“Ölümün bitmeyen ufkunda yatarken gene sağ,
Bir avuç toprak olurken gene yüksek, gene dağ…”
***
Dolmabahçe sarayı her zamankinden daha sessizdi,
En yakın arkadaşlarının gözleri dolu dolu ona bakıyorlardı,
O günün sabahında herkeste bir huzursuzluk vardı,
Etrafı kalabalık değildi,
Ayağa kalkacak diye umutla bakıyorlardı,
Tüm heybetine rağmen,
Kralın biri, dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafızının yanından geçerken sorar:
- Üşümüyor musun?
Muhafız: — Alışığım Kral'ım.
Kral: — Olsun böyle olmaz, sana sıcak elbise getirmelerini emredeceğim, der ve gider.
Ancak Kral o kadar meşgul bir adamdır ki, verdiği "seni ısıtacağım" sözünü unutur.
Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş bedenini ve duvarın üstünde bir not görürler: — Soğuğa alışkındım ben Kral'ım; fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü...
Okuma grubumuzun Ekim kitaplarında Teke Şenliği vardı. Kitap hem yıllar sonra ikinci okumam hem de bu okuma sayesinde bir inceleme yazmama da vesile oldu. O halde başlayalım!
Rafael Leonidas Trujillo Molina, nam-ı diğer Teke! Aslen bir telgraf operatörü iken 1918'de ABD'nin kurduğu Ulusal Muhafız Birliği'ne girer. 1916 ve 1924 yılları arasında
Onu öldüreceklerdi, çünkü peşindeki adamlar ilk ve ikinci seferde ıskalamış olabilirlerdi, fakat üçüncü sefer onu vuracaklardı. Üçüncüden kaçış yoktur.
Bu, insanlığın tarihi kadar eski bir kuraldır.
Bir insanın kurnaz bir tilkiye dönüşebilmesi için ancak silahlı birileri tarafından kovalanması gerekir.
Güçsüzlüğünün ve gerçekten umutsuz durumlarda devre dışı kalan zekasının yerini aniden hayvani bir içgüdünün bilgeliği alır.