Dün gece, akıl üstadına gizlice şöyle dedim:
"Benden dünya sırlarına dair hiçbir sözü saklama."
Kulağıma eğildi ve yavaş yavaş şöyle dedi:
"Bu sır ancak irfanla bilinebilir, söze mahal yok. Sus."
Sevgili öyle darma dağınık, öyle perişan geldi ki sorma.
Ayrılığı öylesine ateşlerle dopdolu geldi ki sorma.
"Yapma, etme." dedim. "Sen yapma, ben de yapmayayım." dedi.
Bu bir tanecik söz öyle hoşuma gitti ki sorma.
Hiçbir zaman bu ibadet incisini delemedim.
Günah tozunu gönlümden süpürüp atamadım.
Yine de senin dergâhından ümidimi kesmedim.
Çünkü ben, sana hiçbir zaman iki demedim.
“Diken içindedir onlar / fakat gül gibi/ Hapistedir onlar fakat şarap gibi/ Balçık içindedir onlar fakat gönül gibi./Gece içinde kalmışlardır, fakat seher gibi…”
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
Kayıp babasıyla doğacak çocuğu arasında kalmış bir kadın... Hayatın anlamını arayan bir insan: Karen Kimya... Yıllara direnen bir sevgi; Şems-i Tebrizi ve Mevlâna Celaleddin-i Rumi... Günümüzden yedi yüz küsur yıl öncesine uzanan gerilim dolu, heyecan yüklü, mistik bir serüven dolu bir kitap... İngiltere'de yaşayan, İngiliz bir anne ve Türk bir babanın çocuğu Karen Kimya'nın yolu bir iş seyahati sebebiyle Konya'ya düşer. Hem işinde hem de özel hayatında çözmesi gereken dünyevi sorunlarıyla boğuşan Karen, Konya'da gizemlerin ortasında bulur kendini.Kapıları sırlara açılan bir kent... Sırların mucizelere dönüştüğü geceler. Mucizelerin hakikat sayıldığı zamanlar... Yedi yüz yıl öncesinden gelen bir fısıltı... Kitabı uzun zaman önce okumuştum ve çok beğenmiştim. Şu an bahsederken bile o duyguları tekrar yaşıyorum. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.