Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ne yazık ki tasavvufun özünü anlayamayan birtakım kimselerde mürur-u zamanla, sanki Allah’ın rızası ve muhabbeti keşif ve kerametle kazanılıyormuş gibi, bu mertebeye ermek için riyâzet ve mücâhede bir vasıta hâline gelmiş, bu durum kerametlerin büyük ilgi görmesine ve yaygınlaşmasına sebep olmuştur.
Şu âyet-i kerime de "Ahsen-i takvîm" yolculuğunda gerekli olan nihayetsiz hidayet ihtiyacına nasıl mazhar olunabileceğinin şifresini vermektedir: "Bizim uğrumuzda gayret gösterip mücâhede edenlere elbette muvaffakiyet yollarımızı gösterir ve onları hidâyet(in her çeşidin)e mazhar kılarız. Muhakkak ki Allah (sürekli güzellik üreten ve Hakk'ı müşâhede edercesine bir kulluk sergileyen) ihsân ehliyle beraberdir." (Ankebût Sûresi, 69)
Sayfa 33
Reklam
Hakkın Rahmetini üzerine celbedecek bir mücahede***
İnsan, Kur'ân-ı Kerim'in beyanına göre “zayıf yaratılmış" "daima Hakk'ın yardım ve inâyetine muhtaç", “nefsinin putperesti olabilecek, “nankör”câhil ve "zulme yatkın" bir varlıktır. Bu haliyle o, kendi haline bırakılacak olsa, hakikatler- den bîhaber, sınırsız nefsânî arzularının tatmini yolunda "aşağıların aşağısına yuvarlanıp giden" ve sonuçta hiçbir varlıkta eşi benzeri görülmemiş kötülüklerin ve çirkinliklerin toplandığı garip bir mahlûka dönüşecektir. Bu hâle düşmemenin tek bir kurtuluş yolu, ilâhî rahmet ve ihsânın kulun elinden tutmasıdır. Diğer bir ifadeyle, kişinin Hakk'ın rahmetini üzerine celbede- cek bir mücâhedenin içinde bulunması, kendine ve yaptıklarına güvenmeyip, Rabbe muhtaçlık hâlini, tazarru ve niyaz duyguları içinde sürekli seslendirmesi ve hissetmesidir. Hz. Yûsuf -aleyhisselâm-'ın dilinden nakledilen şu itiraflar, bu hakikatin en güzel ifâdesidir: "Ben hiçbir zaman nefsimi aklamak ve onu masum göstermek istemiyorum. Çünkü Rabbimin rahmetine nâil olma hâli dışında her nefis, ısrarla kötülüğü emreder. Hiç şüphesiz Rabbim affedicidir, merhametlidir." (Yusuf Sûresi, 53.Ayet)
Sayfa 30
Asıl olan acı çekmek değil, acıyı bertaraf etmektir. Dünyadan kopmak değil, tam tersi ona egemen olmak gerekir. Tıpkı "veren elin, alan elden üstün olması" nın vurgulandığı gibi önemli olan kötüye karşı mücahede olmalı.
Sayfa 248 - KolektifKitabı okudu
“Ey mutmain nefes, Dön Rabbine"
“Ey mutmain nefes, Dön Rabbine" hitabına müstahak olmak ve rızâ kapısında durup beklemek imiş. Bеn de nice seneler onlar gibi hareket edip, bir an bile zikri ve fikri tak etmeyip, sabır, gayret, tahammül ve kanaat ettim. Ancak gizli şirkten ve gaflet karanlığım- dan kurtulmak İçin çare bulamadım. (Kendi egomla savaştım; ancak hepsi tek Allah (c.c)'a yüzlerini, dönmüş, olmasına rağmen bir, birleriyle çatışan birçok benlerin v e ‘‘benliklerin çök ilahçılığı hâlâ beni terk etmemişti. Bu Allah (c.c)‘a eş olarak bir çok “benler oluşturma hastalığım, kalbimin üzerine ağır gölgeler düşürdü, hakikati sakladı ve beni gaflet içinde bıraktı...) (Doktorlara) “benîm hastalığım gizli şirk ve gaflet karanlığıdır. Lütfen şifalı bit merhem verin’ dedim.' Dediler ki "Burası Mücâhede Mahallesidir. Senin derdinin devası burada yoktur”. Bana "Mutmainde Kalesine yakın bir yerde Murâkabe Mahallesi ve Münâcaat Mahallesi denilen bir semt var. Senin derdinin devasını bilen tabip orada bulunur dediler.
Sayfa 95 - Kalp Nefs ve Ruh, Robert Frager Sayfa 95
~•~ ...bu yolda ilerlemek boş ve faydasız sözlerle değil; mücahede ederek, riyazet kılıcı ile nefsin şehvetini kesip onun kötü arzu ve zevklerini öldürmekle olur. ~•~
Reklam
İlim ve Amel
Bayezid Bistâmî (r.a.) diyor ki: “Mücahede İçinde otuz sene çalıştım. Benim İçin ilimden ve ilme tabi olmaktan daha çetin olan bir şey görmedim”. Kısaca, tabiat ve nefs İçin ateş üzerinde yürümek, (şeriat) ilmine uygun bir şekilde hareket etmekten daha kolaydır. Bir cahil İçin, sırat köprüsünden bir kere geçmek ilimden bir mesele öğrenmekten daha rahattır. Bir fasık İçin, Cehennemde çadır kurup içinde oturmak, ilimden bir meselenin gereğine göre hareket etmekten daha fazla arzu edilen bir husustur. Şu halde ilim öğrenmekten ve (şer’î) ilimde kemâl derecesini taleb etmekten sakin şaşma!
İnsanın kendisiyle haşır neşir olması
Mücahede kişinin kendisiyle savaşıdır, mücadele başkasıyla. Kendisi ile savaşamayan başkasıyla savaşamaz. Kendini yenemeyen başkasını yenemez. İlk önce kendini yeneceksin, kendini dize getireceksin, kendini teslim alacaksın.
İlmin başlangıcı riyazet ve mücahededir .Mücahede yolunda yürüyüp sonuna varmayan kimse hakikat ilminin derecesine erişemez.
... onlar, ileride şu bastığım yerleri dahi ele geçirirler.
Ebu'z-Zehra el-Kuşeyrî anlatıyor: Hirakliyus, Kostantiniyye'ye doğru sefere çıkmıştı. Hirakliyus, Müslümanların esaretinden kaçıp gelen bir Rum'a: "Bana Müslümanlar hakkında bilgi ver." dedi. Adam: "Sana, onları gözlerinle görmüş gibi anlatacağım. Onlar, gündüzleri at sırtında mücahede ile meşguldürler, geceleri de ibadet ederler. Yol üzerinde yedikleri şeylerin ücretini verirler. Bir yere girince, muhakkak selam verirler. Düşmanlarını alt edinceye kadar sebat ederler." Herakliyus: "Bu sözlerin doğru ise; onlar, ileride şu bastığım yerleri dahi ele geçirirler." dedi.
Sayfa 449Kitabı okudu
Reklam
Allah, bir cemaate niyetlerindeki samimiyete bakarak yardım eder.
Zeyd b. Eslem (r.anh) anlatıyor: Hz. Ömer, Mısır'ın fethi gecikince Amr b. el-As'a (r.anh) şu mektubu yazdı: "Mısır'ı fethetme konusunda, ağır davranmanıza ve şimdiye kadar fethedememenize hayret ediyorum. Yıllardır, orada mücahede ediyorsunuz. Bunun tek sebebi, ruhlarınızı dünya muhabbetinin kaplaması olmalıdır. Allah, bir cemaate niyetlerindeki samimiyete bakarak yardım eder..."
Sayfa 446Kitabı okudu
Marifet sahibi olmanın mümkün olduğu
“Bizim için mücâhede edenleri, bizim yolumuza hidayet ederiz.” ( Ankebût sûresi 29/69) Yani bildiği ile amel edenlere, Allah’û Teâlâ bilmediklerini öğretir. İnsanlardan uzaklaşıp Allah’a yaklaşmak için ibadet ve uzlete ayrılanlara, doğru yolu gösterecek kimseleri Allah gönderir. Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) : “ Bidiği ile amel eden kimseye Allah’u Teâlâ bilmediğini öğretir ve amelinde onu muvaffak kılar da cennetini kazanır. Bildiği ile ile amel etmeyen kimse, bildiğinde de şaşar, amelinde muvaffak olamaz ve cehennemi kazanmış olur.”
Müslümanlığımızı nevrotik bir muhalefet olarak değil, her adımı kendimiz için kazanç olan bir mücahede süreci olarak kavrayabiliriz. O kadar ki geriye attığımız adım bile hakkı ve hakikati savunmada Müslümanların kâr hanesine yazılabilsin.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.