Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Muzeyyen

Muzeyyen
@muzeyyyen
30 okur puanı
Aralık 2018 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Varlık Yayınları
"Bura dan daha iyi bir "orası" yoktur. "Orası" dediğiniz yer "burası" olduğu zaman gene "bura"ya kıyasla daha iyiymiş gibi görünen bir "orası" olacaktır."
Reklam
Memurların köye veya geri şatoya gidişleri eğlence gezintileri değildir ki, köyde de şatoda da onları bekleyen işler vardır, onun için arabalarıı azamî süratle sürerler. Arabanın penceresinden bakıp dışarıda ricacılar var mı diye aranmak da akıllarından geçmez, hem arabalar memurların inceleyeceği evrakla tklım tıklım doludur." "Ama ben," dedi K.," bir memur kızağını içini gördüm, orada hiç evrak yoktu." "Olabilir,' dedi Olga, "0 zaman daha vahim demek, çünkü o zaman memur öyle önemli meselelerle meşguldür ki evrak yanında taşıyamayacağı kadar kıymetli veya hacimlidir, bu durumdaki memurlar arabalarını dörtnala sürdürtürler.
Memurlar çok iyi eğitimli fakat tek yönlüdürler, bir memur kendi alanında tek bir kelimeden bütün bir düşünce dizisini çıkartabilir, fakat başka bir bölümle ilgili şeyleri isterseniz saatlerce izah edin ona belki kibarca başını sallayacak ama tek kelime anlamayacaktır. Bunlar gayet de doğaldır; insanın kendisini ilgilendiren basit resmî işleri düşünmesi yeter, bir memurun omuz silkerek hallediverdiği minnacık bir şeyin esasını anlamaya çalışsanız, ömür boyu uğraşmanız gerekir ve sonuna da varamazsınız.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şimdi siz, sekreter beyefendi, burada söyleyeceklerimin Klamm'a kadar ulaşabileceğine veya ulaşamayacağına karar vereceksiniz, öyle mi?" "Elbette,' dedi Momus, gururla başını eğip görülecek bir şeyin olmadığı sağına soluna baktı, "yoksa sekreterliğim ne işe yarardı." - "İşte görüyorsunuz, hancı hanımefendi,"' dedi K. "Klamm'a giden bir yola değil, önce sekreter beyefendiye giden bir yola ihtiyacım var." -
"Nasıl oluyor da hancı hanımefendi," dedi K., "'başlangıçta beni Klamm'a ulaşmayı zorlamaktan o kadar alıkoymaya çalışırken, şimdi dileğimi böylesine ciddiye alıyor planlarımın suya düşmesinden ötürü adeta mahvolmuş sayıyor görünüyorsunuz? Bir kere açık yüreklilikle Klamm'a herhangi bir biçimde ulaşmaya çalışmaktan caydırıldıysam eğer, nasıl oluyor da şimdi görünüşte aynı dürüstlükle Klamm'a giden yola doğru -bu yol teslim edildiği üzere ona çıkmayacak olsa bile- ittiriliyorum basbayağı?"
Reklam
"Tabii,' dedi hancı kadın, benim kanaatim bu zaten. Sözlerimi yine çarpıtıyorsunuz sadece bu defa aksi istikamette. Benim kanaatime göre sizin için böyle bir ümit var, mamafih bunun tek dayanağı bu tutanaktır. Ama Soruları cevaplarsam Klamm'ın yanına çıkabilecek miyim?' diye sekreter beyefendinin yakasına sarılabileceğiniz bir durum da değil bu. Bu soruyu bir çocuk sorsa, buna gülünür, bir yetişkin sorarsa makama hakaret demektir: Sekreter beyefendi nazik cevabiyla âlicenap bir şekilde bunun üzerine örttü sadece. Kastettiğim ümit, bu tutanağın, sizinle Klamm arasında belki bir tür bağlantı sağlayacak olmasındadır. Yeterince ümit verici değil mi bu? Böyle bir ümidin bahşedilmesine layık olmanızı sağlayacak hizmetlerinizi sorsalar size, ortaya koyabileceğiniz en ufak bir şey var mi? Tabii ki bu ümitle ilgili daha somut bir şey iddia eden varsa, kötü niyetle lâfları saptırıyor demektir.'
'Çelişki tamamen aydınlatılmış gibi görünmüyor bana," dedi K., "yine de çelişkinin varlığına dikkat çekmiş olmanın memnuniyetiyle yetiniyorum. Fakat şimdi sizden. sekreter beyefendi, hancı hanımefendinin kanaatinin doğru olup olmadığını bana söylemenizi rica ediyorum, yani hakkımda düzenleyeceğiniz tutanak sonuçları itibarıyla Klamm'ın karşısına çıkmamı sağlayabilir mi, söyleyin. Şayet öyleyse, bütün soruları cevaplamaya hazırım. Bu konuda, aslında her şeye hazrrmm.' "Hayır," dedi Momus, "böyle illiyetler yok. Söz konusu olan, Klamm'ı köy arşivi için bugün öğleden sonra olanların ayrıntılı bir anlatımını kayda geçirmektir sadece. Rapor tamamlanmış durumda, sadece iki üç boşluğu doldurmanız lâzım, kurallar gereği: başka bir amaç yok, başka bir amaca da ulaşılamaz buradan."
Sekreter beyefendinin sizin ifadenizi almasının ne anlama geldiğini biliyor musunuz? Belki veya muhtemelen kendisi bile bilmez bunu. Burada sakince oturup görevini yapar; kurallar gereği kendi söylediği gibi. Ama onu Klamm'ın atadığını, Klamm adına çalıştığını göz önüne alın, onun yaptığı her şey, hiçbir zaman Klamm'a kadar gitmese de baştan Klamm'ın tasvibine sahiptir. Klamm'ın ruhuyla dolu olmayan bir şeyin, Klamm'ın tasvibini kazanması mümkün olabilir mi hiç?
Tanrım, o zaman aç ve paçavralar içindeydim, diye düşündü Martin. O zaman niye yemeğe çağırmadıız beni? Asıl o zaman çağırmalıydınız.
Gövde sağ iken ruhun ne olduğunu anlayamaz isek bu dünya yuvasından öbür dünyaya uçuşundan sonra gerçeği bulmak için arkasından zihin göndermek pek bosuna olur. Ruhsuz gövde nasıl eriyip gidiyorsa, gövdesiz ruh da bizim gibi beş duyularının yardımından başka yolla düşünemeyenler için anlamsız bir kelime olur.
Reklam
Insanoğullarından kimileri, varlıklarindan hemen haberli değil gibidirler. Hayvanla insan arasında bir hayat geçirirler. Yüce ruhlar ise kendilerinden haberlidirler. Bunlar dünya yaşamlarında olduğu gibi ölümden sonra da kişiliklerinin bütününü koruyarak evrenden evrene gidip gezerler ve gövdeden gövdeye girmekle olgunlaşma devirlerinin ardindan cevherlerini ve değerlerini artırırlar.
Binalar, insanlardan uzun yaşar. Tapusu kimde olursa olsun, her bina şehirdeki herkesindir. Çünkü manzaranın değişmez bir parçasıdır. İçinde barınmasan da, yapının yüzüne bakarsın. Somurtkan yapılar, şehir hayatının tadını kaçırır. İyi bir bina yaptığınızda evlatlarınıza, torunlarınıza ve de komşularınıza harika bir hediye sunmuş olursunuz? . Kötü bina yaparsanız, gelecek nesilleri de hasta eder, kronik depresyona sürüklerlersiniz. Eğitim kalitesini arttırmada, en az maliyetle en etkili sonuç okul binalarının ve bahçelerinin estetikleştirilmesiyle elde edilir. Bahçesi çölleşmiş, cezaevi benzeri okullarda öğretmenler şefkatli, öğrenciler mutlu olamaz. Bahçeler, dünyevi eserler olan binaların, cennetle bağını kurar.
Mimari, şehirde yaşayanların rollerini belirler, onları yönlendirir. Yozlaşmış bir yığın mıyız, bireylerden müteşekkil bir toplum mu? Bu, mimariye bakar. Herhangi bir kentin panoramik fotoğrafını inceleyerek, orada oturanların ekonomik, psikolojik, eğitimsel her türlü durumunu anlayabiliriz. Kentte meydan yoksa, demokrasi gelişmez. Kaldırımlar darsa, bireye saygı kıttır. Yapılar çok katlıysa, kanser yaygındır. Çünkü komşuluk ölmüştür.
İnsan bedeninin hiçbir uzvu ve işlevi, endüstrinin öngörüsünden kaçmıyordu. Gıdalar ya “hafifetilmiş” ya da görünmeyen maddelerle “takviyeli”ydi, vitaminler, omega 3’ler, lifler.
Nesnelerin zamanlaması bizi içine çekiyor, durmadan iki ay evvelden yaşamaya zorluyordu. İnsanlar pazar günü ya da gece on bire kadar devam eden “müstesna alışveriş günleri”ne koşturuyor, sezon indirimlerinin ilk günü medya organlarına haber konusu oluyordu. “Avantajlardan yararlanmak”, “promosyonları kaçırmamak” tartışılmaz bir prensip, bir zaruretti. Alt katında hipermarketi ve koridorlar boyunca dizili mağazalarıyla alışveriş merkezleri, bıkmadan usanmadan nesneleri hayranlıkla seyretmenin, iri yapılı, kaslı güvenlik görevlilerinin koruması altında şiddetten azade, rahat, huzurlu keyif mekânları, varoluşun başlıca mekânı haline geliyordu. Büyükanneler torunlarını oraya götürüp yapay ışıklandırma altına yerleştirilmiş samanların üzerinde sergilenen keçileri, tavukları gösteriyordu; tavukların yerini ertesi gün Breton spesiyaliteleri ya da kolonyal tarihi anımsatarak Afrika sanatı adıyla pazarlanan seri imalat ürünü takılar ve heykelcikler alıyordu. Gençler, özellikle de başka herhangi bir toplumsal imtiyaz aracından umudu olmayanlar için, kişisel değerler giyim kuşam markalarına emanetti, L’Oréal, çünkü ben buna değerim. Bizlerse, tüketim toplumunun azılı karşıtları, kısa süreliğine de olsa yeni bir insan olma yanılsaması yaratan bir çift çizmeye duyduğumuz arzuya teslim oluyorduk, vaktiyle ilk güneş gözlüğüne, daha sonra bir mini eteğe, İspanyol paça pantolona tav olduğumuz gibi. Sahiplik duygusundan ziyade bu yenilenme hissiydi insanların Zara ve H&M reyonlarında peşine düştüğü, nesneleri zahmetsizce, çabucak elde etmek ekstra bir varoluş kazandırıyordu.
Artık birer yetişkin olan çocuklara bakarken, onları dinlerken zihnimizden bizi onlara bağlayanın ne olduğu geçiyor, ne kan ne de genler; sadece birlikte geçirilen binlerce günden, sözden, hareketten, yemekten, arabayla kat edilen yollardan, farkında olmadan iz bırakan sayısız deneyimden oluşan şimdiki zaman.
273 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.