Cebesoy'un 69 yaşındaki babası İsmail Fazıl Paşa'nın sözü
Milletin istikbali bahis mevzuu olurken, aile endişesi nazarı itibara alınmaz. Çünkü ailesinin huzur ve rahatı ancak milletinin huzur ve kurtuluşu ile kaimdir. Ben Mustafa Kemal ile beraber, onun emrinde, onun gittiği yolda sonuna kadar yürüyeceğim.
Ne acı ki yine Mustafa Kemal'in en yakın arkadaşları «Amerikan Güdümü» yanlısıydılar. Kimlerdi bunlar? Bekir Sami Bey, Rauf Bey, Refet Bey, Vasıf Bey, Hami Bey, İsmail Fazıl Paşa vb. Bu adları özellikle sıralamamın nedeni, Mustafa Kemal'in ne çok güç durumlarla karşılaştığını belirtmek için...
Sayfa 41 - BROY YAYINLARI - ikinci basım: temmuz '94Kitabı okudu
Reklam
Ali Fuat'ın babası İsmail Fazıl Paşa, Mustafa'yı çok severdi
❝Babam, Mustafa Kemal'i sever ve bizlerden ayırt etmezdi. Bu sevgi, babam ölünceye kadar sarsılmadan devam etmiştir. Onu genç yaşında tanımış olmaktan iftihar duyduğunu her vesile ile söylerdi. Birinci Dünya Savaşı'nda Mustafa Kemal'in yaptığı Çanakkale savaşlarını çok yakından izlemiş, ben Filistin cephesinde iken İstanbul'dan yazdığı bir mektupta: Mustafa Kemal, büyük bir asker olduğunu ispat etmiştir diye uzun uzun ondan bahsetmişti.❞
Bu sözü okuyunca aklıma A.F.Cebesoy'un babası İsmail Fazıl Paşa geldi
Oysa, bütün vatanın ve koskoca bir ulusun, ölüm kalımı söz konusu olurken, yurtseverim diyenlerin kendi sonlarını düşünmesine yer var mıdır?
Bir gün Bediüzzaman, Meclisin Riyaset Divanı salonunda, kalabalık bir mebus halkası içinde Mustafa Kemal Paşa'nın şu sözlerine muhatap oluyor: -Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır! Sizi yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz ve en evvel namaza dair telkinlerde bulundunuz, aramıza ihtilaflar soktunuz. Bediüzzaman gereken cevabı verdikten sonra iki parmağını ileriye uzatarak şu cevabı verir: -Paşa, Paşa!... İslamiyette imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Namaz kılmayan haindir. Hainin ise hükmü merduttur.
Zira İmparatorluğun son gidişlerine bağlı netice meydana gelecek, ilâhî hüküm ve kader tecelli edecek ve Türk'ün «Allah kelimesini yüceltme» yolundaki üç asra yakın taarruz devresi böylece ve Kara Mustafa Paşa eliyle kapatılacaktır. Viyana'ya yürüyen ordu, Kanunî'nin, üzümünü yediği sahipsiz asmaların dibine çil çil parasını bırakan i-man ve ahlâk âbidesi yeniçerileri yerine, kaatüler, hırsızlar, ırz düşmanları ve vatan hainleri sürüşüdür. Geçtiği yollara hanlar kervansaraylar, çeşmeler ve iman uğultusiyle ihtizaz eden kubbeler döşeyen eski ordu, şimdi, her şeyi tahrip edici, önünde insan, eser, hayat ve namus diye bir şey bırakmayıcı korkunç bir silindir... Ahmed Refik'ten okuyalım : Osmanlı ordusu, elmaslar ve altınlar içinde, azim bir ganimet hırsiyle ilerliyordu. Arpa ve buğday tarlalarını yakıyor, .geçtiği yerlerde kanlı ve dumanlı harabeler bırakıyordu. Ordunun peşinde sübyan (çocuklar)- ve nisvan (kadınlar) dan mürekkep, sefil ve perişan esir kafileleri sürükleniyordu.» Eski bir tarihe göre : Askerler garet (yağma) ettikleri yerlerde pek koca avret ve küçük meme emer masumları anaları kucağından alıp kılıç tecrübesiyle katlederlerdi.»işte bu ordu; îslâm şeriat ve ahlâkına göre baştan başa, ayrı bir tslâm ordusu tarafından küınçtan geçirilmesi lâzım bu ordu, işlediği cinayet ve şenaatler kütüphane dolusu kitaplara sığmaz bu ordu, 19Recep 1094 -14, Temmuz 1863'de Viyana kapılarına dayandı.
Reklam
266 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.