"Devirleri düşününüz, tarihleri düşününüz, tarihlerde hâlâ birer muazzam abide gibi dikilmiş duranları düşününüz. Neredeler; ihtirasları, aşkları, mücadeleleri ne oldu? İnandıkları fikirler, tapındıkları ilahlar, uğrunda öldükleri mefhumlar ne oldu? Seneler, asırlar, o günün hiçliğini bize öğretiyor. Hayat bir kuruluşun değil, yıkılışın ifadesidir. Neye dayanacaksınız? Neye tutunacaksınız? Her şey yıkılıyor. Elinizi etrafta bir destek bulmak, bir hakikat bulmak için nafile sallamayınız. Ortada hiç... hiç... hiçbir şey yoktur."
hakikatin tarihinin modern evresinde, filozof ya da bilgin ya da hakikati arayan herhangi bir kimse, kendini dönüştürmeksizin, kendiyle uğraşmaksızın, kendi üzerinde çalışmaksızın yalnızca bilgi aktları aracılığıyla kendini tanımaya, dolayısıyla hakikate ermeye kâbil sayılmıştır...Böylece, bilgide muazzam bir ilerleme ve yığılım mümkün olmakla birlikte, bu bilgi ya da bu bilgi ile varılan hakikat, hiçbir surette "özneyi kurtarmaz" artık.
Reklam
Nazilli'ye hiç gitmemiş olan ve orada bir kimseyi tanımayan ve kırk seneden beri "Eûzü billahi mineşşeytani vessiyase" deyip, siyasetle alâkasını kesen, yalnız ve yalnız Kur'an ve iman hakikatlarıyla imanı kurtarmak davasına ömrünü hasreden, bunun haricinde dünyevî şeylerle alâkadar olmayan, seksenyedi yaşında ve daima yatakta
Sayfa 228
milliyetimizin esası, ruhu ise İslâmiyet'tir
Meşveret-i şer'iyeden aldığım ders budur: Şu zamanda bir adamın bir günahı, bir kalmıyor. Bazan büyür, sirayet eder, yüz olur. Bir tek hasene bazan bir kalmıyor. Belki bazan binler dereceye terakki ediyor. Bunun sırr-ı hikmeti şudur: Hürriyet-i şer'iye ile meşveret-i meşrua, hakikî milliyetimizin hâkimiyetini gösterdi. Hakikî
Sayfa 193
Hakikat galip gelecek, ancak işin özü değişmeyecek, doğanın kanunları hep aynı kalacak. İnsanlar bugün olduğu gibi yine hastalanacak, yaşlanacak ve ölecekler. Hayatınız muazzam bir şafak tarafından aydınlatılacak olsa da eninde sonunda sizi de bir tabutun içine çivileyip çukurun içine atacaklar.
Ruh Muvazenesi
"Dâva nefsi atmak değil, Nefsi adam etmektir." Dinin ne kadar büyük bir hikmet ve hakikat ifade ettiğini nefse giran gelmesinden anlayabilirsiniz. Şeriat ne kadar muazzam, ne kadar aziz ki, nefs onu hiç sevmez. Bu incelikleri sezenler gerçek İmana kavuşur ve nefsi anlar. Dinde muvazene şarttır... Ruhun vazifesi inanmaktır ve inandığı şeyle yoğurmaya memur bulunduğu fert ve cemiyet arasında muvazene kurmaktır!..
Reklam
373 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.