Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
TÜRKİYE bir büyük bayram yerine, Türkler bayram çocuklarına dönmüştü. Bütün İslam ülkelerinde ve sömürgelerde de Türk zaferi kutlanıyordu. Gandhi çarpıcı bir demet verdi: "Haydi beni bir daha tutuklayın İngilizler! Ama tutuklamak ve öldürmekle iş bitmiyor. İşte, öldü sanılan Türkler, cenaze törenleri için hazırlanan tabutlarını katillerinin başlarına geçirdiler." Mehmet Ali Cinnah da Londra'da bir basın toplantısı yaparak şunları söyledi: "İngiliz hükümeti barış için Mustafa Kemal Paşa'ya yardımcı olabilirdi. Ama olmadı. Tersine savaşı körükledi. Biz Hint Müslümanları, o kazansın diye durmadan dua ettik. Şimdi de kazandığı için Allah'a hamdediyoruz. Kazanan yalnız Mustafa Kemal Paşa değildir, bütün esirler dünyasının zaferidir bu. Zindabat Mustafa Kemal!"
Sayfa 659Kitabı okudu
İngiliz ve Fransız ortak filosu 19 ve 25 Şubat günlerinde Çanakkale Boğazı girişinin iki yanındaki istihkamları bombaladı. Donanma toplarının tahribatını artırmak amacıyla karaya da birlikler çıkarıldı. Gelibolu yarımadasının güney ucundaki Seddülbahir'de, Mehmet adlı bir çavuş, tüfeği kilitlenince elindeki taşla bir İngiliz denizcisine saldırarak ülke çapında ün kazandı. Mustafa Kemal bu olayın yayınlanmasına yardımcı olarak günümüze dek Türk askerleri için kullanılan 'Mehmetçik' adının doğmasını sağladı.
Reklam
Yabancı bir memleket aynı zamanda ölüler dünyasıdır. Böyle bir memlekete diriler göç ettiklerinde, ölülerin gölgesine basmadan yürümeyi öğrenmelidirler. Ölü olarak yaşarken, gölgeme kimseleri bastırtmamayı sağlamak, diri olarak hayat sürerken de başkalarının gölgelerini sevip, saymak; koynumda bitlenen yılanların borcudur. Yabancı bir memlekette; ayakta gölgenizle beraber durabilmek, dönüşü olmayan yeraltı dünyasında boğulmamak ve "insan yutan" ırmakları deşebilmeniz için, size yardımcı olamayacak sandalcıların kızıl olmayan derilerini yüzerek geçmek zorundasınızdır. İlk işim olan ayakkabı boyacılığından sonra dünyalılaşan benim için, dünya artık yabancı bir memleketti. Bana yardımcı olamayacak çok sandalcı tanıdım. Çünkü bu, yabancı memleketlerin bir sırrı idi. Sandalcılar da, kızıla boyanmış sahte derilerini, derin olmayan sularda incitmeden yüzecek adamlar ararlardı. Viyana’da pozitivistlerin modası geçmiş, ancak elbiseleri kalmıştı. Bense kendimi onlara karşı negativist olarak adlandırmıştım. Pozitivizmin kalelerinde, kızıla boyanmış derilere sahip sandalcıların gölgelerini incitmeden bir negativist olarak yüzdüm. İnsan kulaç atarken gölgesi olmaz. Öyleyse yüzün!
Gel zaman git zaman, Seli, camide arada sırada yapmış olduğu işi bıraktı. Ona telefonla ulaşıp beni tıraş edip edemeyeceğini sordum ancak bir dükkânı olmadığından beni evine davet etti. Evinde tıraş edebileceğini söyledi. Adresini öğrenip evine gittim. Bir apartmanın dokuzuncu katında yaklaşık 45 metrekarelik bir evde oturuyordu. Evinde bir
2006 yılının nisan ayında Salzburg’daki bir Türk marketine ekmek almak için uğradım. O sıralar okulun yanı sıra maişetimi de temin etmem gerektiğinden marketin sahibine bir elemana ihtiyacı olup olmadığını sormayı düşündüm. Marketin kasasında oturan; iri yarı, gözleri yaşanmışlığından ötürü geçmişinin sularında bir kayıkla belirsizliğe yelken kapatmış, garip bir ağızla konuşan adamın o marketin sahibi olduğunu biliyordum. Kasada ekmeğin ücretini öderken, elemana ihtiyacı olup olmadığını sormak için evvela tereddüt ettim ve sonra tüm cesaretimi toplayıp sordum. Adımı, nereli olduğumu, öğrenci olup olmadığımı sordu. “Ben okuyan adamı severim. Cumartesi günleri gel çalış,” deyince sevindim ve o günü takip eden ilk cumartesi günü sabah saat sekizde markette hazır bulundum. Rafları düzenliyor, gelen müşterilere yardımcı oluyor ve bazen de depoda yığılı ürünleri raflarda eksilen yerlere düzüyordum. İlk cumartesi günü biraz yorucu geçti ve günün sonunda emeğimin karşılığını alıp bir hafta sonra tekrar işe gelmek üzere eve gittim. Altı gün sonra marketin sahibi olan Fuad beni aradı. Sebze, meyve getirmek için Münih sebze haline gideceğini ve kendisiyle gelmem gerektiğini söyledi. Münih, Salzburg’dan yaklaşık 140km uzaklıktaydı. En yakın büyük hal oradaydı. Cumayı cumartesine bağlayan gece saat üçte gelip beni alacaktı ve yola koyulacaktık. Gecenin ortasında saat üçte daha evvelden tarif ettiğim adresime geldi ve beni aldı. Beraber Münih’e doğru büyük bir yük arabasıyla yola koyulduk.
Mehmet Ali Cinnah da Londra'da bir basın toplantısı yaparak şunları söyledi: "İngiliz hükumeti barış için Mustafa Kemal Paşa'ya yardımcı olabilirdi. Ama olmadı. Tersine savaşı körükledi. Biz Hint Müslümanları, o kazansın diye durmadan dua ettik. Şimdi de kazandığı için Allah'a hamdediyoruz. Kazanan yalnız Mustafa Kemal Paşa değildir, bütün esirler dünyasının zaferidir bu. Zindabat Mustafa Kemal!"
Sayfa 659 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Halbuki bütün dünya, bu gece benim mutluluğuma yardımcı olmamalı mıydı?
Sayfa 69 - Bordo Siyah YayınlarıKitabı okudu
469 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.