Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ben biliyordum işte Ece olmaktan çıkıp Hz. Ali'sine meftun Hz. Fâtıma misali olmayı. Haşa... Ne haddime Hz. Fâtıma olmak. Ben yalnızca onun sevdasının gölgesinde serinlerdim. Ali'yi sevmeyi bilirdim. Güçlü bir adamın kalbinin kıymetini.
On sekizden yirmi beş yaşına kadar devam eden bu mesut devirde tabiata, dağlara ve denizlere meftun olmak, sanat, edebiyat, tarih ve bilim gibi büyük ve güzel neticeler bahşeden konularda çalışmayı büyük bir ihtirasla sevmek, toplumsal fikirlerin fedakârlıklara açtığı yeni ufukta ilerlemeyi sağlamak kadar kolay bir şey yoktur. Bu yolu izleyen bir genç, gayretinden ötürü ne büyük mükafatlar görecektir. Artan kudreti, genişleyen idrak melekesi ve gelişmiş asil duyguları gıptaya lâyık bir hayat kuracak, hatta çiğneye çiğneye bir ibret dersi haline getireceği mağlubiyetlerin acılığı bile bu erkekçe vakarı bozamayacak, tam bir metanetle kendini toplayarak kavgaya yeniden girişebilecektir.
Reklam
Aşk, sonsuzluk şerbeti içip meftun olmak mı? Yoksa bir Leyla peşinde mecnun olmak mı? ????
Ancak bu kadar güzel söylenirmiş hisler
"Bazen çok güçlü olmak hatta en güçlü olmak yenilmeyi kolaylaştırır. İnsan en dik yokuşları aşar da hatun, düzlükte yenilir. Sen dik bir yokuşsun. Bu yokuşu aşmak için asla uğraşmam; saygı duyarım ancak. Ama sen aynı zamanda benim yenildiğim düzlüğümsün. Ben sana yenildim hatun. Hep yenilmeye razıyım. Çünkü Ay geceye muhtaç, gece ise ona meftun. Yuvana, gönlüme, hayranlığıma hoş geldin hatun. Şu gönlüm sana camdan ama şu kudretim dünyaya taştan kesilir mesele sen olunca. Ben sana sığınağım, sen bana liman hatun."
Sayfa 192Kitabı okudu
Delikanlı, sevdiği kıza aşk mesajı atar. Biraz havalı olsun diye de ona "medfun" (!) olduğunu belirtir. Kızın kelime haznesi iyidir. Cevabı yapıştırır: "Vah vah! Nereye defnettiler seni?" Delikanlı şa şırır: "Anlamadım?" Ve kız, dersi verir: "Senin o söylemek istediğin MEDFUN değil, MEFTUN'dur. Medfun, defnedilmiş, gömülmüş demektir; meftun ise gönlünü kaptırmış, tutkun, åşık anlamında. Şimdi söyle bakalım, sen meftun musun, medfun mu?" Birisine tutku derecesinde, vurgun seviyesinde âşık olmak 'meftun olmak demek... Bu kelimeyle ilintili 'Fettan, fitne ve fesada teşvik eden, karıştırıcı anlamındadır. Ya da kendine hayran eden, cilveli, cazibeli kadınlara deniyor. 'Fitne' ise karışıklık, kargaşalık, insanların arasını bozma ve fesat manasındadır.
"Aşk ne idi, elle tutulur bir tarafı var mı ki? İzah etmek ne kadar zahmet... geriye kalan sadece yaşamak, sahiplenmek değil o tutkuya meftun olmak."
Reklam
"Bir kadın böyle sevebilir mi"?diye konuşuyorlardı aralarında yahut "bir kadın bir adamı nasıl böyle meftun edebilir"? münakaşaları yapılmıyordu.
Kuvarkların değişik türleri vardır: aşağı, yukarı, garip, meftun, alt ve üst olarak adlandırılan en az altı "çeşni" kuvark olduğu düşünülmektedir. Her çeşni üç değişik "renkte" olabilir: kırmızı, yeşil, mavi (Bu nitelemenin salt sınıflandırma için olduğunu vurgulamak gerekir. Kuvarklar görünen ışığın dalga boyundan çok daha küçüktür ve bu yüzden bildiğimiz anlamda bir renkleri yoktur. Öyle görülüyor ki, çağdaş fizikçiler yeni parçacık ve fiziksel olayları adlandırırlarken hayal güçlerini öncekilerden daha çok kullanıyorlar, kendilerini artık Yunancayla kısıtlamıyorlar!) Bir proton ya da nötron her renkten bir tane olmak üzere üç kuvarktan oluşmuştur. Protonda iki yukarı kuvark ve bir aşağı kuvark bulunur; bir nötronda ise iki aşağı ve bir yukarı kuvark vardır. Diğer kuvarklardan (garip, meftun, alt ve üst) yapılmış başka parçacıklar yaratabiliriz ama bunların kütleleri çok büyük olacağı için hızla proton ve nötrona dönüşürler. 
Kucaklaşmaların kokusu onu tümden ele geçirdi. Acıkmış eti belirsizce, sessizce, birileri için meftun olmak istedi.
Sayfa 164
Çağdaşı pek çok seyyah ve gözlemci gibi, Tahtavi de Fransız toplumu hakkındaki değerlendirmelerini mukayeseler üzerinden yapar. Mukayeselerin amacı Fransa ve Avrupa'ya meftun olmak yahut öykünmekten çok Mısır'daki sosyal ve siyasi aksaklıklara dikkat çekmektir.
Reklam
ONİKİNCİ NOTA: Ey bu Notaları dinleyen dostlarım! Biliniz ki; ben hilaf-ı âdet olarak, gizlemesi lâzım gelen Rabbime karşı kalbimin tazarru' ve niyaz ve münacatını bazan yazdığımın sebebi; ölüm, dilimi susturduğu zamanlarda, dilime bedel kitabımın söylemesinin kabulünü rahmet-i İlahiyeden rica etmektir. Evet kısa bir ömürde, hadsiz
Ben ashâb aşığıyım. Kutlu Nebi'ye arkadaşlık eden her kimi tanımışsam seçkinlerden bulmuş, hepsine meftun kalmıştım. Bana göre onlar, insanlık tarihi boyunca, bütün nesillerden süzüle süzüle saadet çağında toplanıp gelmişlerdi. Sevgili ile yan yana olmak, omuz omuza olmak, suretlerine ve siretlerine başkalık vermişti. O kadar ki her şeyleri Sevgili üzerineydi. Her ne yapacaklarsa Sevgili gibi yapıyor, âdeta içinde Sevgili olmayan bahsi konuşmuyorlardı. Sevgili onlarda bir gönül yarasıydı ve ben de Sevgili'yi öğrenebilmek için onları gönlümde yara gibi taşıyordum. Onlar benim Kutlu Nebi'ye giden yolum kendimden hicretim idiler. Onlar hadisin ifadesiyle uyulacak yıldızlarımdı.
Sayfa 121Kitabı okudu
Hars ve Tezhib
Fransızca "culture" kelimesinin iki ayrı manası vardır. Bu manalardan birini "hars", diğerini "tehzib" tabiriyle tercüme edebiliriz. Hars hakkındaki bü tün su-i tefehhümler, Fransızca "kültür" kelimesinin böyle iki manalı olmasındandır. o halde biz lisanımızda bu iki manayı "hars" ve
153 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.