Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Cengiz Han: “Bir asker, barış zamanında dana gibi yavaş ve uslu olmadı. Sakat savaş zamanında av üstüne atılan atmaca kuşu gibi olmalı” derdi.
okullarda bilmemek öğretilmiş uslu bir vatandaşım düşüncelerim yasaklanmış bir yabancı dil
Reklam
okullarda bilmemek öğretilmiş uslu bir vatandaşım düşüncelerim yasaklanmış bir yabancı dil
Bugün de kimsenin tavuğuna kış demedim, kimseye hakaret etmedim, küfretmedim. Uslu uslu, işsiz işsiz dolaştım sokaklarda; gölgelerde aç oturdum.
Sayfa 45 - Dergah yayıneviKitabı okudu
Mustafa Kemal Atatürk'ün gönlü çok zengindi... Abartılı bahşiş vermeyi çok severdi. 1919... Erzurum kongresi'ne gidiyorlardı. Para ucu ucunaydı. Ankara'ya kadar yeter mi? diye sordu.
Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
"Eğer uslu durursa her şeyin düzeleceği söylenerek büyütülen çocukların, hayatları boyunca kaybettiklerini artık daha iyi anlıyordum.."
Reklam
Ramazan ayıydı. İzmir'de sıkıyönetim vardı. Akşam saat 20'den itibaren sokağa çıkmak yasaktı. İşgal kuvvetleri komutanı bildiri yayınladı. "Dininize saygı gösteriyoruz, sokağa çıkma yasağını saat 24'e aldık, yemek saatinde Yunan topçuları gereken top atışını yapacak" dedi. Yunan iftar topuyla oruç açılıyordu! Şeyhülislam Mustafa Sabri'ydi. "Ordumuzun vazifesi oruç tutmaktır" diyordu! Ordumuzun düşmana direnmesi günah'tı. Oturup uslu uslu seyretmesi sevap'tı.
Sayfa 67 - Sia Kitap
İbn Teymiyye’nin "Tefsire Giriş” risalesi üzerinde de durmak gerekir. Zira bu eser, giriş kısmında da açıkça ifade edildiği üzere, Kur’an’ı anlama ve yorumlama usûlü olma iddiası taşımaktadır. İbn Teymiyye, hangi tefsirin okunup hangisinin okunmaması gerektiğini isim isim zikredecek kadar ideolojik ön yargılar eşliğinde telif ettiği bu eserinde bize beş ana başlıkta özetlenebilecek bir usûl önermektedir.
Hüzünlü tebessümler "Eğer bir kaz olsaydınız, evcil bir çiftlik kazı mı olmak isterdiniz, yoksa özgür bir yaban kazı mı?" Bu benim katıldığım ilk tartışmaydı. İlkokuldaydım. Hatırladıkça rahmetle andığım Mustafa Ateş Bey, "Hadi bakalım," dedi. "İki kişi kalksın ve bu konuyu aralarında tartışsın. Birisi çiftlik kazı olmayı savunsun, diğeri ise yaban kazlarını..." Ben hemen atıldım, "Özgür yaban kazı ol- mak isterdim!" dedim. "Peki o vakit," dedi. "Sen şöyle tahtaya kalk." Artık başka alternatifi olmadığından mı, yoksa gerçekten gönülden inandığından mı bilmem, bir başka çocuk da benimle bu konuyu sınıfın önünde tartışmak üzere seçimini evcil bir çiftlik kazı olmaktan yana kullandı. Tahtaya kalktık ve hararetli bir tartışmaya daldık. O, evcil kaz olmanın ne kadar iyi bir şey olduğuna dair türlü deliller öne sürüyor, hazır yiyecekten, güvenli barınaktan bahsediyordu. Sonunda bir tencerede yahni olmak vardı ama olsun! Ne de olsa özgür ya da evcil bütün kazların akıbeti aşağı yukarı aynı değil miydi? Ben de o güne kadar okuduğum kitaplardan, cilt cilt ansiklopedilerden aklımda kalbimde ne kaldıysa sayıp duruyor, bu hararetli tartışmada üste çıkmak için elimden geleni ardıma koymuyordum. Ama daha da önemlisi, özgür bir yaban kazı olmanın güzelliğine, gönülden inanıyordum. Gökyüzünde uçmaktan, gökkubbenin maviliğine karışmaktan, kanatlarımı açıp onu kucaklar gibi yapmanın muhteşemliğinden bahsediyordum. O zamanlar, o kısacık kanatlarla bunun pek de mümkün olmadığı aklıma bile gelmiyordu elbette...
(40-50. sf arası)
Düşmanın ekmeğini yiyen, kılıcını sallar. Kendi gözündeki merteği görmez de elin gözündeki çöpü görür. Atın varken yol tanı, ağan varken el tanı. Gençliğin kıymeti bilinse kocalığın şikayeti az olur.
Reklam
• Kişi,davranışlarında ince olabilmek için haddinden fazla çaba sarf ederse çirkin görünmeye başlayabilir.İncelikte özenti değil, doğallık bulunmalıdır. • Nazik bir kimse,anlatılan hikâyeyi her zaman ilk defa duyan kişidir. • Sıcaklık,balmumu için ne ise nezaket de insan için odur.
• Kitapsız bir ev,ruhsuz bir vücuttur. • Size en çok yardım eden kitaplar, sizi en çok düşündüren kitaplardır.
Tertemiz olmaya çalışın,çünkü dünyaya bakacak pencere kendinizsiniz.
958 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.