5 Bu tuhfe na't-ı Rûhî ile dest-âvîzdir şâha
Murâdın intisâb ise 'ulüvv-i rif'at-i câha Çerâg it cismini kandîl-manend ol nazar-gâha
Mürâ'at-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır bûse-gâh-ı enbiyâdır bu
2 Bu 'anber bûy-ı hâkin şerhlne 'aâciz kamu 'âkıl
Nice fâzıllar almış bûyın olmuş rahmete vâsıl
Şu'â-ı âfîtâb olmak ne haddi var ana kâbil
Bu hâkin pertevinden oldı deycûr-ı 'adem zâ'il
'Amâdan açdı mevcûdât çeşmin tûtiyâdır bu
_Türkler, hür ve bağımsızdırlar. Gururları çok yüksektir. Gururludurlar fakat asilzadelik taslamazlar. Türklerin karakterinde büyük tezatlara rastlanır. Hem sert ve dik başlı hem de yumuşak ve sabırlıdır. Yırtıcılığı İskitlerden, yumuşaklığı da Yunan'dan almışlardır. Fetihçi ve cahil olduklarından bütün uluslara tepeden bakarlar. Aralarında
Ahmet Sünûsî'nin Milli
Mücadele'deki Tesiri
Atatürk, Libya'da olduğu günlerde, daha sonra milli bir kahraman olacak olan Ömer Muhtar'la ve daha sonra Anadolu'ya gelip Kurtuluş Savaşı'na katılacak olan Şeyh Ahmet Eş- Şerif Es-Sünûsî ile tanışıp dost olmuştur.
Atatürk, İngiltere'nin, Fransa'nın ABD'nin
“Ahmed-i Sâlis”, "Sultan Ahmed Han-ı Sâlis” olarak da bilinir. (...) IV. Mehmed ile Rabiâ Gülnûş Emetullah'un oğludur. II. Mustafa'yla öz kardeşti. İstanbul dışında doğmuş, Edirne Vak'ası'nda Edirne'de tahta çıkmış, Patrona Halil Ayaklanması'nda tahttan indirilmiştir. Padişahlığının 1718-1730 arasındaki dönemine
“Arap İsyanı” na bağlı güçler için Eşrefʼin ele geçirilmesi bir kutlama sebebiydi. 19 Ocak 1917'de, T. E. Lawrence aralarında Emir Faysalʼın da bulunduğu Araplardan oluşan büyük bir grupla birlikte yolculuk ediyordu. Akşam yemeğinin ardından yaşanan bir kargaşa dikkatini çekti.
Soluğu kesilmiş bir köle çadırın içinden kafasını uzatarak, “Haber var! Haber var! Şerif Bey yakalandı,” diye haykırdı . Faysal ayağa fırlayıp gürültü arasında bana, “Abdullah, Eşref Bey'i ele geçirmiş!” diye bağırırken gözleri neşeyle büyümüş, ışık saçıyordu. Hadisenin ne kadar büyük ve iyi olduğunu o zaman anladım.
"Güzel sözler O'na yükselir; onu da sâlih amel yükseltir." Fâtır,10.
Âyetteki "Güzel sözler (el-Kelimü't-tayyib)"in Cenâb-ı Hakk'ı zikretmek ve Kur'an okumak olduğu söylenmiştir. Nitekim Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Sübhânellah, elhamdülillâh, Allahü ekber, lâilâhe illallah diyerek Cenâb-ı Hakkın yüceliğini dile getirdiğiniz zikirler, Arş'ın etrafında arı uğultusu gibi bir sesle sizin adınıza Allah'ı zikrederek dönüp dururlar.
Allah katında durmadan zikredilmeyi istemez misiniz?"
SİYASİ MUHACİR TÜRKLERLE İLİŞKİLERİ
Resulzade, Türk Ocağı reisi ve milletvekili olarak Cumhuriyet döneminde Komünizmin Rusya’ya hakim olmasından sonra memleketlerini terk edip ülke dışına, ağırlıklı olarak Türkiye'ye gelen siyasi muhacirlerle çok yakından ilgilenmiştir. Bu alakası ile ilgili çok sayıda vesika bulunmaktadır. Mirza
ATSIZ-SABAHATTİN ALİ İLİŞKİLERİ
Türk edebiyatının önemli isimlerinden Sabahattin Ali, önceleri dost olduğu Atsız'dan giderek uzaklaşmış, Ankara'da DTCF'de kümelenen Marksist öğretim üyelerinin dümen suyuna girmiştir. Hep Genç Kalacağım başlığıyla neşredilen mektuplarında düşünce dünyasındaki değişmelerin ve ahlaki yapısının izlerini
ALI ULVİ KURUCU (v. 2002)
Na't-ı Şerif
Derdmendim yâ Resûlallah devâ ol derdime
Destgir ol yâ Habiballah bu âsi mücrime
Sen şefâat kânı varken yalvarayım ben kime
Ben Resûl-i Kibriyâ'nın bülbül-i nâlânıyım
Mücrimim gerçi cemâl-i Mustafâ hayrânıyım
Bûy-i vaslındır muattar eyleyen sünbülleri
Nur cemâlinden eserdir bağ-ı aşkın