Yunan ayaklanmasının sonuca ulaşmasında etkili olan Navarin deniz baskını ve bunu izleyen savaşla Rusya'nın Osmanlı devletini Edirne barışına kadar sürüklemesi, Avrupa'nın Osmanlı uluslarının bağımsızlık hareketini desteklemeye başlaması gibi görünebilir. Ancak Mısır sorununda aynı devletlerin izlediği çelişik politika, hele Cezayir’in Fransa tarafından işgali ve sömürgeleştirilmesi, Avrupa devletlerinin gerçekte yeni etkinlik alanları kapmak için Osmanlı imparatorluğuna yöneldiğini göstermekteydi.
Geçmişi anmanın büyük faydası, yabancının dostluğuna inanmanın asla doğru olamayacağını göstermesindedir. Yüzyıllardan beri insan kardeşliği davaları güdülmüş, filozoflar, peygamberler, bilginler, şairler bu davayı savunmuş, fakat sosyal kanun olan “Milletler Savaşı”nda en küçük değişme olmamıştır. Kardeşliği telkin eden İsâ’yı Tanrı’nın oğlu sayan Hıristiyan Katolik-Protestan halinde, dindaşlarını kardeş sayan Müslümanlar Sünnî-Şîî halinde birbirlerini boğazlamışlardır. İnsanları birleştirip tek devlet yapacağını, hattâ devleti de kaldıracağını ilân eden komünistlerin akıttığı insan kanı ise insanlık tarihinde aşılması imkânsız bir rekordur.
Navarin Baskını’nı anmakta fayda vardır. Çünkü bu gün de yine Yunanlılar yüzünden Batılılarla aramız açıktır. Fransa açıkça, İngiltere örtülü biçimde Yunanlılar’ı tutmakta; Ruslar komünist taktiği icabı ikili oynamaktadır.
Navarin limanında bulunan Osmanlı-Mısır birleşik donanmasına, Rus, İngiliz ve Fransız birleşik donanmasının dost görünümünde gelip baskın şeklinde saldırmaları. Osmanlı donanmasının 30, Mısır donanmasının 14 gemi kaybetmesi...
Şartlar ve sebepler hazır olunca karşımızdakilerin bize karşı hemen birleşecekleri unutulmamalıdır. Navarin Baskını örnektir; ders olmalıdır.
Şu da hatırdan çıkarılmamalıdır ki Türk milleti, Müslüman milletler de dahil olduğu halde, başkalarına antipatik gelen bir millettir.
Bunun için Türk gençlerine sık sık geçmişi hatırlatıyoruz. Geçmişi hatırlatmak yarını düşünmemek için değil, yarının geçmişe benzemesine çalışmak içindir.
Dünkü gerçekler yarın da gerçek olabilir.
(7 Ekim 1075). ÖTÜKEN, 1975, sayı: 10
1821’de Yunanlar, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklandılar.
Bu ayaklanma İngiltere’nin liberal ve romantik çevrelerinde büyük sempati topladı, hatta şair Lord Byron isyancılarla birlikte savaşmak için Yunanistan’a gitti.
Öte yandan, Londralı finansçılar burada bir fırsat da gördüler. İsyanın liderlerine Londra borsasında işlem görebilecek Yunan isyanı senetlerini teklif ettiler. Eğer bağımsızlık kazanılırsa Yunanlar bu senetleri faiziyle birlikte ödemeyi kabul edecekti. Bireysel yatırımcılar da kâr etmek için veya Yunanların davasına sempati duydukları için (ya da ikisi birden) bu senetlerden aldılar.
Yunan isyanı senetlerinin Londra borsasındaki değeri, Yunanistan’ın savaş meydanındaki başarılarına ve başarısızlıklarına göre inip çıktı. Türklerin zamanla savaşta üstün gel diği ve isyancıların yenilmesi an meselesi olduğunda, hissedarlar tüm paralarını kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldılar.
Onların çıkarı milli çıkar anlamına geldiğinden, İngilizler uluslararası bir filo hazırlayarak Osmanlı’nın ana donanmasını 1827’de Navarin’de batırdı.
Sonuçta, yüz yıllardır süren boyunduruktan sonra Yunanistan nihayet özgürdü, ancak özgürlük ülkenin asla ödeyemeyeceği bir borç yükü karşılığında elde edilmişti. Bağımsızlıktan sonra Yunan ekonomisi, on yıllar boyunca İngiliz finansörlere bağımlı kaldı.
Bundan 148 yıl önce, 20 Ekim 1827’de Türk donanması, Navarin limanında demir atmış dururken, müttefik İngiliz-Fransız-Rus donanmalarının baskınına uğrayarak battı. 57 gemiyle birlikte 8.000 asker de şehit oldu.
Bu baskının sebebi, Hıristiyan milletlerinin Yunan hayranlığıdır. Yunanlılar, bilhassa Rusların gizli yardımıyla bağımsızlık davası için,
Gerçek bu iken, Türkiye'nin kaderinde rol oynaması muhtemel parti liderlerinin şu veya bu milletle kardeşlikten bahsetmesi, saf milletimiz için ciddi bir tehlikedir.
Navarin Baskını (20 Ekim 1827)
BUNDAN 148 yıl önce, 20 Ekim 1827'de Türk donanması, Navarin limanında demir atmış dururken, müttefik İngiliz-Fransız-Rus donanmalarının baskınına uğrayarak battı. 57 gemiyle birlikte 8000 asker de şehit oldu.
1808 yılında tahta çikan İkinciMahmut'un ilk işi gericilere savaş açmak oldu. Üçüncü Selim'i öldüren otuz üç kişiyi idam ettirdi. Onların desteklediği ağabeyi Dördüncü Mustafa'yi da dört ay sonra boğdurttu.
Ikinci Mahmut'un saltanati işte böyle kanlı olaylarla başlamış oluyordu. Ondan sonraki yıllarda hep savaşlarla, başkaldırılarla, çarpışmalarla geçti.
Neler neler yaşanmadı o dönemde. Navarin baskını, Tepedelenli Ali Paşa'nın isyanı, Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Mısır'ı ele geçirmesi ve ordusunu Anadolu'nun içlerine kadar yollamasi, Yeniçeri isyanları, Vak'ayı Hayriye, İstanbul'da yagma olayları veba salgını, Yunan isyanlari Topkapi Sarayı'nın kapısında sergilenen kelleler, Patrik Gregorios'un patrikhane kapisının önünde asilmasi, Rusların Edirne'ye ve Erzurum'a girmeleri...