iki bölümden oluşan kitapta önce philippe'in kaleminden odile'e olan aşkını okuyoruz. ikinci bölümde ise isabelle sahneye çıkıyor onun gözünden, kaleminden devam ediyoruz.
iklimler adının -konuyla uyumuna bakınca- dehşet-ül ala olduğunu söyleyebilirim. philippe çok aşık, takıntılı bir adam ve uçarı karısı odile'in yalanlarını görmezden gelmeye meyilli. ne yaparsa yapsın onun güzelliğinden gözünü alamıyor, acı çekmeye meftun ve bununla yüzleşemeyecek kadar kaybetmekten korkuyor aslında. nihayetinde odile'i kaybedince de ona olan saygısı etkileyici.
daha sonra eski karısının tam zıttı, iddiasız, özgüvensiz, içine kapanık isabelle ile ikinci evliliğini gerçekleştiriyor ve aslında odile ile yaşadığı şeylerin tersi yaşanmaya başlıyor, zamanla philippe de değişmiş hayattan zevk almaya, odile gibi olmaya başlamıştır. isabelle'in payına ise ona takıntılı ve kocasını sürekli sorgulayan, kıskanç eş olmak kalıyor. odile ilkbaharsa isabelle de sonbahar gibi gözüküyor.
nihayetinde isabelle asla odile gibi olamıyor ve onun gibi sevilmiyor.
"iki yaratığın kusursuz bir biçimde aralarında en ufak bir gölge düşmeden, birbirlerine bağlanmaları sizce olanaklı mı sevgilim?"