Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Said Nursi'nin medrese hayatı
Ciddi bir şevk ile tahsili gözüne aldı ve bu niyetle nahiyeleri İsparit Ocağı dahilinde bulunan Tağ Köyünde Molla Mehmed Emin Efendi'nin medresesine gitti fakat fazla duramadı. Hâle-i fitriyeleri icabı, daima izzetini koruması ve hatta amirâne söylenen küçük bir söze dahi tahammül edememesi; medreseden ayrılmasına sebeb oldu. Tekrar
Sayfa 28 - Süleymaniye vakfıKitabı okudu
İnsan aynı anda hem bu denli güçlü, erdemli ve muhteşem, hem de bu denli habis ve bayağı mıydı gerçekten? Bir an kötülükten ibaret görünüyordu, başka bir ansa asıl ve tanrısal kabul edilecek ne varsa onda toplanıyordu. Büyük ve erdemli olmak, duyarlı bir varlığa bahşedilmesi mümkün en yüksek şeref gibiydi; inilebilecek en alçak mevkiiydi; kör köstebeğin, zararsız solucanın halinden beter bir durumdu. Bir insanın nasıl olup da arkadaşını öldürebileceğini, hatta niçin yasaların, hükümetlerin bulunduğunu epey zaman kavrayamadım; fakat ahlaksızlıkların, kıyımların ayrıntılarını duyunca merakım dindi, bu konuyu nefret ve tiksintiyle bir kenara bıraktım.
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
Bundan sonra olanlardan kim şüphe edebilir? Herhangi iki genç evlenmeyi kafasına koyduğunda, ne kadar fakir olsalar, ne kadar tedbirsiz olsalar ya da birbirlerinin nihai rahatlığı için gerekli olma ihtimalleri çok az olsa da, azimle bu amacı taşıyacaklarından oldukça emindirler. Bu kötü bir ahlak olabilir ama ben bunun gerçek olduğuna inanıyorum;
Aylardır bu konuda çalışıyorsun; bu kadar vaktini verdin buna. Uğraştığına değsin. Hep bir ağızdan: tabii, neden yazmıyorsun? Benim tanıdığım bir yayınevi sahibi var: kolayca bastırırız. Gazetelerde sanat haberleri yazan bir arkadaşım var: biraz bahseder. Reklamcı biri var: kapağını yaptırırız. Kuşe kâğıdına basılmış nefis cıvıl cıvıl şömize bir kapak. Siyah çerçeveli ciddi bir ilan: bu kitap ne ciddi kavgaların, ne büyük ve yaygın sıkıntıların, ne de ezilen insanların romanıdır; bu kitap, mustarip bir ruhun iç çekişlerinin romanıdır. Sizlere hizmetten şeref duyan yayınevimiz iftiharla sunar: Tutunamayanlar. Belli başlı bütün kitapçılarda bulunur. Taşraya ödemeli gönderilir. Büyük bir gazetenin sahibi, bizim kayınpederin liseden arkadaşı. İlanı çok ucuza yayımlatırız. Belki tefrika yapmaya bile yanaşır. Duyurma işini bana bırakın. Sonra, küçük dedikodular çıkarırız yavaş yavaş. Yazar, eserinin o kadar etkisi altında kalmış ki neredeyse kendini öldürüyormuş. Tutunamayanlarla birlikte yaşayacağım diye tutturmuş. Aylarca kendine gelememiş. Dilenci filan görmeye dayanamıyormuş artık. Bir süre sinir buhranları geçirmiş. Az kalsın karısından ayrılıyormuş bu yüzden.
Sayfa 17 - İletişim Sinan Yayınları Dördüncü Bölüm
.... Siyasi İslam’ın Atası: Osmanlı Uleması Yalnız Olan Yozlaşır Sizce neden yozlaşan inançlar dünyanın her yerinde aynı etiklere sebep oluyor? Aslında anlaşılması güç değil, güç yozlaştırır. Şimdilik dünyayı bırakalım da son günlerde özellikle de sosyal medya fenomenleri sayesinde tekrardan alevlenen “Siyasal İslam” tartışmalarının özüne
Atatürk'ü Gerçek Tarihçi ve Yazarlardan Okuyun!
Sürekli "gerçek tarih bu değil" diye ortalıkta gezenlerin "gerçek"lerini bilemiyorum; ama "hakikat"leri yazan ve konuşan tarihçilerin, tarih kitaplarının peşinden gitmeye devam ediyorum. Daha önce "Atatürk'ün sevdiği kitaplar"la ilgili paylaşmış olduğum iletimi okuyan ve hâlâ okumaya devam eden herkese
Reklam
Aşık Paşazade der ki:
"Bu Âl-i Osman bir sâdık soydur. Onlardan meşrû olmayan bir hareket sâdır olmamıştır. Onlar, ulemanın günah dediği hareket ve amellerden son derece kaçınmışlardır." Nitekim onların bu sûrette davranışları sebebiyledir ki, Molla Fenârî, cemâate devam etmemesi sebebiyle Yıldırım Bâyezîd'in şahitliğini kabûl etmeme cesaretini
Sayfa 64 - Erkan yayınlarıKitabı okuyor
Mustafa Kemal Paşanın Fener Rum Patrikhanesine Sıcak Bakmaması
Mustafa Kemal Paşa da Fener Rum Patrikhanesi'nin ülke sınırları içinde olmasına hiç sıcak bakmadığına dair verdiği beyanatta şöyle dile getiriyordu: "Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan Rum Patrikhanesi'ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir? Türkiye'nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesad ocağının hakiki yeri Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Bab-ı Ali'nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye, şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir."
Her adamın… her kadının… her ulusun… her çağın Örümcek’i vardır. Sen benimki oldun. Ne büyük bir yük. Ne büyük bir şeref.
Sayfa 118 - KravenKitabı okudu
Saat 12.00’yi biraz geçmekte idi, Fransız askeri çok hevesli idi, Bu büyük bir şeref idi! Boğazı ilk Fransız geçmeli idi. Koramiral Robeck verdi emri, Fransız gemileri ileri! Ve bir kilometre geriden,
Sayfa 39 - Kutlu YayıneviKitabı okuyor
Reklam
304 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Katil olabilirdi henüz on iki yaşında!
“Genç şair ve eleştirmeciler onun için bir kaç kitap yazsalar çok yerinde olur. Aradan bir on sene geçsin, kıymeti daha çok anlaşılacak gibime geliyor. Bir genç şair eleştirmecinin onu uzun uzun, seve seve bize anlatmasını bekliyorum”, demiş Sait Faik. Bu kitap o kitap işte. Önüme düştü şair hakkında araştırmalar yaparken. İyi ki düşmüş.
Kanık'sadığım Biri Orhan Veli
Kanık'sadığım Biri Orhan VeliM. Şeref Özsoy · Ayna Yayınevi · 200123 okunma
Aziz Nesin, okuyucularına karşı hiç de cimri değildi. Her zaman çağırıldığı söyleşi ve imza günlerine gitmeye çalışırdı. Bu yolculuklarda genelde arkadaşları O'na eşlik ederdi. İşte yine böyle bir yolculuk sırasında, Müjdat Gezen'in kullandığı araba ile Bursa'ya gitmektedirler. Gemlik Körfezi'ne yaklaştıkları sırada Müjdat Gezen şu uyarıyı yapar: -Önümüzdeki tepeyi aşınca denizi göreceksin. Sakın şaşırma. Buna rağmen tepeyi geçince büyük bir şaşkınlık kaplar Aziz Nesin'i. Hatta sağ elinin parmağını ön cama çarpar, denizi gösterip "Aaaa! Deniz..." diye bağırırken.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.