Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
O”nun ticarete ilk atılış hikayesi
Babamın zoruyle Yüksek Ticaret Mektebine dım. Bir gündü, bayram günü mü ne, babam bana bahşiş diye on beş kâğıt verdi. Cebimde on beş kağıt, eski elbisecilerin önünden geçerken bir manzara gördüm. OĞLU- Herhalde eski ve ucuz bir elbiseye tamah etmediniz (Kızı ve Kızının Nişanlısı gülüşürler. Oğlu somurtur Karısı dikkat eder.) O- Hem öyle tamah ettim ki... Soluk benizli bir talebe, elbisesini satıyordu. Belki de sonuncu elbisesini. Paltosunun içine dikkat ettim. Ceketi yoktu. Matrabazlar çocuğun etrafını sarmıştı. Yepyeni elbiseye on kâğıt veriyorlardı. Çocuk tam elbiseyi satarken kolunu dürttüm. 0 KARISI - Bu hikayeyi ben de ilk defa işitiyorum. O- Matrabazların on kağıda düşürmek istediği elbiseyi çocuktan on iki kağıda satın aldım. OĞLU - Bir hayır işlemiş olmak için mi? O- Evet, nefsime bir hayır işlemiş olmak için... Soluk benizli çocuk daha köşeyi dönmeden elbiseyi başka bir matrabaza yirmi kâğıda sattım. Ve o gün anladım ki, tahsil lüzumsuz şey... İşte ticaret hayatına atılışı mın küçük vesilesi!.. KIZININ NİŞANLISI - Hayret, hayret!.. 0- (Kızının nişanlısına.) Hayret edecek bir şey yok bunda. Buhar makinesini hatırlatan küçük bir çaydanlık değil mi?.. (Herkese birden.) Ve o günden beri kendime ve büyün yakınlarıma üç köşeli bir terbiye vermeye çalıştım:Parayı anlamak ,hesabı bilmek ,zaaftan kurtulmak
Şimdi ise ne kasası, ne kesesi, ne rütbesi kalmıştır. Karanlık bir çukurda çok ağlayacaktır. O, haram ile vücudunu şişirmiş, semirtmiş, şimdi akrepler, yılanlar, çiyanlar onu yiyecek, semireceklerdir. O dünyaya sığmıyordu, iki arşın yer ona kâfi gelmiştir. O, terzi, kumaş beğenmez idi, bir kefeni bile ona çok görmüşlerdir. Onu çok tanıyan vardı. Çok dostu ahbabı vardı. Fakat şimdi kimse onunla gelmemiş, onu yalnız bırakmışlardı. Şimdi kötü ameli ile, küfrü, inkârı ile başbaşadır. Çok para döktüğü doktorlar da onun derdine çare bulamamışlar, işte çok korktuğu ölüm onu bulmuş, bu hale koymuştur. Allah'ı tanımazdı, Peygamberle arası hiç iyi değildi. Her gün ölenleri görüp hiç ibret almamış, hiç bugün için bir hazırlıkta bulunmamıştı. Diploması, apartmanların tapu ve çapları da ona bir fayda vermedi. Dostları onu yalnız bırakıp gitmişlerdi. İşte o, bu halde âhü feryat ederken iki heybetli melek gelip: (Yaradanın kim, ne için hâlk oldun, sebebi hilkatin nedir, dinin nedir, peygamberin kimdir?) derler, cevap yok, dil tutulmuş, işte idam sehpan, deyip nârı göstererek ve kabrini ateşle doldurup gideceklerdir. Evet, mü'minler. İster mü'min, ister kâfir, ister dinli, ister dinsiz olsun, şairin dediği gibi: Ana rahminden geldik pazara Bir kefen aldık, döndük mezara İşte hayat bundan ibarettir. -Muzaffer Ozak Efendi / İrşâd 1. Cilt
Reklam
Ana, baba! Dinsiz diye yargıladığın ben biliyorum ki; benim ve toplumumun para kazanmasının yolu, sahip olduğumuz servet ve kay­nakları kollamak, düşmanın elindekini geri almaktan geçer. Bilim, tek­nik, düşünce, mantık ve bilinç donanımıyla işe koyulmaktan geçer. Hem görmüyor musun, siz mü'min dua okuyucuları, yoksul ve geri kalmış iken şu kafir ve dinsizler ileri gitmiş ve yeryüzü nimetlerine sa­hip!
Olmasaydı fabrikalar, uçaklar, toplar, tüfekler. Devletler devletleri, şirketler şirketleri, patronlar işçileri ezmeseydi. Para, parayı kazanmasaydı, insanlar azmasaydı, dünya nüfusu az olsaydı. Mekke'ye yahut Medine'ye gidip orada insanca yaşasaydım. Dünyanın maddi ve manevi haritalarını değiştiren Peygamber'i biraz daha anlasaydım. Kızgın kumlara ayaklarımı basıp hurma yiyip zemzem içseydim. Bir turist gibi değil, tarihi gerçekleri yüreğinde hisseden bir Mü'min gibi, Mekke'den Medine'ye yola çıksaydım, Kuba'da konaklayıp Uhud'da yaram kanıyormuş gibi su içseydim. Medine'den Taif'e, oradan Tebuk'e uzansaydım. Sonra Kubbe-i Hadra'nın dibine oturup o Peygamberin manevi dünyasını anlasaydım. Taşlaşan gönlüm yumuşasaydı, kalbim vahyin meltemiyle dalgalansaydı. Buhar olsaydım, bulut olsaydım, bu dünyadan uzaklaşıp sonra rahmet şeklinde yağsaydım.
Sayfa 138 - timaş yayınlarıKitabı okudu
Ne çekilen meşakkat, ne harcanan para yapılan işe değer katar. Değer katan ve o işi, işe yarar hale getiren niyetlerdir.
Asla gösteriş için bir çivi çakmazlar. İhtiyaç olmayan bir şeye para vermezler. Bedenlerinin yararına olmayan bir aleti kullanmazlar. Dengeli ve ölçülüdürler. Israf o evde haramdır, yasaktır.
Sayfa 31 - 1.teklif
52 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.