Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yalçın Edebiyat-ı Cedide takımı arasında yazısı en sade olanı, bundan başka arkadaşları içinde dil işi ile uğraşan tek yazıcı idi. (…) Yalçın, Türkçeyi sadeleştirme ve konuşma diline yaklaştırma fikrinde Türkçülerle beraberdi. Osmanlıca mutaassıbı değildi. Fakat özleştirme zorlamalarının, hele konuşma dili kelimelerine dokunmanın aleyhindeydi. Doğrusu biz Türkçeciler de bu bakımdan aşağı yukarı Yalçın gibi düşünüyorduk
Sayfa 60
'Muhammed Mustafa'ya Adem'in ahlakını, Şit'in marifetini, Nuh'un şecaatini (yiğitlik, cesurluk), İbrahim'in hulletini (içten sevgi, dostluk), İsmail'in sadakatini, İshak'ın rızasını, Lut'un hikmetini, Yuşa'nın cihadını, Musa'nın şiddetini, Danyal'ın muhabbetini, Davud'un tövbesini, Eyüp'ün sabrını, İlyas'ın vakarını, Zekeriya'nın kabulünü, Yahya'nın ismetini ve İsa'nın zühdünü verin.' Böylece onu enbi- yanın ahlakına daldırdılar.
Reklam
Kara Dağlar'ın yıkılmasın Gölgelice koca ağacın kesilmesin Ak sakallı babanın yeri cennet olsun Ak pürçekli ananın yeri cennet olsun Oğulla kardeşten ayırmasın Ahir vakitte arı imandan ayırmasın Amin amin diyenler didar görsün Yığıştırsın deriştirsin Günahınızı adı güzel kendi güzel Muhammed Mustafa Yüzünü suyuna bağışlasın hanım hey!
Mustafa Kemal’in çiftlikte de okumaya devam etmesini sağlamak için bazı teşebbüsler olur. Mustafa Kemal hatıralarında bunlardan bahsetmez. Bu hususta bilgi yalnız Makbule Atadan’ın hatıralarındadır. “Ağabeyim okumak istiyordu. Bunun üzerine annem Çalı çiftliğinde bulunan bir kilisedeki mektebe ağabeyimi gönderdi. Bir müddet bu mektebe devam ettikten sonra da ‘Ben bu mektebe gitmem.’ diye tutturdu. Annem ‘Niçin gitmiyorsun?’ diye sorunca, ‘Ben kilisedeki gavur mektebine gitmem.’ diyerek bu mektebi terk etti.” “Bu defa annem çiftlikte okuma ve yazması olan Arnavut yazıcı Kamil Efendi’yi ona hoca tayin etti. Bu hocaya üç gün tahammül etti. Sonra ‘Ben böyle cahil adamlardan ders alamam.’ diye isyan etti. Bundan sonra komşumuz Hatice Hanım’dan ders aldı. Bir müddet sonra da ben kadınlardan ders alamam, mektep isterim, diye tutturdu.”
Allah'a yaklaşmak için vasıtaya ihtiyaç yoktur. Çünkü Allah insana şah damarından daha yakındır. İnsana bu kadar yakın olan yüce yaratıcıya ulaşmak için vasıtaya ihtiyaç olur mu? Elbette olmaz. Yeter ki insan Allah'ın gönderdiği son peygamber Hz. Muhammed Mustafa'ya (sas.) uysun, onun sünnetini benimsesin bu ona yeter. Zaten Kur'an'ı Kerim'de bize bu yolu tavsiye ediyor. Nitekim: "De ki : Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir." buyrulmuştur. ( 3/ Âl-i İmran, 31.)
Rezil olmak gerekiyorsa ol. Kolay mı öyle sevgiye sahip olmak. Yanmaktan korkuyorsan ateşin yanında işin ne Mustafa?
Reklam
Dilde millîleşme ve harf inkılabı kısmı...
Teoman Duralı: Dilde millileşiyoruz dediler. Yalan. Atılan kelimelere tek tek bakalım. Eski Türkçeden beri kullanılmakta olan "bey" kelimesini atıp Moğolcada zengin anlamına gelen "bay" kelimesini al. Aynı şekilde "hanım" kelimesi de öz be öz Türkçe bir kelimedir. Onu atıp da "bayan" kelimesini alıyorsun.
Sayfa 43 - Ş. Teoman Duralı "OSMANLI'NIN YIKILMASININ SEBEBİ KAVMİYETÇİLİK MİKROBUNUN BULAŞTIRILMASIDIR"Kitabı okudu
Kemalist
Biz millî mukaddesati hurafe sananlardan değiliz. İnsan olduğumuz için müşterek saygı göstermeğe mecburuz. Çünkü insan topluluğunu hayvan topluluğundan ayıran en büyük farika müşterek mânevi değerler, yani ahlâk ve mukaddesattır. İstanbul'da çıkmağa başlayan aylık Kemalist dergisinin ikinci sayısında Yıldırım Bayazıd'a ve Fâtih'e karşı yapılan hakaret yirmi yıldan beri görüp işittiklerimize yeni bir şey katmıyorsa da hareketi yapan A. Buharalı'nın milliyet-çi görünmesi yazının menfi tesirini çoğaltıyor. "Mustafa Kemal Ruhu" adlı makalesinde Kemalist yazıcı millî kahramanlarımızdan Yıldırım Bayazıd'ı "İstibdat köpeğini kuduzlaştırmak'la, "Fâtih'i de "eni konu deli olmak"la aşağılıyor. Biz hiçbir zaman, milli kahraman da olsalar, Osmanlı padişahlarının kusurları söylenmesin demiyoruz. Kusursuz insan bulunacağına da inanmıyoruz. Büyük diye iddia olunan nice küçüklere de tarih boyunca raslamışızdır. Fakat milli mefahir olmuş büyüklere ilmî ve hakikî bir sebep gösterilmeden hakaret edilmesini kabul edemeyiz. Dünyada hiçbir cemiyette, Çingene cemiyetinde bile, milli mukaddesat ve milli mefâhir diye tanınan şeylere dil uzattırmazlar. Yazık ki, Kemalist bunu yapıyor ve birleş- miş Avrupa'yı tepeleyen Yıldırım'la tarihte yeni bir devir açan Fâtih'e hakaret ediyor. Bunu yaparken, bu millet ve bu vatanın can düşmanı olan komünistlerin bile kendisi kadar ileri gidemediklerini unutuyor.
Putperestler de Allah'ı tanıyor ve ona inanıyorlardı. Ancak putlara kendilerini Allah'a yaklaştırmak, Allah katına kendilerine şefaatçi olmak için taptıklarını söylüyorlardı. Allah'a yaklaşmak için vasıta ihtiyaç yoktur. Çünkü Allah insana şah damarından daha yakındır. İnsanı bu kadar yakın olan yüce yaratıcıya ulaşmak için vasıta ihtiyaç yoktur? Elbette olmaz. Yeter ki insan, Allah'ın gönderdiği son peygamber Hz. Muhammed Mustafa'ya sallallahu aleyhi ve sellem uyusun, onun sünnetini benimsesin bu ona yeter.
Şinasi, Müntehabat-i eş'ar'ın başına Reşid Paşa için yazdığı kasidelerini koymuştur. Sultan Abülaziz'e dair bir kaside veya şiir koymuştur. Hatta Sultan Abülaziz'le ilgili tek bir mısra bile yoktur. Tavır. Şinasi'nin siyasî tercihini gösterir. Şinasi, Sultan Abdülmecid'e kaside yazmamıştır ama birkaç şiirinde Sultan Abdülmecid'den bahsetmiştir. Bunlar bile Şinasi'nin Sultan Abdülmecid ile arasının iyi olduğunu, sultana karşı olmadığını gösterir. Çünkü "Medhiyye"sinde "Cihan bir levha guya resm-i adl anda heyúládır Zamanında buna Abdülmecid Han sûret-ârâdır" diyerek sultanı methediyordu. "Marş"ında sultana "Abdülmecid Han çok yaşa!" diyordu. Fakat Mustafa Reşid Paşaya yazdığı 1274 tarihli kasidesinde söylediği "Bir itik-nâmedir insana senin kanunun Bildirir haddini sultana senin kanûnun" beyti hükümde biraz dikkatli olmayı gerektiriyor.
Reklam
Hamd ve senalar bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden, tüm mahlûkatı eşsiz güzellikte yaratıp yine hepsinin rızkını bir saniye dahi geciktirmeyen Rabbimize... Salat ve selamlar âlemlerin hürmetine yaratıldığı, yeryüzüne gönderilmiş en şerefli varlık olan, asırlar öncesinden bizlere "Kardeşlerim!" Diye seslenen, "Ümmetim olmadan cennete girmem." Diyen Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizin aziz, latif, mübarek ruhu şerifleri üzerine olsun. Âmin.
Yüzleri Ak Eden Bir İksir Süfyan-ı Sevri anlatıyor: "Kâbe-i Mükerreme'yi tavaf ediyordum. Her adımında salavat-ı şerife getiren bir kimseyi gördüm. Ona sordum: 'Her makamın bir duası vardır. Neden dua etmez de hep salavat-ı şerife getirirsin?' O kimse bana cevap olarak dedi ki: 'Hac niyeti ile babamla beraber yola düştük. Yolda babam vefat
Senin yerini kim doldurabilir ki?..
"Konuştu Atatürk: Sömürge bekçilerine İnanmayın çocuklar Yok benden başka Atatürk."
29 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.