İlim ve Amel
Bayezid Bistâmî (r.a.) diyor ki: “Mücahede İçinde otuz sene çalıştım. Benim İçin ilimden ve ilme tabi olmaktan daha çetin olan bir şey görmedim”. Kısaca, tabiat ve nefs İçin ateş üzerinde yürümek, (şeriat) ilmine uygun bir şekilde hareket etmekten daha kolaydır. Bir cahil İçin, sırat köprüsünden bir kere geçmek ilimden bir mesele öğrenmekten daha rahattır. Bir fasık İçin, Cehennemde çadır kurup içinde oturmak, ilimden bir meselenin gereğine göre hareket etmekten daha fazla arzu edilen bir husustur. Şu halde ilim öğrenmekten ve (şer’î) ilimde kemâl derecesini taleb etmekten sakin şaşma!
İnsanın kendisiyle haşır neşir olması
Mücahede kişinin kendisiyle savaşıdır, mücadele başkasıyla. Kendisi ile savaşamayan başkasıyla savaşamaz. Kendini yenemeyen başkasını yenemez. İlk önce kendini yeneceksin, kendini dize getireceksin, kendini teslim alacaksın.
Reklam
Nefis ve Nefsin Terbiyesi
Müberra dinimiz İslâm'ın ayırt edici vasıflarından biri de, in. sanı olduğu gibi, yani gerçek kimliği ile kabul etmesidir. Beşer tabiatında bulunmayan şeyleri ona suni bir şekilde yüklememesidir. İslâm dini bu anlayışla insanoğlunu terbiye etmeyi amaçlamış, onu fıtri yapısıyla yücelikler arasında bocalatmamıştır. Bu gayenin gerçekleşebilmesi
İlmin başlangıcı riyazet ve mücahededir .Mücahede yolunda yürüyüp sonuna varmayan kimse hakikat ilminin derecesine erişemez.
... onlar, ileride şu bastığım yerleri dahi ele geçirirler.
Ebu'z-Zehra el-Kuşeyrî anlatıyor: Hirakliyus, Kostantiniyye'ye doğru sefere çıkmıştı. Hirakliyus, Müslümanların esaretinden kaçıp gelen bir Rum'a: "Bana Müslümanlar hakkında bilgi ver." dedi. Adam: "Sana, onları gözlerinle görmüş gibi anlatacağım. Onlar, gündüzleri at sırtında mücahede ile meşguldürler, geceleri de ibadet ederler. Yol üzerinde yedikleri şeylerin ücretini verirler. Bir yere girince, muhakkak selam verirler. Düşmanlarını alt edinceye kadar sebat ederler." Herakliyus: "Bu sözlerin doğru ise; onlar, ileride şu bastığım yerleri dahi ele geçirirler." dedi.
Sayfa 449Kitabı okudu
Allah, bir cemaate niyetlerindeki samimiyete bakarak yardım eder.
Zeyd b. Eslem (r.anh) anlatıyor: Hz. Ömer, Mısır'ın fethi gecikince Amr b. el-As'a (r.anh) şu mektubu yazdı: "Mısır'ı fethetme konusunda, ağır davranmanıza ve şimdiye kadar fethedememenize hayret ediyorum. Yıllardır, orada mücahede ediyorsunuz. Bunun tek sebebi, ruhlarınızı dünya muhabbetinin kaplaması olmalıdır. Allah, bir cemaate niyetlerindeki samimiyete bakarak yardım eder..."
Sayfa 446Kitabı okudu
Reklam
Marifet sahibi olmanın mümkün olduğu
“Bizim için mücâhede edenleri, bizim yolumuza hidayet ederiz.” ( Ankebût sûresi 29/69) Yani bildiği ile amel edenlere, Allah’û Teâlâ bilmediklerini öğretir. İnsanlardan uzaklaşıp Allah’a yaklaşmak için ibadet ve uzlete ayrılanlara, doğru yolu gösterecek kimseleri Allah gönderir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) : “ Bidiği ile amel eden kimseye Allah’u Teâlâ bilmediğini öğretir ve amelinde onu muvaffak kılar da cennetini kazanır. Bildiği ile ile amel etmeyen kimse, bildiğinde de şaşar, amelinde muvaffak olamaz ve cehennemi kazanmış olur.”
Müslümanlığımızı nevrotik bir muhalefet olarak değil, her adımı kendimiz için kazanç olan bir mücahede süreci olarak kavrayabiliriz. O kadar ki geriye attığımız adım bile hakkı ve hakikati savunmada Müslümanların kâr hanesine yazılabilsin.
Ey Allahım! Bu nasıl bağnazlıktır.
(...) Çünkü, tarikata girmek ve mücâhede yapmaktan umulan ve dilenen şey Cenâb-Hakk'a yakınlaşmak ve ona kavuşmaktır.(...)
Sayfa 352 - Bera KitapKitabı okuyor
Hakk’a hak yolunda mücadele ve mücahede ederek dönmekten daha güzel ne olabilir? Ancak bu ise gerçekten azim bir olaydır; sanılmasın bu sarp yokuşu aşmak herkese kolaydır.
Sayfa 47 - Kutlu YayıneviKitabı okuyor
Reklam
Küfr sisteminin İslâm topraklarına tasallutundan bu yana kendini koruyan bir çizgi olmasaydı zaten bizlerin varlığı açıklanamazdı. O halde cephe hiç de hayali değil. Bizler de bu cephede bir siper işgal etmekle hakiki bir mücahede içindeyiz.
Dünyanın cazibedarlığı ve çekiciliği, zamanın şaşırtıcılığı ve acayipliği, bile bile fâni dünyayı ahirete tercih edenlerin müthiş çoğunluğu ve nefislerin arzu ve istekleri, eğilimleri ve yönelimleri karşısında hayır ve iyilik yapmak, hakkı ve doğruyu söylemek, söylemleri eyleme dökmek, Hak yolunda gitmek ve ilerlemek, mihnet ve sıkıntılara katlanmaya ve tahammül etmeye, çile ve güçlüklere göğüs germeye, mücahede ve mücadele etmeye tüm bunlar da şüphesiz sabra dayanmaktadır.
şehvetlerden intikal edip ibadetlere yönelmesini istiyorsa, bu kimsenin çıkar yolu, nefsini günah ve şehvetlerden kes- mekle hayat boyunca, mücahede etmektir. Şehvetleri kalb- den sökmeye çalışmaktır. İşte elden gelen bu kadardır. Ha- yıra uzun zaman devam etmek, fikrinden şerri tahliye etmek de azık ve ölüm dehşetlerinin hâli için zahiredir. Çünkü kişi dünyada neyin üzerinde yaşamış ise onun üzerine ölüp onun üzerinde haşrolunur.
Bâzı âlimler, İdrîs -aleyhisselâm-’ın hâlen semâda ve hayatta olduğunu söylemektedirler. Hz. Mevlana: “İdrîs ve Îsâ -aleyhimesselâm-, fevkalâde riyâzât ve mücâhede ile melekler gibi oldular. Neredeyse, yemez, içmez hâle geldiler. Âdeta meleklerle hemcins olduklarından semâya kaldırıldılar…”
Sayfa 173Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.