Murakami'nin okuduğum ikinci kitabı, "Yaban Koyununun İzinde". Bir koyun ne kadar ilginç olabilir ki, diyebilirsiniz. Ama sözü geçen bir yaban koyunuysa iş değişir. Hele de bu yaban koyunu ideolojileri temsil ediyorsa. Tarih boyunca taş üstünde taş bırakmayan ideolojiler bir insanın zihnine nasıl yerleşir? Nasıl etkiler hayatımızı? Nelerden vazgeçilir onlar için? "Koyunsuz" kalmak ne demektir?
Önemli diğer bir nokta ise kitaptaki isim vurgusu. Bir isme sahip olabilmek için insanla aynı duyguları paylaşmak yetmiyor, aynı zamanda görme ve işitme duyuları da gerekiyor. Hal böyleyken kitaptaki hiçbir karakterin isminin olmaması gerçeklikten uzaklaştığımızın bir başka ifadesi aslında. Biz karakterlerin hayatını didik didik ederken onlar bizi ne görüyor ne de işitiyor.
Murakami güzel bir olay örgüsünün altına zekice saklamış söylemek istediklerini. Keşfetmek için düşüne düşüne okumak gerekiyor yalnız. İyi okumalar dilerim efendim:)
Birini beklemek üzere yoğunlaşırsanız, bir süre sonra artık ne olmuş ne olmamış hiç önemi kalmaz. Beş yıl da olabilir, on yıl da veya sadece bir ay da. Hepsi birdir artık.