O gün, bir alkış yağmuru altında gitmek isterdim.
Tekrarı olmayacak.
Otopsim ~Jean-Louis Fournier
Merhaba kitapseverler, en severek okuduğum yazarlardan biri Fournier, mayıs ayına da kendisiyle güzel bir başlangıç yapayım istedim. Bu zamana kadar okuduğum kitaplarında çokça duygusallık hakimdi yine öyle bir kitap diyerek hazırlanmıştım ama bu sefer beni yanılttı canım Fournier daha çok gülerek okudum diyebilirim. Zaten yazarın çok güzel bir mizah anlayışı var
Bu kitabı da otobiyografik özellikte. Bu sefer yazar otopsi masasındaki bir kadavra olarak okuyucunun karşısına çıkmış. Diğer kitaplarına göre kendi hayatının dışında çok fazla kurgu öğesi barındıran da bir kitap aynı zamanda. Bu kadavra bildiğiniz ya da bilir misiniz bilmem normal kadavralardan değil. Bizim Fournier işte Tüm kitap boyunca onu kesip, biçen Egoine’ye sırnaşıyor, yaşasaydı hayatına nasıl dahil olabileceğinden bahsediyor, kendi zihninin içinde flörtleşiyor.
Kafası kesilirken “dur diyor orayı açma bütün mahrem düşüncelerim orada herkesin bilmesini istemem”. Aslında ölü olan her şeyi canlandırma gayreti var kitapta. Tıpkı Dul kitabında karısını canlandırmak istediği gibi. #otopsim yine kendi kariyerinden, geçmişinden izler anlatıyor diğer kitaplarına göre tek fark her kesilen organıyla neler yaptığının bir anlatısı diyebilirim tabii ki muzip bir dille.
Kendisinin organları mercek altına alınırken yazarda kendi hayatını ve geçmişini masaya yatırıp mercek altına alıyor.
Keyifle okudum, iyi ki okudum
Herkese keyifli okumalar dilerim
OtopsimJean-Louis Fournier · Yapı Kredi Yayınları · 20191,598 okunma
Bir romanın konusu ölüm kadar ciddi bir mevzuyken, okurken nasıl güldürmeyi başarabilir?
Edward Bloom ölüm döşeğinde bir hastadır ve yanında onu bekleyen oğlu William'a son vedasını yapmak yerine ona komik hikayeler ve fıkralar anlatmaktadır. Bu hikayeleri anlatırken baba Bloom, aslında kendi hayatına dair ipuçları içeren anekdotlar da vermektedir. Hikayeler sembolik, bazen fantastik, ama her zaman tebessüm ettiren cinstendir ve Edward Bloom'u efsaneleştiren hikayelerdir. Mizah anlayışı yüksek modern bir masal okurken, baba ile oğul arasındaki o görünmeyen sihirli köprüyü de görünür hale getiriyor Büyük Balık. Hikayenin sonuna yaklaşırken romanın adı neden Büyük Balık diye düşünüyordum ki roman sonuyla bana tüm sorularımın cevabını verdi. Ben çok severek okudum. Tavsiye ediyorum.
Büyük BalıkDaniel Wallace · Yapı Kredi Yayınları · 2011441 okunma
Kitap, insanoğlunun neredeyse var olduğu günden beri araştırdığı sorulara zekice ve mizah yüklü bir yaklaşımla cevap bulmaya çalışıyor.
Bir çırpıda okunabilecek bu kitap, inanç gibi derin ve çok fazla tartışma götürmeyen bir konuyu eğlenceli bir şekilde ele almış.Fakat yanlış anlaşılmasını istemem, burada ki "eğlence" herhangi bir durum veya olayla dalga geçme anlamında değil, konunun daha kolay anlaşılması için mizahi bir anlatımın olmasıyla ilgili.
Bir yaratıcıya inanan veya inanmayan herkesin keyif alarak okuyacağını düşündüğüm bir kitap..
Toplam 125 sayfa.
124. Sayfa da yazan şey; "Ben tanrıya inanıyorum"
125. Sayfa da yazan ise; " Ancak siz tanrıya inanmıyorsanız, buraya kadar."
Ve kitap bitiyor.
Devam etmek isteyenler devam ediyor....
Bir mizah duygusu geliştirme ve olayları mizahın ışığında görebilme çabası, yaşama sanatında ustalaşırken öğrenilen bir hile gibiydi. Istırabın hüküm sürdüğü toplama kampında bile, yaşama sanatını uygulamak yine de mümkündü.
Mizah, ruhun kendini koruma savaşında bir başka silahıydı. Mizahın sadece birkaç saniye bile olsa insana, başka her şeyden fazla olarak her durumun üzerine çıkabilecek bir mesafe ve beceri sağladığı iyi bilinir.
Dünya mantık yürütemeyeceğin, aklının almayacağı şeylerle dolu. Böylesine sıkıntıyla kaplı bir dünyada yaşam sürebilmek için en iyi silah, mantık ya da kas gücü değil, mizahtır.
"İşte böyle sevgili Wilhelm, dünyada en çok çocukları kendime yakın buluyorum. Onları seyrederken, en ufak şeyde bile, gün gelip de çok ihtiyaç duyacakları tüm erdemlerin, tüm güçlerin mayasını görünce, inatçılıklarında gelecekteki tutarlılığa ve karakter sağlamlığına, yaramazlıklarında dünyanın tehlikelerine teğet geçen mizah ve umursamazlığa bakınca, her şey öylesine bozulmamış, öylesine bütünlük içinde ki! O zaman hep ama hep insanların kılavuzunun şu altın sözünü yıneliyorum: "Onlardan biri gibi olmazsanız!" Böyle olduğu halde dostum, bizimle eşit olan, örnek almamız gereken çocuklara biz kul muamelesi yapıyoruz. Hiçbir istekleri olmamalı! - Sanki bizim yok mu? Peki bizi ayrıcalıklı kılan şey ne? - Çünkü biz yaşça daha büyük ve daha akıllıyız!"
Rus Klasikleri, dünya klasikleri arasında önemli bir yere sahip. Çok fazla yapıt verilmiş. Hepsi de boş gürültü değil, çok değerli edebi metinlerdir. Kitap türleri arasında en sevdiğim tür de Rus klasikleri. Şu ana kadar okuyup da beğenmediğim tek bir Rus klasiği bile yok.
Klasiklere aşina olanlar bilir hemen hemen her klasik kitap, insanı bir