedensel hareketlerin ne manaya geldiğinin farkında ve şuurunda mıyız?
Sayfa 9 - pınar yayınlarıKitabı okudu