Tut ki varız;
Ben en güzel seninle vardım...
Ve sen bir mevsim ben gaip
Hercai bir dal kurusu
Tut ki aşığız;
Ben en güzel seni sevmişim...
Ve sen çıkmış durmuşsun mavide
Ben kat'i renk körü, dümensiz gemi...
Tut ki gitmişiz;
Ben en güzel senden gitmişim...
İçim kor ateş, sahipsiz bahçe
Ve sen gülistanda gül kokusu
Ben yerden bitme har,
Toprağına müptela..
Pencereden dünyayı izliyorum. Sokak lambasının haleleri koridora dağılıyor. Kış, bir yerlerde savaşın hayaletlerini canlandırıyor. Güz karanlığında tenimi ürpertiyor.
Ve bir piyano düşüyor. Piyanolar hep böyle zamanlarda düşer. Gölgeler yağmuru izlerken yatağımızda titreriz, simli ipekten çarşaflar altında, dünyanın yüreği buza çalarken. Eski kent, hoş geldin der acıya, utanç anıtlarıyla. Saatin elleri yavaşlar, yağmuru yankılar. Yalvarmayın durmam için der, yalvarmayın bana, bırakın kaçayım, yalvarırım bırakın zaman aksın. Ama bu mevsim, mesai saatleri dışındadır, heykeller vakitle yontulmuş olaylardır hep-uzun zaman yağışında.
Haydi bir zemheri şarkısı söyle hep söylediğin gibi. Benim için. Hep söylediğin gibi bir karakış şarkısı acı için. Benim için.
youtu.be/VB8gwMjd5WA?si=...
…en büyük, en korkunç itiraf, işkence altında yapılan itiraf değildir (çünkü işkence altındaki gerçek bir itiraf değildir), insanın kendi kendine, artık dayanamayıp yaptığı itiraftır.