İnsanın kalbi Allah'ın evidir.
"Yere, göğe sığmadım mümin kulumun kalbine sığdım" buyurmasının nedeni budur.
Tasavvufta organ olarak beynin değil, kalbin esas alınmasının nedeni; kalpteki nokta-yı süveyda'nın hayat
noktası oluşudur. O nokta çalışmadığı zaman geri kalanlar işe yaramaz.
Allah'ın nazar-ı İlâhisi, daima;
"Fuad" da denen, o noktaya nazırdır. Yapılan bir şeyin doğru mu, eğri mi olduğunu anlamak için kalbe
bakılmasının nedeni budur.
Allah, her zerrede mevcut olduğu halde, insana kalbinden hitap eder, yani yeri orasıdır. Kalb-i mümin
beytulllah, Kalb-i mümin hazainullah, Kalb-i mümin arşullah, "Bir müşkülünüzü halledecek kimse
bulamazsanız kalbinize danışın, o size doğruyu söyler", "Bir insan kırk gün takva üzere bulunursa onun
kalbinden hikmet pınarları fışkırır", Hadisleri buna işarettir.