"ELİF", ay ışığı, güneş ışığı gibi bulutlar arasından
Süzülerek geldi bana ve can evime mihman oldu
Tetikler aşk için düştü, namlulardan çiçekler yağdı,
Vuran da, vurulan da Mihriban oldu...
Mihriban kalesi kuşatması ve İranlı Zeynel Han ordusunun bozguna uğratılması arkasından Hüsrev, Luristan’da Çamhal’da İran ordusunu bozdu, Şehrizor üzerinden gelip Bagdad’ı kuşatma altına aldı (1630).
Kuşatmada Hüsrev, yeniçeri çadırlarının metrislerin yakınına getirilmesini emretti, top menziline girdiği için çok zayiat verildi. Serdar’ın bu önlemi, yeniçeri tarafından eleştiri konusu oldu. Topların açtığı gediklere doğru gelen saldırıda yeniçeri ve sipahilerden ve kumandanlardan çok zayiat verildi, meşverette kuşatmaya son verilmesine karar verildi (14 Eylül 1630).
Sayfa 203 - Hüsrev paşa Bağdat seferindeKitabı okudu
Çok gülerim, gülerim de ne bilirsin içime ne kadar ağladığımı?
Hangi biriniz güzlerime bahar oldu ki!
Ne bildiniz o an neler hissettiğimi?
Yoğunluğun, harabelerin, sellerin, dağınıklıkların, yıkılmışlıkların, depremlerin, hüzünlerin, uçurumların, dibin, tepenin sayamadığım binbir çeşidin içinde hanginiz buldunuz beni söyle!
Bulamadınız, bulmadın beni. Bu kadar güldün de neden sustun be kadın demedin. Çünkü gülüşümü mutluluk sandın. Mutluluk hiç uğramadı gönlüme.
Sevdik de ne oldu?
Sevdik de bahçelerimiz çiçek mi açtı?
Yaralarını mı sardı yüreği?
Ya da kalbinin yaşamadığı binbir duyguyu mu yaşattı?
Değmedi, değmeyecek...
Sence kaç namlunun önünde durdum?
Kaç gece yandı içim ve kaç gece nefesim ölümle pençeleşti?
Bilmezsin, bilemezsin.
Kaç gece içim çıkarcasına ağladığımı ve kaç gece yutkunamadığımda sesimi çıkaramadığımı bilmezsin.
Bilmezsin de bilmediklerinin içinde yanan ruhum...
Kaç gece öldü?
Bu kadar güzel olan aşkın sonunda ne oldu biliyor musun?
Yürek yangınları bırakmadı yakamı. Aklı olan delirdi. Delirmeyi bile beceremeyen ben, üzerini örtmeye çalıştım yaralarımın. Herkes hayatına devam edebiliyorken ben olduğum yerde yerin dibine girmiş de sesimi duyuramıyormuş gibi bekledim.
Abdurrahimin yüreği Mihriban ateşiyle yanıyordu Fakat kimse bu aşkı bilmiyordu Babası Emrah’tan bir şiir okudu yüreği göğe fırlayacak gibi oldu
Yar ismini desem olmaz/ düşer dillere dillere...
"ELİF", Ay ışığı, Güneş ışığı gibi bulutlar arasından
Süzülerek geldi bana ve can-evime mihman oldu.
Tetikler aşk için düştü, namlulardan çiçekler yağdı,
Vuran da, vurulan da Mihriban oldu...