Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yahudiler serbestçe yazmak imkanını elde ettikleri andan itibaren sizin fikir yapınız yıkılmak tehlikesindedir. Alman romantizmi idealizmi yaratarak Katolikliği ihya etmişti. Heine adında Düsseldorflu bir küçük Yahudi çıktı, kurnaz ve neşeli eecbezesini romantikler, idealistler ve Katoliklerle alay etmek yolunda kullandı. İnsanlar politika, ahlak,
200 syf.
·
Puan vermedi
·
19 saatte okudu
Banane Arap'tan kansız söylemi ile insanlıktan nasibini almamış izzet ve şeref yoksunları, tarih boyu İslam'a ve mazlumlara en büyük hizmetleri etmiş Türk milletinin, hem şerefini lekeleyen hem de Rabbi ile arasına girip, Peygamber ümmetini birbirinden ayırmaya çalışanlardır. Zira siyonizmin "Arz-ı mev'ud" una en büyük engel; onlar tarafından da bilinir ki Ortadoğu da Türkiye'nin de içinde bulunduğu bir ortak İslam ordusudur. Hükümetler siyonistlerin elinde, lakin biz de biliyoruz ki yaratılan yaratanından güçlü olamaz. Yaratanın bir ilahi emri, her şeye rağmen, işbirlikçi hükümetlere rağmen bizi Kudüs topraklarına yürütecek. Yaşarken göreceğiz veya göremeyeceğiz. Fakat Rabbim biliyor ki Kudüs'ün, o ateş çemberinin pervaneleriyiz. Kudüs derdiyle yanıp tutuşanlar, o topraklara aşık olanlar, elimden duadan başka bir şey gelmiyor ya da artık dayanamıyorum diyip avuç içleri semâya bakan, gözyaşı döken kardeşler ne muazzam insanlarsınız. Gözyaşlarınızdan haberdarız, yalnız değilsiniz biz de sizdeniz. Her gece uyurken "Bir gün bir Kudüs Operasyonu" hayaliyle uyuyanlar uyananlar var, Elhamdulîllah. Bunu bilin, müsterih olun. Neslinizi bu mutlak bilinçle yetiştirmek şuan Kudüs'e yapacağınız en büyük hizmettir. Allah'ın vaadi Hak'tır, şüphesiz. Muhammed(s.a.v) ümmetinin zaferi yakındır. Rabb'i anmaktan, Resulullah'ı selamlamaktan vazgeçmemek ile yakında Bedir'de olduğu gibi büyük ve şerefli ikinci bir harp bize hediye edilecektir. Hiç şüphe yok ki, biz Hak olan o güne iman ettik.
Yoldaki Mühendis
Yoldaki MühendisAbdullah Galib Bergusi · Ekin Yayınları · 20244,524 okunma
Reklam
İtiraf etmeliyim ki ben kendime de biraz şeref payı çıkarıyorum; alkışlar beni etkiliyor. Bence güzel sanatlarda eserleri ahmakların önünde icra etmekten, yapılan besteler hakkında bir gerizekâlının söylediklerine tahammül etmekten daha büyük bir işkence olamaz. Oysa sanatın inceliklerini anlayan, bir eserdeki güzelliklere kucak açan, çalışmanızı gönül okşayıcı övgülerle ödüllendiren kişilerle çalışmak ne büyük zevktir, bilmem söylememe gerek var mı? Evet, yaptığımız şeyler için verilebilecek en tatlı ödül bunlara kıymet verildiğini görmek, sizi onurlandıran alkışları duymaktır. Bence emeklerimizin karşılığı bundan daha iyi verilemez. Aydın insanların övgüleri zevklerin en tatlısıdır.
Sayfa 2 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
Fikriye Hanım
O akşam, Kız Muallim Mektebi’ne giderek müdire ile konuşurken beni bir hanımın görmek istediğini haber verdiler. Pencerenin ışığı altında, güzel ve ince yüzlü bir kadınla karşılaştım. Ellerini uzatarak bana geldi. Bunun, bir defa Mustafa Kemal Paşa’nın arabasında gördüğüm yeğeni Fikriye Hanım olduğunu anladım. Bu güzel kadın her türlü yardıma hazırdı. Çok tatlı ve mahzun bir sesi vardı. Epeyce konuştuk. Her hâlde Mustafa Kemal Paşa’ya çok derin bir suretle bağlıydı. Onun kadın dostlarından çekiniyordu. Bu kadın, Mustafa Kemal Paşa’nın evini gayet iyi idare ediyor ve hemen herkesin saygısını kazanıyordu. Kendisini almak isteyen birçok, adamakıllı erkek olmasına rağmen, kabul etmiyordu. İnanıyorum ki, Mustafa Kemal Paşa’nın anası müstesna, kendisine mevkii için değil, sırf şahsı için bağlı tek kadın bu idi. Ne var ki, kendisini nikâhla aldıracak kadar becerikli değildi. Bununla beraber bir gün alacağına inanıyordu. Ömründe tek bağlandığı erkek Mustafa Kemal Paşa idi. Onu kaybederse insan hissediyordu ki, hayatını da kaybedecekti. Gözlerinin ve ağzının garip cazibesi hâlâ hayalimdedir. Nihayet toplantı oldu. Ön sırayı İstanbul kadınları işgal ediyorlardı. Hepsi iyi giyinmiş, bir kısmı genç ve çok güzeldi. Bunlar İstanbul’da nutuk vermiş olduğum kadınlardan başkaları değillerdi. Onların arkasında Ankara kadınları, en arkalarda da bana büyük bir heyecan veren köylü kadınlar vardı. Ömrümde hiçbir dinleyici bu kadınların vermiş olduğu şeref ve gururu bana hissettirmemiştir.
Fikriye Hanım
O akşam, Kız Muallim Mektebi’ne giderek müdire ile konuşurken beni bir hanımın görmek istediğini haber verdiler. Pencerenin ışığı altında, güzel ve ince yüzlü bir kadınla karşılaştım. Ellerini uzatarak bana geldi. Bunun, bir defa Mustafa Kemal Paşa’nın arabasında gördüğüm yeğeni Fikriye Hanım olduğunu anladım. Bu güzel kadın her türlü yardıma hazırdı. Çok tatlı ve mahzun bir sesi vardı. Epeyce konuştuk. Her hâlde Mustafa Kemal Paşa’ya çok derin bir suretle bağlıydı. Onun kadın dostlarından çekiniyordu. Bu kadın, Mustafa Kemal Paşa’nın evini gayet iyi idare ediyor ve hemen herkesin saygısını kazanıyordu. Kendisini almak isteyen birçok, adamakıllı erkek olmasına rağmen, kabul etmiyordu. İnanıyorum ki, Mustafa Kemal Paşa’nın anası müstesna, kendisine mevkii için değil, sırf şahsı için bağlı tek kadın bu idi. Ne var ki, kendisini nikâhla aldıracak kadar becerikli değildi. Bununla beraber bir gün alacağına inanıyordu. Ömründe tek bağlandığı erkek Mustafa Kemal Paşa idi. Onu kaybederse insan hissediyordu ki, hayatını da kaybedecekti. Gözlerinin ve ağzının garip cazibesi hâlâ hayalimdedir. Nihayet toplantı oldu. Ön sırayı İstanbul kadınları işgal ediyorlardı. Hepsi iyi giyinmiş, bir kısmı genç ve çok güzeldi. Bunlar İstanbul’da nutuk vermiş olduğum kadınlardan başkaları değillerdi. Onların arkasında Ankara kadınları, en arkalarda da bana büyük bir heyecan veren köylü kadınlar vardı. Ömrümde hiçbir dinleyici bu kadınların vermiş olduğu şeref ve gururu bana hissettirmemiştir.
Reklam
Büyük Nutuk'ta diyor ki: "Esas olan Türk milletinin şeref ile yaşamasıdır. Bu ancak tam bir bağımsızlık ile mümkündür... Ne kadar zengin ve refahlı olursa olsun bağımsızlıktan mahrum bir millet, medeni milletler nazarında köleden başka bir muameleye layık değildir..."
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
SAİD NURSİ'NİN HRİSTİYANLAR HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
"Şiddet-i şefkat ve rikkatten (acımaktan), bu kışın şiddetli soğuğuyla beraber mânevî ve şiddetli bir soğuk ve musibet-i beşeriyeden bîçârelere gelen felaketler, heläketler, sefaletler, açlıklar, şiddetle rikkatime dokundu. Birden ihtar edildi ki: Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevi merhamet ve mükâfat vardır ki, o
Sayfa 416Kitabı okudu
Rabbim! Bizi insanları vahyinle kavuşturma vesilesi kılman, ne büyük şeref. Bu güzel vesilenin senden gelen bir lütuf olduğunu unutup kendimizi salt sebep sanmaktan ve böylece kibirlenmekten sana sığınırız. Böyle hissettiğimiz zamanlar için bağışlanma dileriz, bizi affet!
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.