Nereden geldikleri ve nereye gittikleri tuhaf şekilde anlamırı yitirmişti, hakikat ikisinden ibaretti, geriye kalan her şey, ikisinin yan yana gelebilmesi için ortaya çıkan önemsiz teferruatlar olarak kaldı. Şimdi her ikisi de karşı karşıya kaldıkları bu hakikatin şiddetinden korkuyor, dokunmaya cesaret edemiyor, uzaktan bakmakla yetiniyordu. Ateşi suya dönüştüren o kadim mucize başka bir zamanda, başka bir mekânda ve bambaşka bir manada tecelli etmişti.