Aşk ne idi, elle tutulur bir tarafı var mı ki?
İzah etmek ne kadar zahmet... geriye kalan sadece yaşamak, sahiplenmek değil o tutkuya meftun olmak
Güvercin Gerdanlığı
İbn Hazm El-Endelüsi
Seni arzulamak kavuşmaya günah mı?
Seni düşlemek,
Seni öper koklar gibi hasret düşmek.
Kendi hâlinde bir adamı böyle,
Meftun etmek mübah mı?
Belki de haberin yoktur,
Kalbim alır yaygarayı basar.
Vâreden’in adıyla insanlığa inen Nûr
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır âb-ı hayat
En müstesna doğuşa hâmiledir kâinat
Ne güzel bir giriş, dünyaya ne güzel bir geliş... Toprağı kirlerinden arındıran o Yağmur için, rahmet vadilerinin
Latife Hanım-Mustafa Kemal evliliğinin gergin anlarından biri...
Sinirini yelpazesini avucuna vurarak gidermeye çalışan Latife Hanım, elini kanatır. Atatürk, tokat atmaya yeltenir.
Fakat Latife Hanım kendini müdafaa için elini siper etmeye kalkınca kanlı parmaklar Atatürk’ün yüzüne isabet eder...
Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatına giren
Sevmek mi dedin?
Nasıl yaşamak?
Beni durduk yere sarhoş etme.
Biraz şımarık,
Birazda nazlı,
Beni kendimden etme olduğum yerde bırak.
Sanki gülmedin de başka bir şey oldu,
Peyami Safa; hemen hemen neredeyse bütün romanlarında modern toplumun getirdiği yozlaşmayı, batılılaşmanın asıl amacını anlayamamış karakterlerin etrafında oluşan hadiseleri anlatır. Batıdan gelen değişim rüzgarlarına kapılıp özünü ve değerlerini hiçe sayanları eserlerine konu edinmiştir. Cânân, bu bağlamda yazılan romanlardan birisidir.
Sizlere müthiş ötesi bir kitap yorumuyla geldim bu defa. Biliyorsunuz bu kitabı bitirdiğim günün üzerinden bir müddet süre geçti ve aslında geçen hafta paylaşacaktım. Sonra yorumumu başka görüşlere sunduğumda, bu yorumu paylaşmamın bana zarar verebileceğini ve geleceğimi etkileyeceğini söylediler. Malum, kitap yaşanmış ve yaşanmaya devam eden
Oscar Wilde bir mektubunda romanın karakterleri ile ilgili şöyle diyor: "Basil Hallward, ben olduğunu sandığım kişidir; Lord Henry dünyanın ben sandığı kişidir; Dorian ise benim olmak istediğim kişidir,belki başka bir çağda..."
Sanıyorum ki kitapta geçen bir sözü bununla ilişkilendirebiliriz: "Beni daima seveceksin Dorian. Çünkü
On sekizden yirmi beş yaşına kadar devam eden bu mesut devirde tabiata, dağlara ve denizlere meftun olmak, sanat, edebiyat, tarih ve bilim gibi büyük ve güzel neticeler bahşeden konularda çalışmayı büyük bir ihtirasla sevmek, toplumsal fikirlerin fedakârlıklara açtığı yeni ufukta ilerlemeyi sağlamak kadar kolay bir şey yoktur. Bu yolu izleyen bir genç, gayretinden ötürü ne büyük mükafatlar görecektir. Artan kudreti, genişleyen idrak melekesi ve gelişmiş asil duyguları gıptaya lâyık bir hayat kuracak, hatta çiğneye çiğneye bir ibret dersi haline getireceği mağlubiyetlerin acılığı bile bu erkekçe vakarı bozamayacak, tam bir metanetle kendini toplayarak kavgaya yeniden girişebilecektir.
Gökhan Özcan,Ruh Yordamı kitabına şu cümlelerle başlamıştı;
"Aslında herkes ne yaparsa, ben de onu yapıyorum. Hayatın ikircikli hikayelerinde zorlu roller alıyorum."
Benim bu hayattaki zorlu rolümü..ikilemimi en güzel bu kelimeler anlatıyor..Gül ve Kül.
Bu iki kelimeyi yan yana ilk kez duyduğumda yine böyle bir Ramazan demleri fakat
Nerde başlasam seni anlatmaya,
Varlığından mı yokluğundan mı?
Hangisi daha çok beni var etti?
Hangisi daha çok beni yok etti?
Eyy sevgili,
Her şey sana çıkıyor,
Yeni baştan olmak mı bu?
Yanıp kül olmak mı?
İNFJ kişilik türleri herşeyi nedensellikleriyle anlarlar, bu bir anlamda gerçek bir buhrandır. Herşeyin farkında olmamın verdiği onulmaz bir yalnızlıktır, anlatılması gerçekten zor. Bu yüzden sanata yönelirler. Şiirler türküler yazarlık vs.. Vicdan ve merhametin, akıl ve zekâ ile olan saadeti denilebilir. Narsizmle tamamen zıtlık içerir ve hazin
---------İBRAHİM AMCA--------
Bir Yahudi çocuğun Türk bakkaldan hırsızlığı ile başlar hikaye…
İbrahim Amca bir Türk. Fransa’da yaşıyor ve mütevazı bir bakkal dükkânı var, daha doğrusu küçük bir marketi...
Ondan alışveriş yapan bir sürü site sakini var dükkânının çevresinde. Her milletten, her dinden, her renk ve ırktan pek çok insanlar… Bu