Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Monroe Doktrini (2 Aralık 1823)
1- Başkan Monroe'ye göre Birleşik Amerika, Avrupa'nın işlerine karışmamaktadır. Amerika'nın Avrupa ile hiçbir politik ilgisi yoktur ve Avrupa işlerine karışmayacaktır. Buna karşılık; Avrupa devletleri de Amerika kıtalarının içişlerine karışmamalıdırlar ve Amerika kıtalarından uzak durmalıdırlar. 2- Amerika'nın bu isteğine rağmen, eğer herhangi bir Avrupa devleti Amerika kıtalarına ayak basar ve bu kıtalarda bir sömürgecilik teşebbüsünde bulunursa, Amerika Birleşik Devletleri bu hareketi düşmanca bir hareket sayacak ve Avrupa devletleri Birleşik Amerika'yı karşısında bulacaktır. Amerikan Kongresi, Başkan Monroe'nin teklif ettiği bu iki dış politika ilkesini onayladığı ve Amerikan dış politikasının esasları olarak kabul ettiği gibi Avrupa devletleri ve özellikle Rusya, Fransa ve İngiltere de Amerika'nın bu sert tutumu karşısında İspanyol sömürgelerindeki bağımsızlık ayaklanmalarını bastırmak için herhangi bir teşebbüste bulunmaya cesaret edemediler. Amerikan dış politikasında Monroe Doktrini adını alan bu dış politikanın ilk sonucu şu oldu ki; Avrupa devletlerinin İspanya'ya yardım edememesi dolayısıyla, 1820-1830 arasında, bütün İspanyol sömürgeleri bağımsızlıklarını kazandılar. Kısacası Latin Amerika ülkelerinin bağımsızlığı Birleşik Amerika'nın Avrupa karşısındaki sert tutumu ve Monroe Doktrini sayesinde gerçekleşmiş olmaktaydı.
Sayfa 73 - Timaş Yayınları, 20. BaskıKitabı okudu
1898 Amerika-İspanya Savaşı sonunda Pasifik'te ve Uzakdoğu'da kazandığı topraklarla Birleşik Amerika, Kuzey Amerika kıtasının sınırlarını aşarak Uzakdoğu'ya ulaşmış ve bu suretle, Monroe Doktrini ile çelişkili bir şekilde, milletlerarası politikada bir "Global devlet" olmaya, yani dünya politikasının içine girmeye ilk adımlarını atmış olmaktaydı. Denebilir ki, 19. yüzyılın sonlarında, milletlerarası politikanın en önemli olayı budur.
Sayfa 715 - Timaş Yayınları, 17. Baskı (2017)Kitabı okudu
Reklam
Meksika devlet başkanı Benito Juárez'in bir süredir asilerle cebelleşmesi (Meksika 1821'de bağımsızlığını kazandığından beri kargaşa içindeydi) ve ABD'nin kendi iç savaşıyla meşgul olması müdahale için doğru zamanı yarattı. Kendileri de borçlardan güçsüzleşen İspanya ve Britanya yardımda bulundu. Daha sonra Fransa daha büyük bir plan yaparak Habsburglulardan birini Meksika tahtına geçirmeye karar verdi. Bu görev 1859 yılında Arşidük Ferdinand Maximilian'a teklif edildi ve Fransa'nın 1861'de Meksika'yı istila etmesi, monarşinin onarılması için yeni taleplerde bulunulmasına neden oldu. I. Maximilian 1864'te tahta çıktı. Bununla birlikte yeniden birleşen ABD, Juárez'i destekledi ve Avrupa'ya çıkarlarını batı yarıküreden uzakta aramasını emretti (Monroe Doktrini'ni desteklemesi için Rio Grande'ye elli bin asker yerleştirdi). Fransa 1866'da birliklerini geri çekti ve Maximilian'ın rejimi dağıldı; 1867'de kurşuna dizilerek idam edildi. Juárez ömrünün sonuna kadar başkanlık yapmıştır.
536 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Dünyanın başının belası emperyalizm ve acımasız kapitalizm. İnsan onurunu hiçe sayan güçlerin bitmeyen rezilliklerini bulabileceğiniz bir kitap. Emperyalist güçlere cesurca kafa tutan Mustafa Kemal, Türkiye'yi yeni ve çağdaş bir ülke haline getirmeye çalışmış ve bu uğurda ödünsüz dimdik durmuştur. Bugün hala tartışıladursun Lozan Anlaşmasından sonra bize bilenen Amerika, İkinci Dünya Savaşı sonunda ülkeyi güdümüne almayı başarmıştır. Marshall Yardımı, Truman Doktrini, Monroe Doktrini sayesinde , anlaşma ve yardım adı altında az gelişmiş ülkere sızmak için yaptıklarından biz de payımıza düşeni aldık. Dönülmez yola girdiklerini farkedemeyen yöneticiler debelendikçe de batmaya devam ettiler. Büyük ekonomik güçlerin çıkarlarına hizmet eden emperyalist Birleşik Devletler, kurallarına uyan yönetimlere destek vererek sömürüye devam etmiş, toplumsal faydalara hizmet eden ve kendilerine başkaldırmaya çalışan hükümetleri de IMF vasıtayla alaşağı etmeyi sağlamıştır. Ülkeyi 12 Eylüle götüren süreci planlayıp hızlandırarak son hamlesini gerçeklestirmiştir. İşte bu kitapta emperyalizmin güdümüne nasıl ve ne şekilde girdiğimiz, dayanakları ve kaynaklarıyla açıklanmış. Hacimli olmasına rağmen akıcı bir şekilde tamamladım. Daha çok kişiye ulaşmasını sağlamakta fayda olduğu için birkaç cümle yazmak istedim. Yakın siyasi tarihimize ışık tutan bir eser. Herkesin okumasını isterim. Tavsiye ederim...
Oltadaki Balık Türkiye
Oltadaki Balık TürkiyeM. Emin Değer · Kilit Yayınevi · 2012717 okunma
Atatürk dönemi ABD ilişkileri
Atatürk ün Cumhurbaşkanlığı döneminde, Amerika'da dört baş kan gelip geçmiştir. Bunlar, Warren G. Harding, Calvin Coolidge, Herbert Hoover ve Franklin D. Roosevelt dir. Bu başkanların ilk üçü, Türkiye'ye karşı özel bir ilgi göstermediğinden, Türk-Amerikan ilişkilerinde önemli bir gelişme görülmemiştir. Buna karşılık Roosevelt ile Atatürk arasında, zaman zaman ilginç yakınlıklar ortaya çıkmıştir. Roosevelt, özellikle Atatürk inkılâplarına yakın ilgi göstermiş ve aralarında samimi mektuplaşmalar olmuştur. Roosevelt, rinda, Türkiye'yi ziyaret etmek istediğinden söz etmiştir. Bununla beraber, iki devlet adamı arasındaki bu samimiyet ve yakınlık, siyasal ilişkilere yansımamıştır. Zira, bir yandan Monroe Doktrini, öte yandan Roosevelt'in ekonomik sorunlarla güreşmek zorunda kalması, siyasal ilişkilerdeki, özellikle Atatürk'ün beklediği gelişmenin iki önemli engelini teşkil etmiştir.
Sayfa 14
İspanya Amerikalılarla ittifak yapmamakla beraber, 21 Haziran 1779'da İngiltere'ye savaş ilan etti. İspanya, Fransa ile ittifak yaptı. Bu ittifaka göre, Cebelitarık İngiltere'den alınıncaya kadar savaşa devam edilecekti. Bir Amerikan tarihçisinin dediği gibi, "Amerika'nın bağımsızlığı, Avrupa diplomasisi vasıtasıyla Cebelitarık kayasına bağlanmış oluyordu." Bu durum Amerika üzerinde kötü bir iz bırakacak ve Amerika bağımsızlığını aldıktan sonra, kendisini Avrupa diplomasisinin karışık oyunlarından korumak için Monroe Doktrini'ne bağlanacaktır.
Sayfa 51 - Kronik Yayınları
Reklam
1776 KARANLIK YERYÜZÜNDE DOĞDU
2 Aralık 1823’de, ABD Başkanı James Monroe‘nin, kongreye sunmuş olduğu Monroe Doktrini ile ABD, Avrupa’nın Amerika kıtası üzerinde bulunan herhangi bir yeri işgal etme eylemine karşı çıktığını belirterek, buralarda yaşayan ulusların kendi kaderlerini çizme konusunda bağımsız olmaları gerektiğini bildirmiş, aynı şekilde ABD’nin de Avrupa da yaşanacak olan herhangi bir siyasi olaya müdahil olmayacağını garanti etmiştir. derkitarih.com/index.php/2019/...
Lâtin Amerika ülkelerinin bağımsızlığı birleşik Amerika’nın Avrupa karşısındaki sert tutumu ve Monroe Doktrini sayesinde gerçekleşmiş olmaktaydı.
Bu adaları kendi iradeleri dışında yönetmeyi kabul etmeyeceğiz... İspanya’nın Filipin Adaları üstünde egemenlik kurmağa hakkı yoktu. [Bu yüzden] bize satma hakkı da yoktur. Biz de onları satın almağa yetkili değiliz... Büyük ölçüde kendi çıkarlarımızla ilgili olan Monroe Doktrini uzak bir Asya toprağına lâfzen ya da ruhen uygulanamaz... Bunun altında yatana emperyalizm derler ki, bu doktrin kabul edilecek olursa, dünyayı despotizm yararına değiştirmek gerekecektir. [Emperyalizm] kendi ihtilâlimizin oturduğu doktrinle çatışır ve onunla taban tabana zıttır.
Sayfa 94 - Senatör George Frisbie HoarKitabı okudu
Monroe Doktrini(1823)
1817 yılında ABD başkanlık koltuğuna oturan James Monroe,2 Aralık 1823'te ünlü doktrinini ilan etti.Monroe'nun kongreye sunduğu mesaj,"Amerika Amerikalılarındır" şeklinde özetlenebilir.Buna göre,Amerika kıtasının kuzeyi ve güneyi "bundan sonra herhangi bir Avrupa gücünün gelecekteki kolonizasyonunun hedefi olarak görülmeyecekti".ABD'nin avrupa ile politik ilgisi olmadığı belirtildi,Avrupa devletlerinin de Amerika kıtasından uzak durması gerektiği savunuldu.ABD'yi dünya siyasetinden çeken Monroe doktrini,Birinci Dünya savaşı'na kadar etkisini sürdürdü.
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.