Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sanırım bir felaket olduğunda ya da hayatlarımız tehlikeye girdiğinde, günahlarımızı hatırlıyoruz, Allah’ın karşısına nasıl çıkacağımızı ve affedilip edilmeyeceğimizi merak ediyoruz. Ancak Allah bize unutma gücü de vermiş; bu yüzden bir trajedi sona erdiğinde, hayatımıza hiçbir şey olmamış gibi devam ediyoruz.
Sayfa 135 - Epsilon YayınlarıKitabı okuyor
Bu gibi «herşeyi bilen baylara» bazan, hatta sık sık, toplumun belirli katlarında rastlamak mümkündür. Herşeyi bilir bunlar. Zamanımız düşünürünün de ifade edeceği gibi böyle kişiler, hayatın daha önemli sorunlarına ilgi duyacak yeterlikte olmadıkları için huzursuz bir merak ve başka kabiliyetler taşıyan zekâlarını belirli bir alana yöneltirler. Gene de «herşeyi bilirler» derken sınırlı bir alan kastedilmektedir: filancanın çalıştığı yer, kiminle tanıştığı, mali durumu, nerede valilik ettiği, kiminle evlendiği, karısının drahoması, kiminle üçüncü dereceden kuzen olduğu ve bunun gibi şeyler...
Sayfa 10 - Cem Yayınevi 1969 Baskısı Cilt 1Kitabı okuyor
Reklam
"Allah'ım! Kalbimin dağınıklığından sana sığınırım!" Talebeler merak ediyor ve soruyorlar: "Ey Ebû'd-Derda! Kalbin dağınıklığı ne demek? "Her vadide malım olsun düşüncesidir, her işte parmağım olsun arzusu dur. Bugünün insanın en önemli hastalıklarından biri bu değil mi? Her işi yapma arzusu ve hiçbir işi yapamama gerçeği, çok şey yapma isteği ve bunun getirdiği dağınıklık...
Merak, durmadan, uykuda bile fırıl fırıl döndürür bizi..
Bir gece yarısı derin bir uykuya dalan Hoca yı, hanımı te­laşla uyandırır. Hoca uykulu uykulu sorar: “Ne var hanım? Ne diye uyandırıyorsun beni?” Hanımı: “Kalksana efendi” der korkulu bir sesle. “Aşağı katta tı­kırtılar duyuyorum. Eve hırsız girdi galiba.” Hoca hiç aldırış etmez; “Merak etme hanım” der, “eğer işe yarar bir şey bulursa gidip alırız elinden!”
Merak iyidir ama insanın içinde kalırsa hasta eder.
Sayfa 199 - İnkılap YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir şeye merak salmak için onu kaybetmek yetiyor.
—İçimizde, benliğimizde, ruhumuzda taşıdığımız ve yaşayıp defalarca tecrübe ettiğimiz öfke gibi, merak gibi, sevgi gibi, özlemek gibi, şefkat gibi, korku gibi, inanmak gibi bütün duyguların şiddetli ihtiyaçları vardır Çaylak. İnsanlar kötülüğü, bu duygularının ihtiyaçlarını yani arzularını, yani tutkularını, hakları olmayan, yaratılış amacına uymayan ve kendilerine izin verilmeyen yollardan tatmin etmeye çalıştıkları için yaparlar. KÖTÜLÜK, iNSANIN HADDİNİ AŞMASIDIR!
Sayfa 108
Cariyeler, Padişah Efendimizin gözüne çarpar da onun yatağında geçirdikleri üç beş saat sonunda bir erkek çocukla meyvelenirlerse talihleri değişiyordu, ama şehzadelerden olan erkek çocuklar, bazen de bu kızların sonu oluveriyordu. Çünkü yeni padişah tahta çıkıp öbür şehzadeleri boğdurduğu zaman, onların cariyeleriyle birlikte çocukları da öldürülüyordu. Bir gün bakıveriyordunuz ki, beş tane küçücük tabut çıkmış saraydan. Anneleri olan cariyelerin kaçınılmaz kaderi ise birer çuvala konup Sarayburnu akıntılarına bırakılıvermekti. Bu kadersizler, dipteki soğuk akıntılara kapılırken neler düşünürlerdi acaba? Bunu çok merak ederdim. Belki de son kez çocukluk günlerine dönerek bir kilisenin günlük kokulu loşluğuna kapılır ya da Kafkas dağlarının sert rüzgârlarını duyarlardı yüzlerinde.
Sayfa 29 - Doğan Kitap (ekitap)Kitabı okuyor
insan denilen yaratıklar hâlâ merak eden, bir sonatla kendinden geçen, sembolleri bir araya getirip şiirler oluşturarak yüreklerimizi neşelendiren, büyük bir hayranlık ve huşuyla gündoğumunu seyreden bireylerdir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.