Potansiyel bir suçlu olmadan iyi bir polis olunabilir miydi? O cehennemdekileri araştırmak ya da en azından onlara çok daha yakın olabilmek için onlara benzemek gerekiyordu. Morvan her zaman söylerdi: "Onlar hastalık, biz aşıyız: ikimiz de aynı mikrobu taşıyoruz. "
Lontano ile çivi adamla tanıştıktan sonra bu ay serinin devamı
Kongo'ya Ağıt ta sıra. İlk eserde çivi adamın babasıyla ilişkisini öğrenince , babasının geçmişindeki sırları çözmek için rotayı Kongo'ya çeviren Erwan ve kardeşlerini kısacası Morvan ları ne maceralar bekliyor acayip merak içindeyim.. Neyse çok oyalandım , Afrika'ya ve geçmişe gizem dolu bir seyahate çıkıyorum. Aranılan okura ulaşamayabilirsiniz biliyorsunuz ki
Potansiyel bir suçlu olmadan iyi bir polis olunabilir miydi ? O cehennemdekileri araştırmak ya da en azından onlara çok daha yakın olabilmek için onlara benzemek gerekiyordu. Morvan her zaman söylerdi: " Onlar hastalık, biz aşıyız. İkimizde aynı mikrobu taşıyoruz."
Afrika'dan başlayıp Avrupa'da devam eden cinayetlerin Morvan ailesinin etrafında dönen aksiyonu ve gerilimi hiç dinmeyen hikayesi anlatılıyor. Karakter ve analizler Grangé'in tüm kitaplarında olduğu gibi olağanüstü.
Grangé bu türün en iyi yazarı bence. Olay örgüsü ve anlatımın verdiği gerçeklik hissi mükemmel. Akıcılık ise okuyucuyu adeta kitabın satırlarına hapsediyor. Her bakımdan müthiş ve okunmaya değer bir kitap.
LontanoJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 20163,975 okunma
Erwan deli psikiyatr klişesinden etkilenmişti; kendi mesleğinde de aynı mantığı görüyordu: Potansiyel bir suçlu olmadan iyi bir polis olunabilir miydi? O cehennemdekileri araştırmak ya da en azından onlara çok daha yakın olabilmek için onlara benzemek gerekiyordu. Morvan her zaman söylerdi: "Onlar hastalık, biz aşıyız: İkimizde aynı mikrobu taşıyoruz."
"Bu sorunun deneysel olarak cevabı 264 saat, yani yaklaşık on bir gündür. Şaşırtıcı ama 1965 senesinde, Randy Gardner adında, on yedi yaşında bir lise öğrencisi, bir bilim fuarında bu dünya rekorunu elde etti.
Başka birçok araştırmada, normal bireylerin sekiz günden on güne kadar uyanık kaldığı, dikkatle yürütülen deneyler yapılmıştır. Bu bireylerden hiçbirinde ciddi tıbbi, sinirsel, fizyolojik ya da psikiyatrik problemler görülmemiştir. Bununla birlikte, deneye katılanların hepsinin de uykusuzluk arttıkça, ilerleyen ve belirginleşen bir şekilde konsantrasyon sağlamada, motive olmada, algılamada ve diğer yüksek zihinsel süreçlerde zayıfladıkları gözlenmiştir. Buna rağmen, bütün denekler, bir iki günlük uykudan sonra normal hallerine dönmüşlerdir.
Chicago Üniversitesi'nde, Allan Rechtschaffen'in uyku laboratuvarında farelerle yapılan deneylerde, iki hafta boyunca uyumamanın bu hayvanlarda ölümle sonuçlandığı görülmüştür. Uykuya dalıp dalmadıklarını anlamak için, bu sıçanların beyin dalgaları sürekli olarak kontrol edilmiştir. Hayvanlar her seferinde, uykuya dalar dalmaz uyandırılmıştır. Ölüm sebebi kesin olarak açıklanamamış fakat hipermetabolizmayla ilgili olabileceği öne sürülmüştür.
Çok nadir görülen Morvan sendromu gibi bazı hastalıklarda da hastanın aylarca hiç uyuyamadığına rastlanmıştır. Hastanın kendini uykulu ya da yorgun hissetmediği, fakat genellikle aynı zaman aralığında halüsinasyonlar gördüğü saptanmıştır.
Sonuç olarak uykusuzluktan ölen hiçbir insan rapor edilmiş değildir. Fakat uykunun ertelenebilse de hayatımızdan çıkaramayacağımız bir şey olduğu bir gerçektir."
Jean-Christophe Grangé
Sadece bana mı böyle geliyor bilmiyorum ama Lontano ile Şehinşah'ın Pirana şarkısı birbirine çok uyuyor. Morvan ailesinin her üyesi hakkında bir bölüm veya cümle var şarkıda resmen.
Belki sadece Grangé'nin yarattığı evrene gereğinden fazla bağlılık duyduğum ve diğer sanat dallarında da bu evrenin yansımasını arayıp durduğumdan bunu düşünmüşümdür.
Herhangi birisi okursa linçleyeceği bir şey var. Grangé'nin kurguları Dostoyevski, Tolstoy, C. Dickens vb. büyük yazarların kurgularından bile daha çekici. Kişisel bir fikir tabii. Hangi yazarlar edebiyat tarihi için daha değerli sorusuna cevabım tabii ki ikinci kısım ama "Hangisi senin sanat anlayışına daha uygun?" diye sorulsa cevabım Grangé (ve Stephen King) olurdu. Büyük ihtimalle sahip olmak istediğim meslekten dolayı ama bunu edebiyatla ilgilenen kime söylesem linç yiyorum. Herkesin favorisi klasikleşmiş yazarlar olmak zorundaymış gibi.
Belki yetişkinlik çağımda bu yazdıklarımı okur ve çocuksu bulurum, belki de bulmam. Her neyse, her türlü geçmişe ait tatlı bir düşünce olarak kalacak.
Evlilikdışı bir çocuk olduğu için annesi tarafından terk edildi, on yaşına değin bir yetimhanede ve Morvan'da bir çiftçi ailesinin yanında kaldı. Kısa bir süre sonra oradan da kaçtı ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde hırsızlık, kaçakçılık olaylarına karışarak tam bir serseri gibi yaşadı. İşlediği suçlar yüzünden sık sık hapse girdi. 1948'de Fransa'da hırsızlık yüzünden onuncu kez yargılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu arada, 1942'de hapiste yazmış olduğu Notre-Dame des fleurs (Çiçeklerin Meryem Anası) adlı ilk romanı André Gide, Jean Cocteau ve Jean-Paul Sartre gibi ünlü yazarların dikkatini çekti.
Kitap güzel anlatım dili sade akıcı ve heycanlı ancak en baştaki kısaltmalar fazlaca geldi bana sonra olay örgüsü şekillendi.grange in aile bağlarına verdiği değeri seviyorum.çocuk yetiştirmenin ne kadar değerli olduğu ortaya çıkıyor gene.morvan ın eşine uyguladığı şiddetle çocukların masa altına saklanışı acıtıyor gerçekten.eşe kalkan her el aslında çocuklara da kalkmış oluyor.çocukların hayatın içinde ordan oraya savruluşu maddiyatın hiçliğini gün yüzüne çıkartmış.tüm yanlışlarına rağmen morvan ın genede çocuklarına düşkünlüğü onları düşünmesi güzeldi erwanı bilerek yaralaması babacaydı.aile içi şiddetin ülkemizdeki durumu malum şiddetin hiç bir zaman çözüm olmadığını bile bile zinciri kıramıyoruz.kötülük sadece daha çok kötülük doğuruyor.kitapla kalın
LontanoJean-Christophe Grangé · Doğan Kitap · 20163,975 okunma